Arşiv

Posts Tagged ‘Nasa’

Dünya’nın Yerçekimsel Manzarası

28 Nisan 2012 9 yorum

 

Uzaydan bakınca Dünya boşlukta süzülen mavi bir bilye gibi görünür. Ama yerçekimi, jeoloji ve iklim arasındaki bağlantıları inceleyen bilim insanları için, şekli daha çok yamru yumru bir patatese benzer (üstte). Geoit olarak bilinen bu renkli model, gezege­nimizin, içindeki yoğunluk farklarının yol açtığı yerçeki­mi anormalliklerini yansıtacak biçimde yeniden şekillendirilmesi halinde nasıl görüneceğini yansıtıyor. Avrupa Uzay Ajansı’nın geliştirdiği bu geoit, şimdiye dek oluşturulmuş en yeni ve ayrıntılı model.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilim

Piramitler Uzaya Enerji Işınları mı Gönderiyor?

18 Nisan 2012 10 yorum

DÜNYANIN PİRAMİTLERİ GİZEMLİ UZAY BULUTUNA ENERJİ IŞINLARI GÖNDERİYOR

NASA güneş sistemini sarmalayan garip foton bulutunu saklamasına rağmen, bu dünyaya bazı bilim adamları tarafından sızdırıldı.
Ve şimdi, kaygı verici bulut yaklaşırken, güneşi ve gezegenleri ölçülebilir şekillerde etkiliyor.
Şaşırtıcı bir şekilde tuhaf enerji uzayımızı istila ederken, dünyanın bazı en ünlü piramitleri yoğun enerji üretiyor.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilinmeyen

Maya Kıyameti Tartışmalarına NASA El Koydu…

18 Mart 2012 6 yorum

 

NASA’nın Jet Gücü Laboratuvarı (NASA/JPL), 21 Aralık 2012’de dünyanın sonunun geleceğini öne süren “Maya kıyameti” iddialarına yanıt vermek için bir video yayınladı.

Videoda, NASA/JPL bünyesindeki Dünyaya Yakın Cisimler Programı Dairesi’nin başkanı Don Yeomans, Maya kıyametiyle ilgili en yaygın iddialara tek tek yanıt veriyor.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilim, Bilinmeyen

Korkunç Şüphe; Bilim Adamlarını Harekete Geçiren ‘Kıta Katili’

31 Ekim 2011 9 yorum

https://i0.wp.com/media.defenseindustrydaily.com/images/MISC_Asteroid_Impact_lg.jpg

Mısır mitolojisinde kötülüğün simgesi, karanlıklar ve kaos tanrısı Apofis’in adı verilen, “Kıta Katili” lakabı takılan göktaşının Dünya’yı vurma ihtimali, bilim adamlarını harekete geçirdi. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) uzmanlarına göre 20 milyon tonluk, 300 metre çapında Apofis adlı göktaşı saatte 37 bin km hızla Dünya’ya yaklaşıyor. NASA’nın göktaşını durdurması için 25 yılı var.
Hürriyet’in haberine göre; Göktaşı, 2029’da 32 bin kilometre yakınımızdan geçecek. İzlediği yörünge gereği tekrar Dünya’ya yönelecek olan göktaşı, 13 Nisan 2036’da Dünya’ya çarpabilir.

Daha fazlasını oku…

Rus Şehri Üzerinde ‘Uzay – Zaman Vorteksindeki’ Parçalanma

03 Eylül 2011 4 yorum

https://i0.wp.com/zatori.net/phpBB3/images/str1.jpg

Rus bilim adamları Federal Uzay Ajansı (FKA/RKA) tarafından hazırlanan raporu inceledikten sonra şok oldular. Bu rapor Dünyamızın “uzay – zaman vorteksinin dokusunun” bu geçen hafta Rusya’nın Ural Dağlarındaki en büyük şehri Yekaterinburg üzerinde (ayrıca Ekaterinburg olarak bilinir) parçalandığını söylüyor.

Dünya gezegenimizin etrafındaki uzay – zaman vorteksinin varlığı ilk kez Genel Görelilik teorisini geliştiren Almanya doğumlu teorik fizikçi Albert Einstein (1879-1955) tarafından öne sürüldü ve son zamanlarda tarihte ilk kez NASA’nın Yerçekimi Sondası B adlı en uzun işletilen projesinde çalışan ABD uzay bilim adamları tarafından onaylandı.

Daha fazlasını oku…

Stargate ve Deadalus Projeleri

25 Haziran 2011 4 yorum

https://i0.wp.com/www.icarusinterstellar.org/gallery/Joe%20Bergeron-Big.jpg

CIA 1949 yılından 1990’lı yıllara dek psişik güçleri kullanarak ‘dünya dışı canlılarla’ telapatik yolda iletişime geçmeye çalıştı. Ve bu olay şu anda yeni ifşa olmuş durumda. Konu ile ilgili yabancı istihbarat kaynaklarından elde edilen bilgiler çok şaşırtıcı. CIA’ nın Ulusal İstihbarat Konsey Başkanı Dr Padolfi’ nin 1990’larda askıya aldığı program 2010 yılında Obama yönetimi ile devam ettiriliyor. Obama’ nın seçim çalışmalarında yer alan ve şu anda Ulusal İstihbarat Drektörü olan James R. Clapper tarafından sürdürülme kararı alınan projenin adı STARGATE…

1990’lı yıllarda Haines adlı CIA tarihçisinin itirafları insanı fazlaca düşündürüyor. ‘Dünyadaki ülkeleri uzaktan izleme. Parapsikolojik deneyler yapma. Psişik fenomenler’ başlıklı araştırma birliği yürüttüğü çalışmalarla dünya dışı yaşamla iletişime geçmeyi başarıyor. 1990’lı yıllarda kaç sene ve hangi canlı türleri ile iletişme geçildiği ise karanlıkta kalan bir konu. Fakat konunun ulusal istihbarat raporlarına yansıması ve o gün araştırma grubunun içinde yer alan kişilerin açıklamaları yazılanları doğruluyor.

Daha fazlasını oku…

Güneş ve Dünyamızın Akibeti

20 Haziran 2011 Yorum bırakın


Güneş ve Dünyamızın Akibeti ve Uzayda Yaşam

Bir an için şöyle düşünelim: yaşadığımız İstanbul şehri Dünya’daki birçok şehirden bir tanesidir. Dünya ise 9 gezegenden biri olup, Güneş sistemimizin bir üyesidir. Güneş ise Galaksimizde, Orion kolunda Galaksi’mizin merkezinden yaklaşık olarak 27.000 ışık yılı uzakta milyarlarca yıldızdan sadece bir tanesidir. Buradan da anlaşıldığı gibi, insanoğlu yüzyıllardır düşünme etkinliğini kullanarak, bir takım kavramlar geliştirerek kendini deyim yerinde ise uçsuz bucaksız Evren’de, bir yere konumlandırma becerisini göstermiştir. İnsanoğlunun, Şekil 1’de gösterilen bu estetik konum zincirini gözlemlerden yola çıkarak elde edebilmesi epeyce güç olmuştur. Bizler, kendimizi Evrende bu şekilde konumlandırdık, Peki başka yıldızlardaki başka başka uygarlıklar kendilerini bu evrende bir yerlere konumlandırabildiler mi? Bunun kritiğini yazının ilerleyen kısımlarında bulabileceğiz.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay

Evrenin Doğuşu, Yaşı ve Geleceği

15 Haziran 2011 Yorum bırakın

İsviçre – Basel Astronomi Başkanı, Prof. Dr. G. A. Tammann’a göre, “bilimsel araştırma, yaşamımızı ve içinde yaşadığımız evrenin tasvirini değiştirmiş ve ortaya çıkan bu tasvir de düşüncemize kuvvetli bir etki yapmıştır. İşte, bilim bu yolda kültürümüzün çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır”.

Bilimler, bu yüzyıl süresince, Dünya’ya bakışımızı temelde değiştirmişlerdir. Teknolojiyi, tıbbı, uygarlığı ve belkide en önemlisi insanın düşünmesini etkileyerek kültürel bir devrim yaratmışlardır.

1930′lu yıllara kadar bir sır olarak kalmış olan yaşamın kökenini oluşturan Güneş’in enerji kaynağını ortaya çıkarmayı başaran insanoğlu, Dünya üzerinde etkinliklere ve olaylara çabucak katılabilecek şekilde bir haberleşme ve ulaşım ağını oluşturabildi. Dünya’nın çekim ivmesinden kurtulmayı başararak, Dünya’nın yuvarlak olduğunu anladı. Ay’a adım attı ve gezegenlere uzay araçları gönderdi. Bu şekilde gelişen akılcı düşünme utkusu, batı Avrupa’ya eşi görülmemiş 50 yıllık bir barış getirdi.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Bilim

Güneş ve Yerküre Bağlantısı: Schumann Rezonansları

05 Haziran 2011 2 yorum

 

Güneş ve Yerküre Bağlantısı – 1

Schumann Rezonansları

Güneş ve Yerküre arasında kuvvetli bir bağlantı vardır. Yerküre içinde dönen eriyik demir çekirdek tarih boyunca dalgalanmakta olan manyetik bir alan üretir. Yerkürenin manyetik alanının kuvveti, 1800’lerin ortasında ölçülmeye başlandığından bu yana, her yüzyılda yaklaşık %5 oranında durmadan azalmaktadır.

Güneş, manyetik alanının dramatik şekilde değiştiği 11 yıllık bir döngüye sahiptir. Özellikle solar maksimum sırasında, oluşan güneş lekeleri ve güneş patlamaları güneş sistemine güçlü madde ve enerji patlamaları püskürtür. Yerküre uzaya 563 kilometre erişen bir hava baloncuğu ile çevrelenmiştir ve bu baloncuğun içinde iyonosfer bulunur. Solar rüzgâr yerkürenin güneşe bakan tarafındaki manyetik alanı yassılaştırarak ve onu rüzgarın estiği yöne gerdirerek Yerkürenin manyetik alanıyla etkileşir, bu “magnetotail (manyeto kuyruk)” denen şeye neden olur (NASA’ya ait olan aşağıdaki resme bakınız). Solar rüzgar saniyeler kadar kısa periyotlarda değişir. Güneş patlaması olduğu zaman ve ilgili manyetik alan Yerkürenin manyetosferine eriştiğinde, yüksek enerjili parçacıklar solar rüzgardan manyetosfere geçebilir, auroralar oluştururlar ve jeomanyetik fırtınaya neden olurlar, bu da manyetik alan çeşitliliği yaratır ve içinde bulunan şeyleri etkiler.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Bilim

Evrende Zeki Hayat

29 Mayıs 2011 Yorum bırakın

Canlılık konusu, aslında dünyayla sınırlı bir olgu değildir. Genel anlamda canlılık konusu evrensel bir olgudur. Bunu dünya gibi, evrende toz zerresi kadar olan bir uzaysal obje ile sınırlamak çok dar bir görüş olur. Çünkü bugüne kadar yapılan araştırmaların sonucunda elde edilen bilgiler, belgeler, gözlemler ve araştırmalar bunu söylemektedir. Kısaca uzaysal bilgilerimizi hatırlayacak olursak Galaktik ölçüleri veya Güneş sistemi ile ilgili ölçüleri göz önüne getirirsek bir de dünyanın boyutlarını göz önünde tutarsak görürüz ki, şu an üzerinde yaşadığımız dünya gezegeni bu boyutlar ölçüsünde hemen hemen hiç durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla bu küçücük ölçüler içine canlılık gibi evrensel bir olguyu sığdırmak, sıkıştırmak ne kadar doğru olur? Çünkü şu anda dünya dışı canlılıkla ilgili pek çok belge, gözlem, araştırma ve hatta tarihsel bulgular bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında ortaya çýkan sonuç Evrende yalnız olmadığımız yönündedir. Dünya dışı canlılık konusu bir olasılık değildir. Dünya dışı canlılığın yaygınlığı söz konusudur. Evrenlere dağılmış olması söz konusudur. Hatta çok değişik şuur düzeylerindeki varlıklar evrenlere yayılmış vaziyettedir.

Daha fazlasını oku…

NASA ve Uzaylılar !

24 Mayıs 2011 2 yorum

1 Aralık 2010 tarihinde Amerikan uzay ajansı NASA, kendi web sitesinden yaptığı açıklamada, 2 Aralık 2010 saat 21.00’de, Dünya dışı yaşamın kanıtlarının araştırılması konusunda önemli sonuçları olacak bir astrobiyolojik bulguyu tartışmak için Washington’da bir basın toplantısı düzenleyeceğini açıklamıştı. NASA’nın bu duyurusu özellikle internet dünyasında büyük heyecan yaratmış ve “dünya dışı yaşam”a ilişkin bilimsel bir bulgunun açıklanacağı, hatta “uzaylıların varlığının” ortaya konacağı gibi beklentiler doğurmuştu. Fakat sonuç ne oldu? NASA, Kaliforniya’da bir gölde, bir bakteri türünü bulduğunu; bu bakterinin arsenik içinde yaşayabildiğini ve bunun da “yaşam için fosfor şarttır” savını tamamen çürüttüğünü açıklayacağını belirtti.

Daha fazlasını oku…

Pardon ‘Uzay’a Basabilir misiniz?

16 Mayıs 2011 6 yorum

Pardon 'Uzay'a Basabilir misiniz?

Serkan Anılır, Japonya Uzay Havacılık Ajansı JAXA’da çalışan tek Türk ve tek yabancı. Yıldız Üniversitesi Mimarlık bölümü mezunu ve 31 yaşında. Almanya’ya işçi olarak giden üç çocuklu bir ailenin en büyük oğlu. Bu genç yaşında dünya bilim çevrelerinde saygın bir yer edinen Anılır, ürettiği projeleriyle farklı bir boyutta dolanıyor ve sık sık adından söz ettiriyor. Uzay asansörü de bu farklı boyutlardan biri…

Almanya Bauhaus Üniversitesi’nde Yüksek Bina Teknolojisi üzerine yüksek lisans yaptıktan sonra stajını Avrupa Uzay Ajansı’nda yaptı. Uzay asansörü projesiyle burs kazandığı Tokyo Üniversitesi’nde doktora yaparken NASA’dan teklif aldı. NASA’da “Uzayda insan hayatı ve yerleşimleri” ile ilgili SICSA isimli 12 kişilik tasarım ekibinin liderliğine yükseldi. Halen JAXA’da uzay fiziği bölümünde çalışan Anılır’ın “Uzayın Dışı” isimli kitabı Japonya’da 320.000 sattı. Şimdi de kitabının senaryosunu yazıyor.

Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Bilinmeyen, Teknoloji

Kozmoloji (Evren Bilimi) ve Kozmolojinin Tarihçesi

14 Mayıs 2011 Yorum bırakın
https://i0.wp.com/www.universeadventure.org/fundamentals/images/cosmol-crab.jpg
Evren bilimi veya Kozmoloji bir bütün olarak evreni konu alan bilim dalının ismidir. Kozmoloji sözcüğü Türkçeye Yunanca κοσμολογία (cosmologia, κόσμος [kozmos] düzen + λογια [logia] söylev) sözcüğünden türemiştir. Her ne kadar kozmoloji sözcüğü nispeten yakın zamanlı bir sözcük olsa da, evren tarih boyunca bilim, felsefe, ezoterizm ve din gibi farklı disiplinler tarafından araştırma konusu olmuştur. Kozmoloji ise bir sözcük olarak ilk kez 1730 yılında Christian Wolff’un Cosmologia Generalis isimli eserinde kullanılmıştır.
Kozmoloji ile uğraşan bilim adamlarına kozmolog veya evrenbilimci denir. Çağdaş yazında kozmoloji veya evrenbilim ile genelde fiziksel kozmoloji kastedilmektedir. Bu bağlamda, kozmologlar kozmoloji çalışmaların içerisinde astronominin yanı sıra birçok bilim dalını da kullanırlar: biyolojiden matematiğe kadar. Kozmoloji evrenin yapısını, tarihini ve geleceğini inceler. Fiziksel evrenin bir bütün olarak kavranıp anlaşılmasını sağlamak amacıyla, doğa bilimlerini, özellikle gökbilim ve fiziği bir araya getirir.


Daha fazlasını oku…

Kategoriler:Astronomi - Uzay, Bilim

Evrende Yaşam

08 Mayıs 2011 Yorum bırakın


Yaşam nedir? Neden varlıkları canlı ve cansız diye ikiye ayırıyoruz? Yanıtın bir bölümü canlı varlıkların kendi kendilerini yenileyebilme özelliğine sahip olmasıdır. Bu özellik canlılık için gerekli fakat yeterli değildir. Çünkü kristaller de uygun eriyiklerde ve uygun sıcaklıklarda kendi kendilerini üretebilirler, yenilenebilirler. Bizim canlı dediğimiz varlıklar-memeliler, balıklar, böcekler, sürüngenler, bitkiler, mikroorganizmalar-doğarlar, çevreyle etkileşirler, büyürler, çoğalırlar ve ölürler. Yer yüzünde çok farklı canlı türleri vardır. Örneğin balinalar 30 m boya, 130 ton ağırlığa ulaşırken, virüsler milimetrenin iki binde biri boyutundadır. Bitkiler de milimetrenin üç binde biri olan alglerden, boyları 100 m yi aşan dev ağaçlara kadar çok geniş bir boyut aralığına dağılmışlardır. Tüm bu canlılar Dünya üzerinde -70 °C deki donmuş bölgelerden +70 °C deki sıcak su kaynaklarına kadar çok farklı fiziksel koşullar altında yaşarlar. Yine de bu fiziksel koşullar astronomik açıdan ender bulunan sınırlı ve dar koşullardır.

Daha fazlasını oku…

SETI’nin Sonu Geldi

01 Mayıs 2011 Yorum bırakın

https://i0.wp.com/www.waterfordcameraclub.com/yabbfiles/Attachments/seti.jpg

Uzaylı arama projesi son buldu

SETI (Search for Extraterrestrial Intelligence-Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması) projesi, parasızlıktan faaliyetlerini durdurdu.

ABD’de yayımlanan Oakland Tribune gazetesinin haberine göre, SETI, maddi kaynak yetersizliğinden, Jodie Foster’ın “Temas” filmindekiler gibi, ünlü çanaklarını kapatmak zorunda kaldı.
Mountain View enstitüsünden SETI Direktörü Jill Tartar, yaşam izi bulunabilecek yeni gezegenler keşfedildiği sırada mali sorunlardan ötürü faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldıklarını belirterek, “Bu büyük bir ironi.  Bir sürü yeni gezegen keşfettiğimiz bir sırada, bunları dinleyecek kaynağı bulamadığımızdan çanakları çalıştıramıyoruz” dedi.
ABD’li bilim insanı, “Aslında herkes vergi beyanından fazladan 3 sent verse, antenleri yeniden yukarı çevirebiliriz” diye konuştu.
SETI enstitüsü, evrende yaşamın kökeni, doğası ve yaygınlığını keşfetmeyi hedefliyor.

Daha fazlasını oku…