Başlangıç > Diğer > Alemlerin Rabbi

Alemlerin Rabbi

Alemlerin Rabbi: Bu yazıyı kaleme almaktaki amacım, özellikle “alemler” ifadesini biraz düşünmek içindi. “alemler” ile neler anlatılmak istenmiş olabilir?

Rabbü’l-alemin”, Allah’ın bir sıfatıdır. Meali ise Bütün alemlerin ve bütün parçalarının ve özellikle hepsinden üstün olan akıllı varlık alemlerinin yegane Rabbi demektir. Rabb denilince de, yalnızca kelime anlamı olan “sahip” veya “terbiye eden” değil, ikisine de bütün gerekli şeyler ile birlikte sahip olan, tükenmez kudret sahibi ve daima var olan Yüce Allah anlaşılır.

Kur’an-ı Kerim’in kalbi Fatiha Suresi’nin ikinci ayetinde “Hamd, alemlerin Rabbi Allah’adır” olarak, buyrulur. Sadece besmele ile ilgili dahi sayfalarca tefsir açıklaması bulunduğunu belirterek, Elmalılı Hamdi Yazır’ın Fatiha Suresi’nde geçen “Alemler’in Rabbi” ifadesiyle ilgili tefsirini kısaca paylaşmak isterim.

Ancak bu yazıyı kaleme almaktaki amacım, özellikle “alemler” ifadesini biraz düşünmek içindi. “alemler” ile neler anlatılmak istenmiş olabilir?

Biz insanlar, yaşadığımız yerkürenin güneş sistemi içerisinde olduğunu ve bugüne kadar tanımlanmış olan birçok gezegen ve yıldızın bulunduğunu biliyoruz. Günümüzdeki gelişmişlik bile halen daha tanımlanamamış ve keşfedilmemiş birçok galaksi ve gezegenin varlığından haberdar olamayacağımız anlamına geliyor. Galaksi, kütleçekim kuvvetiyle birbirine bağlı yıldızlar, yıldızlar arası gaz, toz ve plazmadan meydana gelen sistemleri kapsar. Dünya’nın da içerisinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi bile kendi içerisinde birçok gezegen, yıldız ve nebulayı (gaz bulutsu) barındırmaktadır.

Ayrıca henüz çok iyi bir şekilde anlaşılamamış olan kara delikler de bulunmaktadır. Bu dev kara deliklerin galaksilerin çoğunun kütlesinin yaklaşık %90’ını oluşturmuş olduğuna dair öngörüler saptanmıştır. Kara delikler, cisimleri ve ışınları içine alıp geri vermeyen ve nereye sürüklendiği de bilinmeyen yerlerdir. Galaksi ve gezegenlerden tutun da, bu kara deliklere kadar hepsinin ayrı birer “alem” olduğu söylenebilir.

Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirine dönecek olursak, alemlerin Rabbi denince her insan kendi görebildiği kadar olsun, bütün alemlere zihninden bir geçit resmi yaptırır ve bunu yaptırınca mutlaka terbiye kanununu görür. Demek biz, Rabbimiz’i alemlere bakmakla bileceğiz. Fakat alemleri de, ancak O’na izafe etmekle tanıyabileceğiz. şeklinde ifade edilmiştir.

Dünya’da bulunan canlı türlerinin hepsi de, ayrı birer alem olarak pekala tanımlanabilir. Denizler alemi, Hayvanlar alemi, Bitkiler alemi gibi. Hatta bu da yeterli gelmez. Bu canlılar da türlerine göre alemlere ayrılabilir. Eklem Bacaklılar alemi gibi…

İnsan, başlı başına bir alemdir.

Mevlana; insanı fiziki alemle metafizik alem arasına yerleştirir.
İnsan da, başlı başına bir alemdir. Çünkü insanın kendi içerisinde bile bir Hayal alemi, bir Akıl alemi, bir Duygu alemi vardır.

İnsanda cisimden başka akıl, kalp, ruh gibi manevi alemler bulunmaktadır. Mevlana, Mesnevi’sinde insan için “Toprağa mensup insan, Hakk’tan ilim öğrendi ve o bilgi ile yedinci kat göğe kadar bütün alemi aydınlattı” der. Görüldüğü gibi Mevlana, insanı fiziki alemle metafizik alem arasına yerleştirir ve insanoğlunda maddi ve manevi olarak, her iki yönün de olduğunu belirtir.  Atomüstü boyut, madde alemidir. Atomaltı boyut ise ruhlar alemi veya mikrodalga boyut olarak adlandırılır.

İslam inancına göre kıyametin kopması ile Ahiret alemi gelecektir. Yerin ve göğün şekli değişecek ve mahşer kurulacaktır. Mahşerde herkes hesabını verdikten sonra da sonsuz Ahiret alemi başlayacaktır.

Mevlana Celaleddin-i Rumi ise Mesnevi’sinde “Bu alem, Suretler alemidir” der. Mevlana, bu alemin suretlerden, hayallerden ve gölgelerden ibaret olduğunu, bu alemin mana aleminden geldiğini vurgular. Mana alemi ise fikir ve düşünce gibidir. Nasıl ki bir kişinin fikir ve düşüncesini göremezsek, mana alemini de göremeyiz. Ancak bir kimse önce fikreder ve düşünür, sonra beynindekini kelimelere dönüştürür, işte o kimsenin düşüncelerine kelimelerle varlık giydirmesi, bu suretler alemi, görünen alem gibidir. Fakat aslolan şey, kelimeleri var kılan o düşüncedir. Bu suretler alemi de, vücuda gelmeden önce Allah’ın (c.c) bilgisindeydi ve Yüce Mevla ilminde gizli olan bu alemi; suretlere büründürdü. Bu alem, suretler alemi olsa da, insan bu dünya hayatına alışır, bu dünya’ya bağlanır.

 Bu alem, suretler alemi olsa da, insan bu dünya hayatına alışır, bu dünyaya bağlanır. Mevlana’nın deyimiyle “Resme bağlanır da, ressamı unutur.”

Ayrıca günümüzde kafa yorulmakta olan bir başka husus ise Paralel alem veya Paralel Evren olarak ifade edilen kuramdır. Kuantum mekaniğinden türetilen paralel evren kuramı, maddenin aynı anda birden fazla koordinatsal alan içinde var olabileceği öngörüsüyle oluşturulmuştur. Einstein’ın da aralarında bulunduğu birçok bilim insanı yaşadığımız evrenin ilk ve tek evren olmadığı sonucuna vardılar. Sonsuz sayıda Paralel Evren denilen alemler mevcut ve hepsi birbirinden değişik olabilir. Biraz felsefi olarak, hayatta verdiğimiz her karar ve yaptığımız her tercih aslında farklı bir yol, farklı bir çizgi oluşturabilir. Mesela bir evrende başka birisiyle evlenmiş, başka bir okula gitmiş veya bir evrende hayattayken, diğerinde hayata gözlerimizi yummuş olabiliriz.

Hz. Muhammed (S.A.V)’in Miraç’a yükselmesi aslında göğe yükselmek olarak değil, farklı bir paralel evrene veya zaman boyutuna geçmek olarak da gerçekleşmiş olabilir. Konu tam olarak açıklığa kavuşmuş değildir. Gelecekte bu konuyla ilgili bilgiler arttıkça Miraç olayı da belki daha kolay anlaşılabilecektir. Hz. Muhammed, Miraç yolculuğunda yedinci semada gördüklerini anlatırken şu ifadeleri kullanmıştır: “Orada gözün görmediği, kulağın işitmediği, beşerin hayal ve hatırına gelemeyecek şeyler gördüm.” Dolayısıyla Yüce Yaradan’ın yaratmış olduğu farklı alemleri görmüş olmuştur.

Ayrıca “Birinci semâ ve içindekilerin tümü, ikinci semâ içinde çöldeki bir yüzük oranındadır; ikinci semâ ve içindekilerin tümü, üçüncü semâ içinde yine çöldeki bir yüzük gibidir ve yediye kadar bu böyledir.” şeklinde özetlenebilecek hadisiyle sayısız katmanlardan oluşan evren içindeki bizim boyutumuza işaret etmek istemiştir. Dolayısıyla evrendeki bazı varlıklar ve alemler, boyutsallık kavramıyla açıklanabilir ve bunlar madde yapılarında değil, boyutsal derinliklerde mevcutturlar.

Yine belirtilmesi gereken başka bir husus ise Gayb alemi’nin varlığıdır. Görünmeyen ve beşeri duyu organlarıyla algılanamayan varlıklar alemine Gayb alemi denir. Meleklerin bu aleme ait varlıklar olduğu söylenebilir. Enam Suresi’nin 59. Ayetinde belirtildiği gibi gaybı melekler bile bilemez. “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır, onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru her şey apaçık bir Kitap’ın içerisindedir.” 

Sonuç olarak; alemler, Yaradan’ın kudretinin tecelli ettiği tüm alemlerdir. Sayısı epey çoktur. Sınırları oldukça geniştir. Derin bir deryadır. Noktamızı Furkan Suresi’nin 1. ayeti ile koymuş olalım.

“Alemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan’ı indiren Allah ne yücedir!”

Kaynak:

Yazar: Fuat SAĞIROĞLU

http://indigodergisi.com

Kategoriler:Diğer
  1. mendirek
    07 Ocak 2014, 01:23

    Doğrudur hocam zaten bu alemleri ifade etmeye tanımlamaya ne düşünce yeter ne de akıl nede bilgi.biz bize verilen kadarını anlayabiliriz,onun ötesi bizim anlıyamayacağımız durumdur. yaratıcı kudret,herşeyi kendi fıtratında.buna alem veya formatı da diyebiliriz farklı farklıdır. belki birbirine yakın fıtratlar veya sistemler veya alemler veya formatlar bir diğer alemi anlayabildiği kadar anlar ama hiç bir zaman tam olarak anladığı söylenemez .herşey Yüce allahın bildirdiği gibi kendi içinde seyrine devam ederler.ve ahengsizlik oluşmaz öyle olsa çatışmalar olurdu.
    güzel bir konuya değinmişsiniz bu çalışmayan beyinlere görebilmesi için anlıyabildiği kadar anlıyabilmesi için fener tutmuşsunuz teşekkürler.

  2. AYŞE SERBÜLENT ELVEREN
    07 Ocak 2014, 10:56

    Bu nitelikli yazıları benimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Paylaşımın devamını coşkuyla beklemekteyim. Ayşe Serbülent Elveren

  3. cenk mustafa güven
    19 Ocak 2014, 20:04

    Sayın Fuat Sağıroğlu, uzun bir zamandır “Alemlerin Rabbi” vurgusuna kafa yoran biri olarak yazınızın başlığı beni çok heyecanladırdı. yazınızın içeriğini okudukça aynı konuya farklı bakış açılarımız olduğunu gördüm. Kendi bakış açımı sizinle paylaşmak istiyorum, okuyup fikir beyanında bulunursanız mutlu olacağım.

    Hepimizin bildiği üzere yüce yaradan “Ol” emri ile maddi dünyayı yoktan yani bizim için bilinemez olandan yaratmıştır. Şahşi kanaatime göre, “Ol” emri hem zamansal hem mekansal bir sınırdır. Öncesi ve ötesi maddeye tabi olanlar yani insan ve aklı için bilinmez olan, sonrası ve içi ise tamamıyle akıl tarafından keşfedilebilecek olan bir sınır. Yüce yaradan “Ol” emriyle vucuda getirdiği bu maddi dünyayı da kurallara tabi kılmıştır, işte bu kurallar akılla keşfedilebilir olan bilimsel bilgidir.
    İslam dini millatan sonra 7 yüzyılda Cebrail aracılığı ile peygamberimiz Hz. Muhammet’e vahiyler şeklinde indirilmiş, ilk kelamı “Alak Süresi”nin başlangıç ayetindeki “oku” emiri olan, akıl kullanımı öğretileri ile bezeli bir dindir. İslamiyet kendini Hz. Adem’den bu yana gelen dinlerin, resulu Hz. Muhammeti’de peygamberlerin sonuncusu ilan etmiştir.

    Peki bu son olma iddiası ne anlama gelir. Bunu anlamak için ihtiva ettiği esaslar ile en önemli dua ve müracat kaynağı olan, hatta Kuran-ı Kerim’in içerik olarak özeti kabul edilen “Fatiha Suresi’ne” bakmak gerekir. Bu sürenin ilk ayeti, Türkçe meali “hamd alemlerin rabbindedir” olan “Elhamdü lillâhi rabbil’alemin” dir. Hamd, sadece Allahın sahip olabileceği bir eylem olup, ezelden ebede tüm zamanın ve olanın bitenin bilgisine sahip olmaktır, yani her şeyin bilgisine tüm alemlerin rabbi yüce “Allah” sahiptir. bu açıdan bakılınca sözlükte birçok anlama gelen alem kelimesi,farklı boyutsal ve konumsal mekanlar anlamına değil, ezel ve ebed çizgisindeki farklı zamansal konumlara işaret edecek şekilde, “çağ veya dönem” anlamına gelmektedir.

    Yani yüce yaradan kullarına ben sizin her çağınızın rabbiyim ve bu kitap bundan sonraki her çağın kitabıdır demektedir. Bunun anlamı şudur, İslamiyetten önce gönderilen nebi ve dinler insanoğlunu son din için zihinsel olgunluğa ve anlayışa getirmişlerdir. Daha sonra Kuran-ı Kerim son kelam olarak gelmiştir. İnsanlık artık “Allah”ın son sözünü anlayacak olgunluktadır. Fakat insalık kıyamete kadar devam edecektir ve bu sure sadece Allah tarafından bilinmektedir. Kıyamete kadar geçecek zaman, insalığın düşünce yapısı ve hayat algısını çağlarca yani alemlerce hep değiştirecek ve insanlığın farklı hayat anlayışları olacaktır. Fakat Kuran-ı Kerim her çağ ve her bakış açısında rehber olma özelliğini devam ettirecektir. Bu yapmanın tek yolu, aynı kaynaktan yani Allah’tan gelen aklı ve vahyi beraber değerlendirecek fikri olgunluğa ulaşmış inananların varlığıdır. Bu beyinler vahyi, kendi çağları yani alemlerindeki anlayışla tekrar tekrar yorumlayacak ve vahiy bu yöntenle her çağ veya alemde güncel olarak kalacaktır. İnsanın aklı ile vahyin her çağ ve dönemde yorumlamasına İslam anlayışında “ İçtihat” denmektedir.
    Bu bakış açısıyla, sekülerizm en önemli argümanı olan ” binlerce yıl önceki anlayışa göre mi yaşayacağız” ve “dini bilgiler dogmatik ve çağ dışıdır “düşünceleri anlamını yitirmektedir.

    • AYŞE SERBÜLENT ELVEREN
      27 Ocak 2014, 13:34

      Cenk Mustafa Güven’e bu akli yorumu için teşekkür ederim. Ancak, sözlükte birçok anlama gelen alem kelimesi, hem farklı boyut ve konumlardaki mekanlar anlamına, hem de “çağ veya dönem” anlamına birlikte de gelebilir.

  4. cenk mustafa güven
    30 Ocak 2014, 09:30

    Sayın Ayşe Serbülent Elveren hanımefendi, konuya sadece mekansal ve boyutsal bakacak olursak bilimin sınırlarına çok fazla girmiş ve , seküler bilimden gelecek argümanlara karşı fikir üretme çabalarımızde aciziyet yaşayacağımızı düşünüyorum. Bence dini olumlamları, bilim sahasının dışında olan metafiziksel sahada yaparsak, dini anlayışı ve kabullenişi daha etkin ve yeterli kılabiliriz. bunun yanında Kuran-ı Kerimde geçen her terim gibi, “Alem” teriminin de kullanıldığı her farklı anlamda, birbiriyle çelişmeyen çıkarımlar ortaya koyması, bence en önemli dini olumlama argümanıdır. Her geldiği anlamda farklı bir bakış açısına hitap edip, o anlayış çağ, dönem veya düzeyinin, metafiziksel çıkarımlara dayanak olacak terimleri barındırmak, Ezel ve Ebedin sözü, ve o sözün sahibi “Alemlerin Rabbi’nin” özelliği olmak durumundadır.

    • AYŞE SERBÜLENT ELVEREN
      30 Ocak 2014, 10:53

      Sayın Cenk Mustafa Güven, yukarıdaki ifademi yanlış yorumlamış olduğunuzu görüyorum. Ben, “Alemlerin Rabbi” anlamını değerlendirme biçiminizi beğendiğim için küçük bir not düşmek istemiştim ve bu anlamı dar bir çerçeveye sokmayıp, aksine metafiziksel alan da dahil, mekânsal alanı da, soyut ve somut tüm olguları kapsadığını belirtmiştim. Yoksa dediğiniz gibi, konuya sadece mekânsal ve boyutsal bir bakış açım olmadığı, 27 Ocak 2014 tarihli, yazımda açıkça görülmektedir. Başka düşünce boyutlarında da görüşmek üzere.

  5. Cengiz
    06 Nisan 2014, 17:20

    Makaleyiokudum ve cok ilginc buldum. Goklerin icice olduguna dair Hadisi yazip kaydettim, Dini bilgilerden istifade ettim. Yalniz ALEM kelimesi bitkiler(tropical,meyva v.s.) alemi, bocekler(ucan, kacan bocekler) gibi yorumlanmasi Benim kanaatime gore yanlistir; bu kutsal kelime bu kadar basit olamaz, Bence Alem; gezegen, parallel gezegen, misall alemi, gibi daha buyuk ve genis anlamlari olan bir sozcuktur. Islam’daki 18 bin alem, 70,000,40,000 alem kavramlari dunya ve Merih gibi gezegenleri ifade eder. Islam’da ruhlar alemi, misal alemi, berzah alemi, Batilillarin tespitlerinde Hyper Uzay,Metafizik alem kavramlari var. Kur’an tabirlerini cok iyi ve dogru idrak etmek lazimdir, insanin “alem-i sagir” olarak tariff edilmesi beserinsanin “icdunyasini &yapisini ” tarif eder Kur’an tabiri “Enfusi” insanin nefs -icdunyasini vs. tariff eder”Enfusi Ayetlerdir”, Afaki Ayetler” etraftaki ufuklardaki, bir yazarin yorumuna gore ise baska alemler hepsi Ayetlerdir(delillerdir)ki Mars’da (Afakta)yaratilis; nebatathayat fotografsal kanit olarak asikare gorunse bu Ayetlerdendir, zaten Ayetler (deliller,isaretler goklerde mevcut insanlar bunlari inkar ediyorlar.. Vesselam Cengiz

  6. 13 Nisan 2015, 02:47

    Gerçekten her bir yazınızı çok büyük bir ilgiyle okuyacağım. Kısmen araştırdığım ya da dost meclislerinde dinlediğim çeşitli konulara dair emek verilmiş harika yazılar. Hayırlar olsun ne diyelim. Başarılar dilerim insanlık adına teşekkür ederim iyi ki varsınız

  7. Emr
    01 Temmuz 2016, 04:22

    Helal başkan güzel çalışma

  8. 27 Nisan 2017, 11:37

    Reblogged this on tabletkitabesi.

  9. Onur
    18 Mayıs 2018, 12:46

    Merhaba , burada peygamerin kullandığı benzetmeye dikkat çekmek istiyorum;”Birinci semâ ve içindekilerin tümü, ikinci semâ içinde çöldeki bir yüzük oranındadır” Neden Çöldeki bir kum tanesi veya çöldeki bir hurma denememiş de ÇÖLDEKİ YÜZÜK benzetmesi kullanılmış. Çünkü Yüzük şeklinin geometrik karşılığı TORUS dur. Bildğiniz gibi EvreninTorus şeklinde olduğu teorisi son zamanlarda güç kazanamıştır. Burada ilginç bir ipucu var paylaşmak istedim.

  1. 12 Ekim 2020, 22:42

Yorum bırakın