İlahi Dinlerde Cinler
Cin “Belli başlı dinlerde, zaman, mekân ve sebep-sonuç ilişkisine dayanan maddî dünya ile madde dışı ya da ruhî dünya arasında ilişki sağladığına inanılan varlıklar ya da güçler” diye tarif edilmektedir. Yahudi ve Hıristiyan dinlerinde çoğunlukla iyi varlıklar olarak görülen meleklerin karşısında yer aldıklarına ve kötülüğü simgeleyen şeytan tarafından yönlendirildiklerine inanılmaktadır. Bununla birlikte Batı folklorunda daha zararsız görülen cinler de vardır. Doğuda, eski dinlerde ve yazısız kültürlerde ise bu ayırım daha az belirgindir, cinler kötü olabilecekleri gibi, bazı durumlarda iyi varlıklar da olabilirler.
Kutsal Sayılar
Annemarie Schimmel’in “Tanrı’nın Yeryüzündeki İşaretleri” adlı kitabından “Kutsal Sayılar” bölümü.
Keyifli Okumalar.
Zaman ve mekan sayılarla ölçülür; İslam da bütün dinler gibi belli sayıların önemi üzerinde durmuştur ve pek çok durumda Pisagorcu düşünceleri izleyerek vurgu özellikle tek sayılara yapılmıştır. Tek sayılara (bunlar eril kabul edilmişlerdir, buna karşın çift sayılar dişildir ve olumsuz çağrışımlarla doludur) ilişkin Pisagorcu tercih, İnnellahe vitrun, yuhibbu’l-vitre, “Allah tektir, teki sever” deyişiyle yansıtılmıştır. Bu nedenle pek çok davranış, üç veya yedi gibi tek sayılarla ifa edilir.
İstanbul Efsaneleri
Bir varmış, bir yokmuş… Allah’ın kulu çokmuş. ‘Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken; eşek mühürdar, katır silahtar iken; ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken; yaranı safa, kızıştı kafa, ak sakal, kara sakal, berber elinden yeni çıkmış bir taze sakal… ‘Kasap olsam sallayamam satırı, nalbant olsam nallayamam katırı, hamama girsem sorarmıyım natırı, nadan olan bilmez ahbap hatırı. ‘Dereden geldim, tepeden geldim, sandığa girdim bir de ne göreyim, köşede bir hanım oturuyor. Şöyle ettim, böyle ettim, hanım yerinden kalktı, yüzüme baktı, çıktık birlikte yola, ne sağa saptık, ne sola… Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, altı ay bir güz gittik, bir de arkamıza baktık ki bir arpa boyu yer gitmişiz… Ne dönülür geri, ne gidilir ileri, sana bir masal söyleyeyim bari gel beri…
‘Bir varmış, bir yokmuş. ‘Diyarların en güzeli, efsanelerin sultanı bir Şehr-i İstanbul varmış…
Mumya
Ölüm geldiğinde, bırakın itibarı, bakışları bile korumak mümkün değil. Vücut birkaç saat içinde katılaşmaya başlıyor, yüz hatları bozuluyor, uzuvlar sertleşiyor. Birkaç gün sonra da bağırsaklardaki bakteriler kontrolsüz olarak çoğalmaya başlıyorlar; zararlı gazlar çıkıyor, vücut şişiyor ve çürüme başlıyor.
Sıra böceklere gelince… Onlar ölü bedene hücum ettiklerinde, ceset hemen dağılmaya başlıyor. Tüm bunlar düşünüldüğünde, atalarımızın, liderlerinin ya da sevdiklerinin cesetlerini canlıyken göründüğü gibi tutmak için harcadıkları zaman ve çabaya şaşmamak gerek…
Modern Tıbbın Gelişiminde Savaşların Rolü
Savaşlar, ülkelerin insan kaynaklarını, yılların üretimi ile sağlanan ekonomik zenginliklerini ve kültürel birikimlerini yok eden yapay afetlerdir.
4000 yıllık yazılı tarih boyunca savaşsız geçen süre 100 yıldan daha azdır. Nedeni ne olursa olsun bir savaşta askerleri yönlendiren temel duygu, yaşama içgüdüsü ve ölmemek için öldürme zorunluluğudur. Bu nedenle toplu yaralanmalar ve ölümler, savaşların kaçınılmaz bir sonucudur. Hekimlik mesleği, insan hayatını koruma, kurtarma ve tedavi etme sanatıdır. Savaş gibi böylesine zıt bir duygu, düşünce ve olaylar dizisinin, modern tıbbın gelişimine bu kadar büyük katkısının olabileceğini görmek gerçekten şaşırtıcıdır.
Şamanizm’den Gelen Adetlerimiz
Türkler’in Şamanizm’den İslamiyet’e geçişi yüzyıllar öncesine dayansa da, günümüzde Şamanizm’den kalan birçok adet ve gelenekleri bulunuyor.
İşte onlardan birkaçı:
Kabala ve Sufizm
Amerikalı Musevî araştırmacı Thomas Block’un şok tezi: “Kabalistler 12. ve 13. yüzyılda sûfîlerin düşüncelerini aldılar ve bunları kendi mistisizmlerine yerleştirdiler. Daha sonraki asırların Musevîleriyse bunları kendi geleneksel düşünceleri olarak benimsediler.”
Antik Roma’nın Ölüm Arenası: Colosseum
Colosseum’un bulunduğu yerde önceden İmparator Neron’un sarayı vardı. Ama onun bu gösterişli sarayı savurganlığı halkın isyanına neden oldu. Roma, Neron’un ölümünden sonra kanlı savaşlar yaşadı ve saray da yakıldı. Arkasından gelen imparator Vespasion, Colosseum’u işte sarayın bulunduğu alana inşa ettirdi. İnşaat 10 yıldan fazla sürdü. Vespasion’un oğlu Titus burayı M.S 80 yılında tamamladı. 100 gün ve gece süren açılış oyunlarında 5 bin hayvan ve yüzlerce insan kurban edildi. Colosseum’un mimarı bilinmiyor. Zira bir iddiaya göre Titus, kendisinden sonra bir daha böyle ihtişamlı bir yapı yapmasın diye mimarı hayvanlara yem olarak vermişti!
Tarihi Yapıların Ayakta Kalma Sırrı
Anadolu yapı medeniyetini araştıran arkeologlar, binlerce yıldır ayakta kalan tarihi yapıların temellerinde deprem sönümleme sistemlerinin uygulandığını belirledi.
Son Yorumlar