Satürn’ün Halkaları
HALKALARIN KEŞFİ
Galileo, 1610 yılında Satürn‘ü, teleskop kullanarak gözleyen ilk kişiydi. 1655′de Christiaan Huygens, geliştirdiği teleskopla, gezegeni saran ince ve basık bir halkanın varlığını farketmiştir. Teleskop teknolojisinde zamanla oluşan gelişmeler sonucu, Satürn’ün halkasının aslında, iç içe geçmiş bir halkalar sistemi olduğu anlaşılmıştır (Şekil 2).
1675 yılında İtalyan astronom Cassini, karanlık ve dar bir halkanın, aydınlık görünen iki halkayı birbirinden ayırdığını görmüştür. 4500 km genişliğe sahip ve boşluk gibi görünen bu yapı, Cassini ayrımı olarak adlandırılmıştır. Cassini ayrımının dışındaki aydınlık halkaya, A halkası, gezegene daha yakın olan içteki aydınlık kısma ise, B halkası adı verilmiştir. 1800′lü yılların ortasında ise B halkasından daha içte yer alan ve C halkası olarak adlandırılan, daha sönük bir halkanın varlığı keşfedilmiştir. C halkası, Crepe halkası olarak da bilinir.
Evrende Zeki Hayat
Canlılık konusu, aslında dünyayla sınırlı bir olgu değildir. Genel anlamda canlılık konusu evrensel bir olgudur. Bunu dünya gibi, evrende toz zerresi kadar olan bir uzaysal obje ile sınırlamak çok dar bir görüş olur. Çünkü bugüne kadar yapılan araştırmaların sonucunda elde edilen bilgiler, belgeler, gözlemler ve araştırmalar bunu söylemektedir. Kısaca uzaysal bilgilerimizi hatırlayacak olursak Galaktik ölçüleri veya Güneş sistemi ile ilgili ölçüleri göz önüne getirirsek bir de dünyanın boyutlarını göz önünde tutarsak görürüz ki, şu an üzerinde yaşadığımız dünya gezegeni bu boyutlar ölçüsünde hemen hemen hiç durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla bu küçücük ölçüler içine canlılık gibi evrensel bir olguyu sığdırmak, sıkıştırmak ne kadar doğru olur? Çünkü şu anda dünya dışı canlılıkla ilgili pek çok belge, gözlem, araştırma ve hatta tarihsel bulgular bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında ortaya çýkan sonuç Evrende yalnız olmadığımız yönündedir. Dünya dışı canlılık konusu bir olasılık değildir. Dünya dışı canlılığın yaygınlığı söz konusudur. Evrenlere dağılmış olması söz konusudur. Hatta çok değişik şuur düzeylerindeki varlıklar evrenlere yayılmış vaziyettedir.
Sümer Yaradılış Destanı Enuma Eliş’te Marduk (Nibiru)
Tanrıların Çobanı
Berlin devlet müzesinde bulunan VA/243 katalog nolu bir akkad silindir mührü gök cisimlerinin bilinen betimlemesinden oldukça farklıdır. Bu Sümerlilere göre güneş sistemini gösteren bir betimledir : on iki gök cismi içeren bir sistem.
Nemrut ve Kayıp Kardeşlik Örgütü
Nemrut Dağı ve Sırları
Adrian Gilbert, tüm öykünün anlamının farklı olduğu görüşünde, bizlere bu şekilde İsa´nın doğum horoskobunun yani yıldız haritasının anlatılmak istendiğini düşünüyor, eğer okuma doğru yapılırsa kesin zaman belirlenecektir. İsa´da Horus gibi bir kral olarak doğmuştur, gezegenlere uygun armağanlar onun doğumunu simgelerler, Matta İncili´nde armağanların baştan çıkarıcı oldukları ve egosal amaçlarla kullanılabilecekleri vurgulanır. Yani üç gezegenin negatif yönleri vurgulanır, negatif yönler pratik Maji´nin reddedilmesi (Merkür), ölümsüzlük arzusu (Satürn) ve krallık yani iktidar hırsıdır (Jüpiter). Daha sonraki olaylarda benzer anlamlar içerirler, Yahya Peygamber Ürdün Irmağı´nda İsa´yı vaftiz ederken cennetten gelen bir güvercin simgeselliğinde İsa´ya en yüksek armağan verilir, bunun anlamı gezegendeki en yüksek krallığın onaylanmasıdır. Artık o, Logos´un yani Varoluş´un aracı olmuştur. Yani Vaftiz´in simgeselliği ve 6 Ocak kutlamalarının anlamı göksel buluşmanın gerçekleşmesi daha da ötede İsa´nın göksel doğumudur. Ama daha sonra bu tarih değişecek, 25 Aralık´a kayarak, antik Roma´nın Satürn şenlikleri Mitralar´ın doğumu ile karışacaktır.
Astronomi Tarihi
Astronomi en eski bilim dallarından biridir. Bu nedenle genelde bilim tarihi büyük ölçüde astronomi tarihinden oluşur. Astronomi tarih öncesi dönemlerden bu yana gelişmesi sırasında matematik, fizik gibi başka birçok bilim dallarının da gelişmesine neden olmuştur. Ay ve Güneş tutulmaları, yıldız yağmurları, gök taşı düşmesi, kuyruklu yıldız görünmesi gibi birçok ilginç olay insanların dikkatini astronomik olaylara çekmiş, bu tür olayların sistematik bir şekide izlenip kayıtlarının tutulması ve kayıtların yorumlanarak sonuçlar çıkarılması astronominin gelişmesini sağlamıştır.
[Belgesel] BBC Space: “Cesurca Devam”
Bugün için gerçek anlamda yakın yıldızlar ve galaksiler arasında bir şehirden diğerine yol almak kadar hızlı yolculukları düşlüyorsak ışık hızı bariyerini dolayısıyla bizi ve hız limitlerimizi sınırlayan/belirleyen zaman ve boyut faktörünü aşacak uzay araçlarına ihtiyacımız olacaktır. Bu anlayış içerisinde derin uzay yolculukları konusunda ciddi adımlar atmaktan söz edeceksek bir üst uzay yolculuğunu düşünmüş olmamız gerekir.
Geleceği Öngörmek
Yaşamın içinde var olurken, tuhaf sürprizlerle karşılaşmamak mümkün değildir. Bazen öyle bir an olur ki, bir dakika önceki siz ile bir dakika sonraki siz bambaşka olursunuz. Bu yüzden birkaç dakika sonrasını bile kestirmek mümkün değildir. Verdiğimiz kararın etkisi ne olacak? Eğer akışa bırakırsak seyir nereye gidecek? Bir gün sonra hala aynı ruh halinde kalabilecek miyim? Bunlar her ne kadar basit sorular gibi gözükse de, daha objektif bir bakış açısıyla bilinemezlikler içeriyor.
[Belgesel] National Geographic – Evrenin Ucuna Yolculuk
Geleceğimizi görmemiz için geçmişimizi bilmemiz gerekir. National Geographic’ Dünya’dan yola çıkarak Evren’in bilinmeyen ucuna yolculuk konulu belgeseli.
Buyrun İzleyelim
Nazi Almanyasının Teknolojik Sırları, Thule Örgütü ve UFO’lar
7 haziran 1945 tarihli New York Times gazetesindeki haber şöyleydi: “uçan daireler bir gizli silahtır. Almanlar tarafından üretilmiş ve ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır. Amerikan hava kuvvetlerinin verdiği bilgiye göre, Almanya göklerinde uçan gümüş balonlar görülmüştür. Hatta bunların bazıları neredeyse saydam yapıdadır.”
Haberi izleyen günlerde UFO’ların Alman yapımı silahlar olduğu dedikodusu hızla yayıldı. Alman silah endüstrisinin bu garip nesneleri ürettiğine inanılıyordu. UFO gözlemleri hızla artarken, özellikle İskandinavya gökleri sık sık uçan gemiler tarafından ziyaret ediliyordu. İskandinavya’da Alman garnizonları kurulmuş ve bunlar savaşın sonuna kadar bölgede kalmışlardı. Bu dönemde “SS” ideolojisi, yapılan bilimsel araştırmalar doğrultusunda insanlığın yararına ve çok sayıda kişi tarafından kullanılabilecek yeni enerji kaynakları aramaya yönelikti. Araştırma birimleri U-13 ve E-4, bu yeni teknolojiyi mükemmel hale getirmek için çalışıyordu. Böylece Victor Schönberger ‘in uçandaire taslakları ortaya çıktı. Cisimlere Haunebu-1 ve Haunebu-2 isimleri verildi. Hazırlanan plan ve çizimlerin, ünlü temascı George Adamski’nin 1952 yılında resmini çektiği ufolarıyla inanılmaz bir benzerliğe sahipti…
Son Yorumlar