Arşiv

Posts Tagged ‘kainat’

Güneşin Galaktik Çevresi

18 Haziran 2011 Yorum bırakın

Yıldızlararası ortama ait bir kısım parçalar güneş sisteminin içerisinden geçmektedir. Atomik parçalardan ve az miktarda tozdan oluşan bu galaktik ziyaretçiler, gezegenlerarası ortamda dolaşabilecekleri gibi güneş sistemindeki büyük cisimler ile de çarpışabilir. Her bir parçacık mikroskobik ölçülerde olmasına rağmen, güneş sistemindeki toplam kütleleri inanılamayacak kadar büyüktür. Gerçekten, helyosferdeki gazın yaklaşık %98 lik kısmı -güneş rüzgârının doldurduğu uzay hacmi- yıldızlararası maddeden ibarettir. Bu parçacıklar bir gezegenin çevresi ile nasıl etkileşir? Gezegenin atmosferine önemli etkileri var mıdır? Şimdilik bu soruların cevaplarını kimse bilememektedir.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay

Evrenin Doğuşu, Yaşı ve Geleceği

15 Haziran 2011 Yorum bırakın

İsviçre – Basel Astronomi Başkanı, Prof. Dr. G. A. Tammann’a göre, “bilimsel araştırma, yaşamımızı ve içinde yaşadığımız evrenin tasvirini değiştirmiş ve ortaya çıkan bu tasvir de düşüncemize kuvvetli bir etki yapmıştır. İşte, bilim bu yolda kültürümüzün çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır”.

Bilimler, bu yüzyıl süresince, Dünya’ya bakışımızı temelde değiştirmişlerdir. Teknolojiyi, tıbbı, uygarlığı ve belkide en önemlisi insanın düşünmesini etkileyerek kültürel bir devrim yaratmışlardır.

1930′lu yıllara kadar bir sır olarak kalmış olan yaşamın kökenini oluşturan Güneş’in enerji kaynağını ortaya çıkarmayı başaran insanoğlu, Dünya üzerinde etkinliklere ve olaylara çabucak katılabilecek şekilde bir haberleşme ve ulaşım ağını oluşturabildi. Dünya’nın çekim ivmesinden kurtulmayı başararak, Dünya’nın yuvarlak olduğunu anladı. Ay’a adım attı ve gezegenlere uzay araçları gönderdi. Bu şekilde gelişen akılcı düşünme utkusu, batı Avrupa’ya eşi görülmemiş 50 yıllık bir barış getirdi.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Bilim

Evrende Zeki Hayat

29 Mayıs 2011 Yorum bırakın

Canlılık konusu, aslında dünyayla sınırlı bir olgu değildir. Genel anlamda canlılık konusu evrensel bir olgudur. Bunu dünya gibi, evrende toz zerresi kadar olan bir uzaysal obje ile sınırlamak çok dar bir görüş olur. Çünkü bugüne kadar yapılan araştırmaların sonucunda elde edilen bilgiler, belgeler, gözlemler ve araştırmalar bunu söylemektedir. Kısaca uzaysal bilgilerimizi hatırlayacak olursak Galaktik ölçüleri veya Güneş sistemi ile ilgili ölçüleri göz önüne getirirsek bir de dünyanın boyutlarını göz önünde tutarsak görürüz ki, şu an üzerinde yaşadığımız dünya gezegeni bu boyutlar ölçüsünde hemen hemen hiç durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla bu küçücük ölçüler içine canlılık gibi evrensel bir olguyu sığdırmak, sıkıştırmak ne kadar doğru olur? Çünkü şu anda dünya dışı canlılıkla ilgili pek çok belge, gözlem, araştırma ve hatta tarihsel bulgular bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında ortaya çýkan sonuç Evrende yalnız olmadığımız yönündedir. Dünya dışı canlılık konusu bir olasılık değildir. Dünya dışı canlılığın yaygınlığı söz konusudur. Evrenlere dağılmış olması söz konusudur. Hatta çok değişik şuur düzeylerindeki varlıklar evrenlere yayılmış vaziyettedir.

Daha fazlasını oku…

Yıldız Tozu: Yaşamın Elementleri

21 Mayıs 2011 11 yorum

Çevremizdeki her şey, hayvanlar, bitkiler, toprak, hava, cep telefonumuz, otomobilimiz, gezegenler, yıldızlar ve elinizde tuttuğunuz  dergi “atom” adı verilen, maddenin temel yapıtaşlarından oluşmuştur. Peki, atomların kökeni nedir? Bu sorunun yanıtı gerçekten heyecan verici. Çünkü bizi ve çevremizdeki her şeyi oluşturan elementler, Büyük Patlama’dan süpernova patlamalarına kadar birçok olayı yaşamışlar.

Vücudumuzdaki atomların büyük bölümü, 13,7 milyar yıl önce Büyük Patlama’nın hemen ardından oluşmuş ve o günden bu yana değişmeden kalmış durumda. Evrende en çok bulunan element olan hidrojen, vücudumuzdaki atomların da çoğunu oluşturuyor. Evrenin yaklaşık % 90′ını, vücudumuzunsa yaklaşık % 60′ını oluşturan hidrojen, ilkel evrenin oluşturabileceği, sadece bir proton ve bir elektrondan oluşan en basit element.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Bilim

E=mc² : Kütlesiz Kütle

21 Mayıs 2011 Yorum bırakın

E=mc²’yi Öğretmek

Einstein’a göre kütle-enerji ilişkisi, özel görelilik kuramının en önemli sonucudur.Çoğu eğitimci, modern fizik dersinde bu konuyu giriş bilgisi olarak verir. Nükleer fizik problemlerinin çözümünde gerekli olan E=mc², basit matematiksel bir bağıntı olarak ele alınmasına karşın, bu bağıntının ne anlama geldiğini tartışmak çok daha faydalı.Bu bağıntı , madde ve enerjinin doğası hakkında ne söylemekte? Durgun kütle yalnızca kuvvet alanlarının enerjisinden mi meydana gelmektedir? En azından maddelerin kütlesinin %90’ı için, bu soruya verilen cevabın “evet” olduğunun şimdilik tam farkına varılmamış görünüyor.

E=mc² ’nin Anlamı

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilim

Orion Takım Yıldızı – Eski Mısır İlişkisi

16 Mayıs 2011 2 yorum

https://insanveevren.files.wordpress.com/2011/05/orion.jpg?w=300

Ejiptologlar ve arkeologlar, yıllardan beri piramitlerin yalnızca ve yalnızca firavun mezarı olduğunu iddia ediyorlar. Oysa, I.Ö 2500 dolayında, henüz tekerleği bile bulmadığı varsayılan bir ülkenin, bütün kaynaklarını kullanarak bu devasa yapıları yalnızca firavunlarına gösterişli mezar olsun diye yaptıklarına inanmak zor. Hele Giza’daki üç büyük piramitten söz edince, isler iyice “garip” hale geliyor.

1994 yılında Robert Bauval adlı Belçika asıllı, çocukluğu Mısır’da geçmiş bir mühendisin “Orion Mystery” adlı sansasyonel kitabı yayımlanana dek, dünyanın bu en gizemli üç anıtının niteliğine ilişkin ciddiye almaya değer bir teori atılmamıştı ortaya. Erich Von Daniken’in spekülatif ve fazla hayalci “uzaylı atalar” iddiası, ancak beylik UFO masallarına malzeme oluşturabilecek dayanaklara sahipti. Ejiptoloji ve ortodoks arkeolojinin “piramitler firavun mezarıdır” varsayımları, Mısır’da sonraki dönemde inşa edilen (ve asla Giza’daki 3 piramidin kalitesine erişemeyen) yapılarda “mezar” düşüncesini destekleyecek bulgulara ulaşıldığından ötürü epey sağlam görünüyordu. Aslında ne Khufu’nun, ne Khafre’nin ne de Menkaure’nin piramitlerinde mezar, mumya ya da cesede rastlanmıştı ama bu, yaygın inancı değiştirmiyordu.

Daha fazlasını oku…

Kozmoloji (Evren Bilimi) ve Kozmolojinin Tarihçesi

14 Mayıs 2011 Yorum bırakın
https://i0.wp.com/www.universeadventure.org/fundamentals/images/cosmol-crab.jpg
Evren bilimi veya Kozmoloji bir bütün olarak evreni konu alan bilim dalının ismidir. Kozmoloji sözcüğü Türkçeye Yunanca κοσμολογία (cosmologia, κόσμος [kozmos] düzen + λογια [logia] söylev) sözcüğünden türemiştir. Her ne kadar kozmoloji sözcüğü nispeten yakın zamanlı bir sözcük olsa da, evren tarih boyunca bilim, felsefe, ezoterizm ve din gibi farklı disiplinler tarafından araştırma konusu olmuştur. Kozmoloji ise bir sözcük olarak ilk kez 1730 yılında Christian Wolff’un Cosmologia Generalis isimli eserinde kullanılmıştır.
Kozmoloji ile uğraşan bilim adamlarına kozmolog veya evrenbilimci denir. Çağdaş yazında kozmoloji veya evrenbilim ile genelde fiziksel kozmoloji kastedilmektedir. Bu bağlamda, kozmologlar kozmoloji çalışmaların içerisinde astronominin yanı sıra birçok bilim dalını da kullanırlar: biyolojiden matematiğe kadar. Kozmoloji evrenin yapısını, tarihini ve geleceğini inceler. Fiziksel evrenin bir bütün olarak kavranıp anlaşılmasını sağlamak amacıyla, doğa bilimlerini, özellikle gökbilim ve fiziği bir araya getirir.


Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Bilim

Karadelikler Uzak Uzaya Açılan Kapılarmı?

09 Mayıs 2011 14 yorum

Sema Kapıları

Kur’an-ı Kerim’de “semanın görünmez kapıları”na dikkatimiz çekilir. Kapılar geçit yerleri olduğuna göre, “sema kapıları” ifadesini; başka uzay-zamana, farklı boyut ve kâinatlara geçit noktaları olarak anlamak mümkün müdür? Kur’an-ı Kerim’de yer alan “sema” teriminin, bugünkü mânâsı ile “uzay-zamana” karşılık geldiğini söyleyebiliriz.
Bir türlü çıkamadığımız kâinatın dışına nihayet çıkabilecek bir kapı bulduklarını düşünen astrofizikçilere göre de, karadelikler bir uzay-zaman kapısıdır. Kur’an’ın rehberliğinde kâinattaki sırlara yorum ve açıklama getiren Bediüzzaman’a göre gökteki yıldızların bir kısmı Ahiret âlemlerine bakmaktadır.

Daha fazlasını oku…

Zamanın Durduğu Yer: Kara Delik – Black Hole

08 Mayıs 2011 1 yorum

ABD’nin 70 yıllık köklü bilim kurumu Jet Propulsion Laboratory’nin tespit ettiği M87 Karadeliği öyle büyük ki güneşin tam 6 milyar 400 milyon katı…

Daha fazlasını oku…

[Belgesel] BBC Space: “Yalnızmıyız”

07 Mayıs 2011 Yorum bırakın

Gerçekten de, bu adına evren dediğimiz “boşluğun”içinde yüzmilyarlarca galaksi,herbirinde yüzmilyarlarca yıldız ve belki de hesaplayamayacağımız kadar gezegen varken hayatın sadece dünyada ortaya çıktığını söylemek, biraz fazla “insan merkezli” bir düşünce olsa gerek.Yapılan istatistiki çalışmalar -Asimov,Drake-sadece bizim galaksimizde 75 bin ile 540 bin arasında değişen “akıllı yaşam formu”olduğunu söylüyor. Ama kimi bilimadamları da hayatın ortaya çıkmasını, gelişmesini,akıllı yaşam’a dönüşmesini…çok fazla etkenin bir arada olması gerektiğine ( mutasyonlar,rastlantılar,uygun atmoferk koşullar, zaman, dış etkenler, meteorların süreci bozmaması…) dikkat çekerek yalnız olabileceğimiz olasılığından da söz ediyorlar. Ben birincisinden yanayım. Belki de öyle olmasını umut ettiğimden. Bütün zorluğuna rağmen,”HAYAT BİR YOLUNU BULUR:”

https://i0.wp.com/www.demirkulak.com/resim/haber/6543.jpg

Buyrun İzleyelim:

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Videolar

Dogonlar ve Sirius

06 Mayıs 2011 1 yorum

Sirius B

(Temsili Resim)

Bu kitap, Yeryüzü, Sirius yıldızı bölgesinden gelen zeki varlıklarca geçmişte ziyaret edildi mi, sorusunu sormaktadır. Tüm gizemleri bir yana bırakıp temel meseleme geri döndüm. Dogonlar adı verilen bu yerli kabile, bu akıl almaz şeyleri nasıl öğrenmişlerdi. Sirius A ve Sirius B hakkındaki modern bilimle paralellik arz eden bilgilerinin asıl kaynağı neydi?
Bu ilginç malzemelerin kamuoyuna sunulması önem taşıyor. Artık öğrenim az sayıda insanın egemenliğinden kurtulup, önce matbaanın, şimdi de Internet dahil olmak üzere günümüz kitle iletişim araçlarındaki kullanım yaygınlığı patlaması sayesinde, herkese açık bir şey olduğuna göre, artık fikrin bazı onaylama mercilerinden geçirilmeksizin, kabul gören fikirlere uysun ya da uymasın, dünyanın her yerindeki zihinlere ulaşması mümkün.

Daha fazlasını oku…

Galaksilerin Gizemleri : Sorular ve Yanıtlar

05 Mayıs 2011 Yorum bırakın

Edwin Hubble yaklaşık 70 yıl önce galaksilerin temel doğasını keşfetti. 1990 lı yıllara gelindiğinde bile, galaksilerin nasıl doğduklarını, nasıl evrimleştiklerini ve evrende nasıl bir rol üstlendiklerini ancak söyleyebilmekteyiz. Neden galaksiler bu kadar gizemlidirler?
Astronomlar geçen 70 yıl boyunca galaksilerin araştırmasında büyük gelişmeler kaydettiler. Bugün büyük teleskoplar kullanılarak komşumuz Andromeda yı veya diğer galaksilerinin görüntülerini daha ayrıntılı elde edilebilmektedir. Büyük galaksileri incelemek daha kolaydır çünkü çok sayıda yıldızdan meydana gelirler. Bu tip büyük galaksilerde 1 trilyon yıldız bulunur. Galaksi içinde bulunan yıldızlar birbirlerine uyguladıkları çekim kuvvetiyle başta olmakla beraber aynen Güneş in etrafındaki yörüngelerde dönen gezegenler gibi galaksi merkezi etrafındaki yörüngelerde dolanırlar.

Daha fazlasını oku…

Maddenin Ardındaki Sır

03 Mayıs 2011 2 yorum

https://i0.wp.com/www.evrimteorisi.info/Repository/Images/maddenin-mutlakligi-iddiasi-materyalizmle-birlikte-yok-olup-gitmistir_591x270.jpg

Maddenin ardındaki sır” kavramı, aslı bilindiği takdirde insanın hayata bakış açısını ve yaşamını değiştirebilecek bir gerçektir. Hayatınızın anlamını, gelecekten beklentilerinizi, ideallerinizi, hırslarınızı, arzularınızı, planlarınızı, değer verdiğiniz kavramları, sahip olduğunuz maddi şeyleri temelden ilgilendiren bir konudur.
Bu bölümde bahsedilecek olan “maddenin ardındaki sır” konusu, bugün ilk defa ortaya çıkan bir konu değildir. İnsanlık tarihi boyunca birçok düşünür ve bilim adamı arasında tartışılagelen bir kavram olmuştur. İnsanlar bu konuda en başından itibaren iki ana gruba ayrılmışlardır; materyalistler olarak tanımlanan bir grup insan, maddenin somut varlığını esas alarak felsefelerini ve yaşamlarını bunun üzerine oturtmuş ve kendilerini kandırarak yaşamışlardır.
Diğer bir grup insan ise samimi davranmış, düşünmekten korkmayarak daha da ileri gitmiş, ve muhatap oldukları “şey”lerin aslını ve ardındaki derin anlamı kavrayarak, yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ancak içinde bulunduğumuz yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji artık bu konuya son noktayı koymuş ve zaten son derece açık olan bu gerçeği yani maddenin somut bir varlığının olmadığını tartışmasız bir şekilde ispatlamıştır.

Asırlardır Tartışılan Soru: 

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilim, Bilinmeyen

[Belgesel] National Geographic – Evrenin Ucuna Yolculuk

30 Nisan 2011 8 yorum

Geleceğimizi görmemiz için geçmişimizi bilmemiz gerekir. National Geographic’ Dünya’dan yola çıkarak Evren’in bilinmeyen ucuna yolculuk konulu belgeseli.

Buyrun İzleyelim

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Videolar

Evrende Yalnızmıyız?

29 Nisan 2011 Yorum bırakın

Uçan daireler yani ‘tanımlanamayan uçan nesne’ UFO, bazılarına göre deli saçması bazılarına göreyse tamamen gerçek. Peki gökyüzünde beliren bu açıklanamayan cisimleri bilim dünyası nasıl yorumluyor? Uzayda hayat var mı? Yoksa yalnız mıyız?..

Buyrun İzleyelim:

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Videolar