Arşiv

Posts Tagged ‘Babil’

Güney Amerika’da Dünya Dışı Varlıkların Bıraktığı İzler

03 Mayıs 2012 20 yorum

Eski Güney Amerika’nın Sırları

Tiahuanaco Harabelerinde Dünya Dışı Varlıkların Bıraktığı İzler

Tiahuanaco harabelerinin esrarı, tanınmış Alman arkeolog Schliemann tarafından da incelenmiştir. Bilindiği gibi Schliemann, Truva harabelerini yeryüzüne çıkarması ile ün yapmıştır. Schliemann, Tiahuanaco’da bazı petroglifleri okumaya muvaffak olmuştur. Onun tarafından tercüme edilen bir dikilitaş yazıtında aynen şunlar kazılıydı:

“Zira kudretli ide BlaCuin Rgyal, Kral Dri Cum’u tah­tından alarak göğe, yanına çekti. Onun yerine Ti Şe geçti”

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilinmeyen, Tarih

Yılan Bilgeliği ve Pleiades

30 Nisan 2012 3 yorum

Geçmişimizde ne kadar çok yılan hikâyesi vardır; mitolojide, destanlarda, tarihi eserlerde, hikâyelerde ve kutsal kitaplarda… Havva’yı baştan çıkarıp cennetten kovduran yılandır. Ama insanları iyileştirip şifalandıran Tıp Biliminin sembolü de yılandır.

Yılan bir sürü yerde karşımıza farklı isimlerle çıkar:

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilinmeyen

21 Ciltlik Mezopotamya Sözlüğü

28 Haziran 2011 4 yorum

 

21 ciltlik sözlük uygarlığın doğuşunu aydınlatıyor. Antik Mezopotamya dili ve onun Babil ve Asur diyalektleri son 2 bin yıldır kimse tarafından konuşulmuyor.

Antik Mezopotamya dili ve onun Babil ve Asur diyalektleri son 2 bin yıldır kimse tarafından konuşulmuyor. Ancak son iki yüzyıldır kil tabletleri ve taş yazıtları deşifre eden bilim insanları bu dili yeniden canlandırmak konusunda büyük yol kat etti. Geçenlerde yayınlanan 21 ciltli Mezopotamya sözlüğü, Chicago Üniversitesi araştırmacılarının 90 yılını aldı. Bu dil Milattan Önce 24’üncü yüzyılda dünyanın ilk imparatorluğunu kuran Akad Kralı Büyük Sargon tarafından konuşuluyordu.M.Ö. 17’nci yüzyılda dünyanın ilk kanunlarını hazırlatan Babil Kralı Hammurabi’de aynı dili konuşuyordu. Dünyanın ilk edebi eseri Gılgamış Destanı da bu dilde yazılmıştı. Büyük ihtimalle Babil Kralı 2’nci Nebukadnezar da bu dili kullanarak evini özleyen eşini rahatlatmak için ünlü asma bahçeleri inşa edeceğini söyledi. Bu dili kullananlar girişimcilik, sulama, tarım ürünlerinin ticareti ve kehanetlerin nasıl okunacağını açıklayan kil tabletler hazırladı.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Kültür, Tarih

Gılgamış Destanı’nda Tufan

29 Mayıs 2011 3 yorum

Ey Tanrıların büyük üstadı, ey yiğit Enlil!
Ben, büyük Tanrıların gizini açığa vurmadım! Bilge kişi haberi düşünde almış…
O, böylece tanrıların gizini öğrendi.
Şimdi onun için bir karar vermek sana düşer!

(Gılgameş Destanı’ndan)

Bir zamanlar Dünya üzerinde yaşanmış olan büyük tufandan bahseden en eski metinlerden biri, Sümerlilerin “Gılgamış Destanı”na aittir.

Gılgamış Destanı, Mezopotamya’daki Uruk Kenti’nin efsanevi rahip kralı Gılgamış üstüne yazılmış mitolojik bir metindir. Ve geçen yüzyıla gelinceye dek unutulmuş bir çağın ürünüdür. Yüzyılımızda arkeologlar yorulmak bilmez bir çalışmayla Ortadoğu’nun kumlara ve sırlara gömülü kentlerini birer birer ortaya çıkartmaya giriştiler. O döneme kadar Nuh ile İbrahim Peygamber arasında geçen uzun sürenin tarihi yalnız Tevrat’taki “Tekvin Bölümü”nün 6. ve 9. Babları arasında anlatılıyordu. Gılgameş Destanı, bizi yeniden o çağlara geri götürmektedir.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Kültür, Tarih

Kanatlı Küre Sembolü

29 Mayıs 2011 1 yorum

  1. Bütün antik yakın doğu uygarlıklarında sıklıkla görülen bir ikondur. İkonun ortasında bir disk ve iki yanında kanat vardır. Bahsedilen kanat yırtıcı kuş kanadıdır ve hangi uygarlıkta resmedildiğine bağlı olarak çok az değişiklik gösterir.Bu ikon Sümer, Akad, Babil, Asur, Urartu, Elam, Kenan, Mitanni, Mari, Nuzi, Mısır ve Pers uygarlıklarında görülür. Sıklıkla resmedilir ve sembolik olarak en üstün’ü temsil ederdi. Silindir mühürlerde, tapınaklarda, saraylarda, duvarlarda; kil, metal, ahşap nesnelerin üzerinde; özellikle savaş sahnelerinde krallara ve rahiplere eşlik eder ve tahtlarının üzerinde olacak şekilde havada yüzüyor olarak resmedilirdi.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Kültür, Tarih

Sümer Silindir Mühürleri

21 Mayıs 2011 Yorum bırakın

File:Cylinder seal Shamash Louvre AO9132.jpg

Bugün artık büyük ölçüde unutulmuş olan silindir mühürler, bir zamanlar görkemli bir küçük sanat etkinliğine sahne olmuştu. Mağara resimlerinden sonra, insanın kendini ifade biçiminin çok özgün bir evresini oluflturan silindir mühürler, inanılmaz bir biçim ve içerik zenginliği gösteriyorlar. Toplumun inançları ve adetleri, insan-tanrı, insan-insan, insan-doğa ilişkileri sayısız kompozisyonlar içinde bu küçük, yuvarlak taşlara kazınıyor ve sonra kile basılıyor. Hukuki belge hazırlanmasında ya da kapalı bir çömleğin mühürlenmesinde kullanıldıkları gibi, nazarlık olarak da takılıyorlar, ama her şeyden önce üretenin ve sahibinin övündükleri sanat objeleri bunlar.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Kültür, Tarih

Gılgamış Destanı

17 Mayıs 2011 68 yorum

Gılgamış Destanı, Mezopotamya’da ortaya çıkan tarihteki ilk yazılı destandır. Ölümsüzlüğü arayan bir kralın öyküsüdür.

Destana konu olan kral Gılgamış gerçekten yaşamış ve M.Ö. 28.yüzyılda Mezopotamya’daki Uruk kentinde hüküm sürmüştür. Ölümsüzlüğün ve bilginin peşindeki insanı yücelterek anlatan Gılgamış Destanı, Gılgamış’ın ölümünden bin yıl kadar sonra yazılmıştır ve günümüze kadar gelebilmiştir.

Gılgamış Destanı, Akat ve Sümer mitolojilerinde geçer ve Akat dilinde yazılmış tabletlerden oluşur. Bunlardan günümüzde 12 tablet bulunabilmiştir. Ama bu tabletler eksik olduğu için destan metninin bütünü elde edilememiştir. Aslında bir tablet daha bulunmuştur ancak olayların sırasına uymamaktadır ve bu yüzden ayrı bir versiyon olduğu düşünülmektedir. 1855’te Ninova’da yapılan kazılarda, Asur Kralı Asurbanipal’in M.Ö. 7. yüzyılda derlettirdiği tabletler bulunmuş, daha sonra Türkiye-İran sınırında ve Irak’taki Nippur antik kenti kazılarında bulunan tabletler de eklenmiştir. Ayrıca Türkiye’de Sultan Tepe ve Boğazköy’de yapılan kazılarda da destanın izi bulunmuşsa da henüz tümü gün ışığına çıkarılmamıştır.

Daha fazlasını oku…

Sümer Yaradılış Destanı Enuma Eliş’te Marduk (Nibiru)

15 Mayıs 2011 2 yorum

Tanrıların Çobanı


Berlin devlet müzesinde bulunan VA/243 katalog nolu bir akkad silindir mührü gök cisimlerinin bilinen betimlemesinden oldukça farklıdır. Bu Sümerlilere göre güneş sistemini gösteren bir betimledir : on iki gök cismi içeren bir sistem.

Daha fazlasını oku…

Harut ile Marut

12 Mayıs 2011 3 yorum

Temsili bir resimde Babil

… Azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre bir türkü tutturmuş Babil’den kalan
Yalancı dünya habersiz
Yalancı dünya sağır
Bir Harut’la Marut bir de ben dinliyorum
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın bağrına
Senin namına yıldızları kıskanıyorum
Kim bilir kaç milyon ışık yılı uzakta
Öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir
İmanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir.

Dilaver Cebeci

Daha fazlasını oku…

Babil Kayıtlarında Marduk

11 Mayıs 2011 3 yorum

‘Nineveh ve Babil Yıldız gözlemcilerinin Raporları’ adlı belgeye ve Zecharia Sitchin’in söz etmediği, ama oldukça kritik önem taşıyan bir başka astronomi kaydına, Marduk’un göklerde izlediği yola ilişkin başka ipuçları veren kısa bir paragrafa göz atalım:

Marduk, ortaya çıktığı anda

Umunpauddu’dur

İki saat (?) yükseldiğinde Sagmigar olur

Meridyen geçişini yaparken de

Nibiru’dur

Daha fazlasını oku…

Babil Kulesi ve Babil

11 Mayıs 2011 8 yorum

Babil Kulesi adına ilk kez Kutsal Kitaplarda Tevrat’ın Tekvin kısmının II. bölümünde rastlarız. “Ve bütün dünyanın dili bir ve sözü birdi. Ve vaki oldu ki, Doğuya göçtükleri zaman Şinar Diyarında (SÜMER) bir ova buldular. Ve birbirlerine dediler: Gelin, kerpiç yapalım ve onları iyice pişirelim ve onların taş yerine kerpiçleri ve harç yerine ziftleri vardı. Ve dediler: Bütün yeryüzü üzerine dağıtmayalım diye gelin kendimize bir şehir ve başı göklere erişecek bir kule inşa edelim ve kendimize nam yapalım”.

Tarihte kaydı geçmemekle birlikte ancak halk efsanelerinde nesilden nesile aktarılana göre Babil Şehri meşhur avcı NİMROT’un “NEMRUT” Krallığını kurmuş olduğu bir yerdir. Müslüman geleneklerine göre Peygamber İbrahim ile uğraşan ve onu ateşe fırlatıp öldürmek isteyen hain ve müstebit kral budur. Kutsal Kitabın 11inci ve sonraki fasıllarında anlatılmış olduğu üzere Babil adı dillerdeki karışıklığın simgesidir. Kutsal Kitaba göre Kule tuğla ve katran (Bitüm) dan yapıldı. Babil kelimesinin İbrani’ce kökü BALAL olup karışıklık demektir. Eski AKKAT diline göre ise BABEL, BABİLİ, Tanrı Kapısı, Tanrı Şehri demektir.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Kültür, Tarih

Astronomi Tarihi

09 Mayıs 2011 1 yorum

Astronomi en eski bilim dallarından biridir. Bu nedenle genelde bilim tarihi büyük ölçüde astronomi tarihinden oluşur. Astronomi tarih öncesi dönemlerden bu yana gelişmesi sırasında matematik, fizik gibi başka birçok bilim dallarının da gelişmesine neden olmuştur. Ay ve Güneş tutulmaları, yıldız yağmurları, gök taşı düşmesi, kuyruklu yıldız görünmesi gibi birçok ilginç olay insanların dikkatini astronomik olaylara çekmiş, bu tür olayların sistematik bir şekide izlenip kayıtlarının tutulması ve kayıtların yorumlanarak sonuçlar çıkarılması astronominin gelişmesini sağlamıştır.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay

Eski Uygarlıklarda Sayı Sistemleri

05 Mayıs 2011 20 yorum

Tarih Öncesi Çağlarda Aritmetik

Sayı ve biçime ilişkin kavramlarla tanışmamız Yontma Taş Devri’ne kadar uzanır. Yüzbinlerce yıl boyunca insanlar, hayvanların yaşadığı koşullardan pek farklı olmayan bir biçimde mağaralarda yaşadılar. Enerjilerinin çoğunu nerede yiyecek bulurlarsa onu toplamaya harcıyorlardı. Avlanmak ve balık tutmak için silahları, birbirleriyle anlaşmak için konuşma dilini geliştirdiler. Yontma Taş Devri’nin sonlarına doğru da yaratıcı sanatlarla heykelcikler ve resimler yaparak yaşamlarını renklendirdiler. Fransa ve İspanya’daki yaklaşık 15.000 yıl öncesinin mağara duvar resimlerinin ayinsel bir anlamı olabilir, ama bunun ötesinde de üstün bir biçim anlayışı gösteriyorlardı.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Kültür, Tarih

Tufan, Mu-Atlantis Kolonileri ve Hermes

28 Nisan 2011 1 yorum

Günümüz uygarlıklarının ve modern bilimin, ortaya çıkışını net olarak açıklayamadığı Mısır uygarlığı, Mu ve Atlantis, Kayıp Uygarlıkları araştırmak isteyen her araştırmacıyı ilgilendirir. Ezoterik tradisyonlara dayanan binlerce yılın kadim bilgilerine göre; Mısır Uygarlığı bir kayıp kıtalar için ipucu niteliği taşır.
Hem Mu, hem de Atlantis imparatorluklarının Mısır toprakları üzerinde kurdukları iki ayrı koloninin tufandan sonra, zaman içerisinde birleşmeleri ile meydana geldi. Her iki kolonide de başlangıçta tek Tanrılı din ve Ezoterik öğreti geçerliyken, Mu kolonisi bir süre sonra yozlaştı ve çok tanrılı inanca geçti. Atlantis kolonisi ise, Hermes (Toth) tarafından kurulmuştu ve Osiris Dini’ni uyguluyordu. Osiris’in müritlerinden olan ve ondan 6 bin yıl sonra yaşayan Hermes, ya da diğer bir adıyla İdris, günümüzden 16 bin yıl önce, beraberindeki bir güç ile Atlantis’ten Nil deltasına çıktı. Burada bir Atlantis kolonisi kurdu ve Osiris dinini Mısır’da yaymaya başladı.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilinmeyen, Mu ve Atlantis

Antik Astronotlar ve Arkeo Astronomi

22 Nisan 2011 3 yorum

Antik Astronotlar ve Arkeo Astronomi

Bu cümlenin temelindeki düşünce, dünyamızın çok uzak geçmişte. başka bir dünyanın canlıları tarafından ziyaret edildiğidir. Böyle bir şeyi neden düşünelim veya ne için bu düşünce aklımıza geldi? Bugün hâlâ çözülmeye çalışılan, yani antik dünyadan kalan ve bu tür bir yaklaşımla açıklanılmaya çalışılan gizemler vardır. Bilinen en iyi örnekler, Sfenks ve Giza Piramitleri´dir. Ama iş piramitlerle bitmiyor.

Daha fazlasını oku…