Kutsal Sayılar
Annemarie Schimmel’in “Tanrı’nın Yeryüzündeki İşaretleri” adlı kitabından “Kutsal Sayılar” bölümü.
Keyifli Okumalar.
Zaman ve mekan sayılarla ölçülür; İslam da bütün dinler gibi belli sayıların önemi üzerinde durmuştur ve pek çok durumda Pisagorcu düşünceleri izleyerek vurgu özellikle tek sayılara yapılmıştır. Tek sayılara (bunlar eril kabul edilmişlerdir, buna karşın çift sayılar dişildir ve olumsuz çağrışımlarla doludur) ilişkin Pisagorcu tercih, İnnellahe vitrun, yuhibbu’l-vitre, “Allah tektir, teki sever” deyişiyle yansıtılmıştır. Bu nedenle pek çok davranış, üç veya yedi gibi tek sayılarla ifa edilir.
2. Dünya Savaşı’ndan Bazı Garip Olaylar
1943 yılı 2.Dünya Savaşı’nın en şiddetli yıllarıydı. Amerika Hitler’in elinden nerdeyse bütün bilginlerini kaçırmıştı. Hitler belki de en büyük hatasını yaptı elindeki bilginleri kaybederek. Tabi Yahudi oldukları için. Einstein, Freud, Philedelphia deneyinin beyni Jessup Morris…
Hatta Einstein’e Israil kurulduğunda ilk cumhurbaşkanlığı bile teklif edildi. Ama araştırmaları yüzünden reddetti. Savaş yılları bilim adamlarına inanılmaz olanaklar sağladı. Tabi ölüm üretmeleri için. Hitler’in emrindekiler o kadar üstünlerdi ki, insan kopyalamadan gen mühendisliğine, kuantumdan V2 roketlerine ve düşünce okumaya kadar her işle uğraşıyorlardı. Zaten 2.dünya savaşında Almanların yaptığı tank, top denizaltı o kadar çoktu ki; bütün maden rezervleri dibe vurdu. Alman ekonomisi bu savasın yarasını pek kolay saramadı.
Agartha ve Şamballah (Shangri-La)
(Temsili Resim)
Agarta ve Şambala , teozofik ve ezoterik kaynaklara göre önceki “devre” nin sonlarına doğru Mu ve Atlantis’ ten göç eden bilim-rahipleri tarafından kurulmuş yeraltı organizasyonlarıdır.
Önceleri beşeriyetle açık temas halinde olan bu organisazyon, bu “devre” nin koşullarından ötürü gizlenme gereği görmüş ve ikamet yeri olarak birbirinden tünellerle bağlanan, dağlar içindeki yeraltı kentelerini tercih etmiştir. Agarta, dünya insanlığının tekâmülüne sorumluluk sahibidir. İlahi Hiyerarşi’ ye hizmet eder. Dünyanın Efendisi ve “Kutup” olarak ifade edilen ve “Brahatma” veya “Brahitma” adıyla belirtilen Agarta’ nın lideri, Dünya’ ya sevk ve idare eden İlahi Hiyerarşi’ nin fizik âlemdeki temsilcisidir. Rene Guenon’ a göre tradisyonlarda “Kutsal Dağ”, “Dünyanın Merkezi” olarak ifade edilen yer, dünyanın tüm geçmiş, yitik kıtalara indirilmiş dinler ve kozmik öğretiler, Agarta arşivinde kayıtlıdır ve birçok peygamber (Musa, İsa), dinlerini kurmadan önce, bu arşivleri incelemişlerdir ki, bazıları burada “inisiyasyon” dan da geçmiştir.
SETI’nin Sonu Geldi
Uzaylı arama projesi son buldu
SETI (Search for Extraterrestrial Intelligence-Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması) projesi, parasızlıktan faaliyetlerini durdurdu.
ABD’de yayımlanan Oakland Tribune gazetesinin haberine göre, SETI, maddi kaynak yetersizliğinden, Jodie Foster’ın “Temas” filmindekiler gibi, ünlü çanaklarını kapatmak zorunda kaldı.
Mountain View enstitüsünden SETI Direktörü Jill Tartar, yaşam izi bulunabilecek yeni gezegenler keşfedildiği sırada mali sorunlardan ötürü faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldıklarını belirterek, “Bu büyük bir ironi. Bir sürü yeni gezegen keşfettiğimiz bir sırada, bunları dinleyecek kaynağı bulamadığımızdan çanakları çalıştıramıyoruz” dedi.
ABD’li bilim insanı, “Aslında herkes vergi beyanından fazladan 3 sent verse, antenleri yeniden yukarı çevirebiliriz” diye konuştu.
SETI enstitüsü, evrende yaşamın kökeni, doğası ve yaygınlığını keşfetmeyi hedefliyor.
Kescksburg Olayı – 1965 Pittsburg/Pennsyllvania
(Temsili Fotoğraf)
1965 yılının Aralık ayında, ABD, doğu Pennsylvania’daki Pittsburgh şehrinin 40 mil uzağındaki kırsal arazide esrarengiz bir olay meydana geldi. Bir çok insan gökyüzünde uçan parlak bir cisim gözlemledi. Gözlemciler arasında bulunan ve dışarıda oynarken gökyüzünden yakınlardaki koruluğa bir cisim düştüğünü gören genç bir çocuk medyanın oldukça ilgisini çekmişti. Olay basında büyük yankı uyandırdı; Pittsburg bölgesinde sözkonusu cismi gördüğünü söyleyen sayısız kişi bulunmaktaydı. Polis santrallerinin yanı sıra, Pittsburgh civarındaki tüm televizyon ve radyo istasyonlarının ve gazetelerin telefon hatları, gökyüzündeki bu cisme ilişkin gözlemlerin bildirildiği telefonlarla kilitlendi.
Aztek Olayı
13 Şubat 1948 günü ABD, New Mexico’daki Aztek kasabası yakınlarında bir uzay aracı ele geçirildi. UFO’nun düşüşü 3 radar birimi tarafından da tespit edilmişti. Hükümet Sekreteri George C. Marshall, Colorado’daki Camp Hale Üssü’nden bir araştırma ekibi gönderilmesini istedi. Bölge üzerinde araştırmalar yapan bir helikopter ekibi, Aztek’in 12 mil kuzeydoğusuna bir diskin düştüğünü belirledi ve kaza yerinde çok kötü bir biçimde yanmış olan 12 insanımsı varlık buldu. Disk, Dayton, Ohio’daki Wright-Patterson Hava Üssü’ndeki 18 numaralı hangara götürülerek burada analizlere tabi tutuldu ve olay kamuoyundan saklandı.
Araştırmacı ve yazar Frank Scully, 1950’de yayımladığı “Uçan Dairelerin Ardında” adlı kitabında, 4 UFO kazası ve enkaz kaldırma olayından bahsetmektedir. Scully, Aztec yakınlarında düşen diskin yaklaşık 30 m. çapında olduğunu ve dışının alüminyum benzeri hafif bir metalle kaplı olduğunu belirtmiştir. Bu metal o kadar dayanıklıydı ki, oldukça yüksek sıcaklıklardan bile etkilenmiyor ve üzerinde matkapla delik açma çabaları sonuçsuz kalıyordu. Görünüşe göre disk, merkeze sabitlenmiş bir kabin ve etrafında dönen geniş halkalardan oluşmaktaydı. Ortada hiçbir çivi, cıvata, vida ya da kaynak yapıldığına dair hiçbir iz yoktu.
Glasnost Olayı
(Temsili Resim)
Yakın bir tarihe kadar UFO gözlem raporları özellikle A.B.D’den ve Büyük Britanya’dan gelirdi. Ufolojistlerin ve diğer ilgili kişilerin bildiği üzere bir dünya dolusu bilgi Komünizmin gizlilik perdesi ardında gizleniyordu. Rus askeri birimleri , KGB ve Rus Hükümeti buna UFO aktiviteleri de dahil olma üzere her çeşit bilgi üzerinde sıkı bir gizlilik uygularlar.
Glasnost sayesinde bunlar değişti. Bu gün, UFO araştırmacıları ve bilim adamları internet üzerinden yada MUFON gibi organizasyonlar sayesinde bilgi alışverişi yaptıklarında eski Sovyet Cumhuriyetlerinden de bilgiler gelmektedir. Ne iyidir ki Ruslar, UFO muammasına her dönem daha ciddi yaklaşmışlardır. Amerika’da en azından yakın zamana kadar bir çok kişi sıradışı bir olaya şahit olduğunda ortaya çıkıp gördüklerini anlatmaya korkuyordu. Bu “Küçük Yeşil Adamlar “ mantığı Rus raporlarında bulunmaz. Bu nedenle mükemmel bir Uçan Daire kazası raporu bulma şansına sahip olduk.
Kara Bilim ‘Haarp’ ve Nicola Tesla
HAARP’in gerçek amaçlari söyle özetlenebilir: Atmosferi manipüle etmek ve modifikasyon saglamak, genis kitlelerin düsüncelerini ve ruhsal durumlarini kontrol edebilmek, istenilen ülkelerin iletisim sistemlerini çökertmek. Temel prensipleri, Tesla’nin 100 yil önce gelistirdigi fikirlere dayaniyor
ikinci Dünya Savasi’ndan sonra, bugünlere kadar gelen süre içerisinde, çesitli çevrelerde en çok tartisilan konulardan biri “kara bilim” oldu. “Kara bilim” basta ABD olmak üzere büyük devletlerin, dünyayi kendi hegemonyalari altinda tutabilmek için yaptiklari bilimsel teknik arastirmalara ve üzerinde çalistiklari çesitli projelerin toplamina verilen ad. Bu projeler büyük ölçekli ve büyük bütçelerle yürütülen, gizli veya yan gizli projelerdir. Saldin/savunma silahlari üretimi, gözetim sistemleri ve düsünce kontrolü üzerine yapilan çalismalar, dogayi manipüle etme amaçli arastirmalar, bu projelerin içerigini olusturur.
Yazarı Diyorki : “Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz !
Bu sözler bir kitabın adı :
Kısa tanıtımı :
“Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz”
Tarih yeniden mi yazılacak?
Kadim Türkler tüm insanların ataları mı?
Onlar, bin yaşına kadar yaşayarak, uzun yaşamın sırlarını öğrenmişler miydi?
Tüm dinler onların Tengri dininden mi türedi?
Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet ve Buda Türk müydü?
“Işık doğudan gelir” ne anlama geliyor?
Türkler gelecekte insanoğlunun kurtuluşunda nasıl bir rol üstlenebilirler?
Amerika’da doğan ve daha sonra Meksika’ya yerleşen bir yazar, eşinin ani ölümünden sonra ruhunun hep yanında olduğuna ve destek verdiğine inanarak insanlığın ve dünyanın daha iyiye gitmesi için ne yapılması gerektiği konusunda araştırmalar yapmaya başlıyor. Özellikle, Hıristiyanlığın kökenlerini araştırarak işe başlıyor ve çok ilginç bir şekilde araştırmaları onu Türklerin ayak izlerine götürüyor.
Bilinen Tarih Gerçekse O Halde Bunlar Neden Açıklanamıyor ?
Binlerce yıllık birtakım buluntular, arkeolojiyi ve tarihi altüst edip duruyor. Tutucu bilim adamları bu tür yaklaşımları, yazılı bilgilerde olmadığı gerekçesiyle bir türlü benimseyemiyorlar. Aşağıdaki yazıda, bilinen tarihi bilgilerin yanlışlığını ortaya koyan kanıtlara yer veriliyor. Dr. Abner Weisman’ın İnka öncesi eserler koleksiyonundan bir model. Dr. Weisman, bu modelin sezaryen ameliyatı geçirmiş bir kadını yansıttığını öne sürüyor. Bu doğruysa, ilkel toplumların çok ileri düzeyde tıbbi becerileri olduğu anlaşılıyor (üstte).
COLORADOLU BİR KOVBOY 1880 yılında bir tepenin eteğindeki maden damarından kömür getirmek için yola çıktı. Çıkardığı kömür, damarın ağzından 45 m uzaklıkta, yüzeyden de 90 m derinlikteydi. Kovboy, kömür parçalarının, sobasında yakmak için çok büyük olduğunu gördü. Kırdığı kömürlerin bir tanesinin arasından demir bir yüksük yere düştü. Bu cisim yörede “Havva’nın yüksüğü” olarak biliniyordu. Üzerinde günümüzdeki yüksüklerde olduğu gibi çentikler vardı. Metal yüksük, çevredeki meraklı insanlar arasında elden ele dolaşmaktan ufalandı ve en sonunda da kayboldu! 1883’te The American Antiquarian dergisinde bir yazar bu yüksüğü tanıtırken, birçok soruyu da beraberinde gündeme getiriyordu.
“Yüksük buraya nereden geldi? Beyaz adamların Colorado’ya gelmesinden önce buradaki yerli kabileler böyle bir nesneye sahipmiydiler?”
Nazi Almanyasının Teknolojik Sırları, Thule Örgütü ve UFO’lar
7 haziran 1945 tarihli New York Times gazetesindeki haber şöyleydi: “uçan daireler bir gizli silahtır. Almanlar tarafından üretilmiş ve ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır. Amerikan hava kuvvetlerinin verdiği bilgiye göre, Almanya göklerinde uçan gümüş balonlar görülmüştür. Hatta bunların bazıları neredeyse saydam yapıdadır.”
Haberi izleyen günlerde UFO’ların Alman yapımı silahlar olduğu dedikodusu hızla yayıldı. Alman silah endüstrisinin bu garip nesneleri ürettiğine inanılıyordu. UFO gözlemleri hızla artarken, özellikle İskandinavya gökleri sık sık uçan gemiler tarafından ziyaret ediliyordu. İskandinavya’da Alman garnizonları kurulmuş ve bunlar savaşın sonuna kadar bölgede kalmışlardı. Bu dönemde “SS” ideolojisi, yapılan bilimsel araştırmalar doğrultusunda insanlığın yararına ve çok sayıda kişi tarafından kullanılabilecek yeni enerji kaynakları aramaya yönelikti. Araştırma birimleri U-13 ve E-4, bu yeni teknolojiyi mükemmel hale getirmek için çalışıyordu. Böylece Victor Schönberger ‘in uçandaire taslakları ortaya çıktı. Cisimlere Haunebu-1 ve Haunebu-2 isimleri verildi. Hazırlanan plan ve çizimlerin, ünlü temascı George Adamski’nin 1952 yılında resmini çektiği ufolarıyla inanılmaz bir benzerliğe sahipti…
Cahillikler Kitabı’ndan Enteresan Bilgiler: Sorular ve Yanıtlar…
Dua edin şu ana kadar görülen en büyük numunenin boyutlarına ulaşmasın. Bu numune 890 hektarlık bir alan kaplıyor ve yaşı 2000 ile 8000 arasında. Bu mantarın çok büyük bir bölümü, dokunaç benzeri beyaz miselyumlardan oluşan devasa bir saç yığını şeklinde yer altında bulunuyor. Bunlar ağaç kökleri boyunca yayılarak ağaçları öldürür ve bal mantarlarının zararsız görünümlü kümeleri olarak ara sıra toprağın üstünde görünürler.
Oregon’un dev bal mantarının orman boyunca ayrı kümelerde büyüdüğü sanılıyordu, ama araştırmacılar bu mantarın dünyanın en büyük tek parça organizması olduğunu ortaya çıkardılar.
Dünyayı Kurtaran Adam: Yarbay Stanislav Petrov
26 Eylül 1983 günü, gece 00:40’da, Sovyet Oko uydusu, Amerika’nın kıtalararası balistik füzem(ICBM) üslerinden biri olan Montana’daki Malmstrom Hava Üssü’nden ateşlenen bir füze tespit etti. Füzenin Sovyet topraklarını vurmasına 20 dakika vardı.
Moskova yakınlarındaki Serpukhov-15 yeraltı kontrol merkezinde o gece nöbetçi subay olarak Stratejik Füze Kuvvetleri’nden Yarbay Stanislav Petrov bulunuyordu. Petrov’un görevi, uyduların erken uyarı sistemini kontrol etmek ve Sovyet topraklarına yapılacak olası bir saldırıda üstlerine haber vermekti. Böyle bir durumda Sovyetler’in uygulayacağı strateji belliydi. Karşılıklı Yokolma doktrini (Mutuall Assured Destruction-MAD) doğrultusunda hareket edecekler ve derhal Amerikan topraklarına karşı nükleer saldırıya geçeceklerdi. Karşılıklı olarak ateşlenecek ve hem doğu, hem de batı yarımkürede infilak edecek olan yüzlerce nükleer füzenin yaratacağı sonuçları düşünmek bile insanın tüylerini diken diken etmektedir. Bu tek kelime ile kıyamettir. Bu yüzden MAD doktrininin diğer bir adı da Dehşet Dengesidir.
Bilgisayarındaki uyarıyı gören Petrov, bunun teknik bir arıza olduğunu düşünmüştü. Çünkü, eğer ABD, Rusya’ya saldıracak olsaydı, tek bir roket değil, yüzlercesini ateşlerdi. Petrov, bunun teknik bir arıza olduğuna kanaat getirmiş ve uyarıyı gözardı etmişti. Tam bu sırada uydu, 4 roketin daha ateşlendiği uyarısını verdi. Petrov hala bunun bir arızadan kaynaklandığını düşünüyordu. Üstlerine durumu bildirdi ve onlara bunun bir arızadan kaynaklandığını söyledi. Bu tezini destekleyecek hiç bir kanıtı yoktu. Sovyet kara radarları da, ufuk çizgisi ötesini tespit edemiyorlardı. Yani roketler radarda tespit edildiğinde, karşılık vermek için sadece bir kaç dakikaları olacaktı. Üstlerinin tüm baskısına rağmen, Petrov onları ikna etmeyi başardı.
Son Yorumlar