Başlangıç > Bilinmeyen, Kültür, Kitaplar > Reddedilen Kitap: “Fusus ül-Hikem” – Muhiddin Arabi

Reddedilen Kitap: “Fusus ül-Hikem” – Muhiddin Arabi

İslam bilgini ve düşünürü Muhiddin Arabi’nin, Fusus ül-Hikem adlı kitabı gizemli kitapların içerisinde yer alıyor. Arabi, Allah’ı ve peygamberleri anlatan bu kitabının, Hz. Muhammed tarafından yazdırıldığını belirtiyor. Araştırmacı ve yorumcu Şevket Pekel, Fusus ül-Hikem’i inceledi.

İSLAM BİLGİNLERİNİN en önemlilerinden biri olan Muhiddin Arabi’nin asıl adı, Ebu-bekir Muhyiddin Bin Ali’dir. İslami felsefeye alışılmışın dışında bir yorum getiren Muhiddin Arabi, 1165 yılında İspanya’nın Murciya kentinde doğdu. O dönemde, Murciya önemli kültür merkezlerinden biriydi. Muhiddin Arabi, ilk eğitimini burada aldı. Hocaları tarafından üstün öğrenci olarak nitelendirildiği için, eğitimini geliştirmesi amacıyla Endülüs’teki Kurtuba kentine gönderildi. Babası ile beraber Kurtuba’ya gelen Arabi, ünlü İslam düşünürü İbni Rüşd’ün talebesi oldu.

İbni Rüşd’ün bilgilerinden çok yararlanan Muhiddin Arabi, bu ünlü bilgini derinlemesine etkiledi ve kısa bir zaman sonra öğrenimini tamamlayarak oradan ayrıldı. İbni Rüşd onun için şöyle diyordu: “Ancak kitaplarda rastlanabilecek düzeyde, şimdiye kadar hiç karşılaşmadığım biri.” Sonra ekliyordu: “Benim okuyarak elde ettiğim ilmi, o görünür halde şekillendirerek elde etti. Bende henüz düşünce halinde olanları ise, ona söylemeden, bana kendi düşünceleri olarak açıkladı.”

(Fusus’ül Hikem Tercüme ve Şerhi (4 Cilt) PDF Formatı indirme linki konu sonuna eklenmiştir.)

“Rüyamda peygamberi gördüm”
Muhiddin Arabi, yazdığı kitaplarda olağan*üstü bilgiler verirken, birçok peygamber ve veli ile de görüştüğünü belirtir. Verdiği bilgilere göre bu görüşmeler üç şekilde gerçekleşmiştir:

a) Rüyada görerek,

b) Onları dünyaya davet ederek,
c) Bedenini terk edip, onların bulunduğu yere ulaşarak.

Arabi, 500’den fazla kitap yazdı. Bunların içerisinde en ünlüleri Fütuhatı Mekkiye ve Fusus ül-Hikem’dir. Fusus, onun tüm çalışmaları içerisinde en değerlisi olarak kabul edilir. Kitabın adı, her bölümün başlığından gelir ve “hikmetlerin özü” anlamındadır.

Muhiddin Arabi, Fusus’u yazma nedenini şöyle açıklıyor: “627 Hicret yılı, Muharrem ayının son günlerinde, Şam’da iken. Tanrının peygamberi Hz. Muhammed’i gerçek bir rüya anlamında gördüm. Elinde bir kitap tutuyordu. Bana dedi ki, bu Fusus ül-Hikem kitabıdır. Bunun al ve halka açıkla ve bu bilgilerden herkes yararlansın.” 27 bölümden oluşan bir kitap olan Fusus ül-Hikem’in her bölümünde bir peygamberin kişiliği ve görevlerinin özelliği anlatılır.

“Allah, başlangıcı olmayandır”
Fusus ül-Hikem, anlaşılması oldukça zor ve birçok araştırmacıyı uzun zamandır uğraştıran bir kitap. Muhiddin Arabi, peygamberlerle ilgili görüşlerini dile getirirken, kitabının bir bölümünü Allah kavramı üzerine ayırmış. Onun Allah düşüncesine olan yaklaşımı, farklılığı ve daha da önemlisi cesurca görüşler getirmesi bakımından dikkat çekiyor. Arabi, Fusus’ta Allah’ı şöyle tanımlar:

“Tanrı, tektir ve eşsizdir,

Her şey O’ndandır, her şey O’nundur ve her şey O’dur,

O, hiçbir şeye muhtaç olmayandır,

Allah, ‘bir’ tanımlamasıyla bile sınırlandırılamayandır.
Biz, Allah hakkında, kayıtsız, şartsız (salt) bilim ve hayat sahibidir deriz.
Buna göre, Allah diri ve bilgindir ve biz Hakk’ın ilmi hakkında, O, başlangıcı olmayandır, deriz.”

Muhiddin Arabi, Allah’ın öncesi ve sonrası ile ilgili düşüncelerini, güçlü bir biçimde ortaya koyar ve şöyle der: “O, evvel (ilk, başlangıç) olmakla beraber bir başlangıca bağlanamaz. İşte, bu nedenle, O’nun hakkında ‘ahir’ (son) tanımı kullanıldı. Başlangıç ve sonun aynı varlıkta olması, varlığın tekliğini gerektirir. Yani, O’ndan başka bir varlığın olmadığını düşündürür. Çünkü bir şeye evvel veya son diyebilmek için ondan başka bir şeyin daha olması gerekir. Ancak, o zaman, o şeyin evvel ve son olduğu söylenebilir. Öyleyse, O’nu başlangıç veya sondur, diye sınırlandıramayız.” Böylece, Muhiddin Arabi, Allah kavramının sonsuzluğu hakkında bir fikir vermiş olur.

“O’nun İçin bilinmeyen yoktur”
Muhiddin Arabi, Allah’ın bütünlüğünü ve O’ nun idrak edilebilmesini, objektif bir biçimde ortaya koyarken, O’nun ulaşılmazlığını da açıkça ortaya koyar:
“Bil ki, Allah denilen varlık, kendisi bakımından tek ve eşsizdir, isim ve sıfatları (kudret ve imkânları), bakımından O bir ‘kül’, yani topluluktur veya bütündür. Her yaratılanın ancak kendisine göre bir Rabbi, yani Tanrı’sı vardır. Bu nedenle, Allah’m yaratılana göre bir bütün olması mümkün değildir. Bununla beraber, hiçbir varlık için de, öncesizlik, yani başlangıçsızlık yoktur. O, yani başlangıcı olmayan varlık, parçalanmayı, bölünmeyi kabul etmez. O’nun eşsiz birliği, kendisinde düşünce halinde var olan tüm kudret ve imkânların toplamı demektir. Demek ki, her varlık, kendisinin sahip olduğu değer kadar, yani ulaştığı anlayış, kavrayış ve bilinç kadar O’nu idrak edebilir.”

Arabi’ye göre, insanın Allah’ı tam olarak idrak edebilmesi hiçbir zaman mümkün değildir. Bunu da şöyle belirtir: “Hiçbir varlık, elde ettiği değerle, O’nun eşsiz birliğini eksiksiz ve mükemmel olarak kendi varlığında bulamaz ve O’na ulaşamaz. Bu mümkün değildir. Böyle olmasaydı, her bilinç sahibi varlık için hem kendisinin (mikrokozmos), hem de evrenin (makrokozmos) hiçbir gizliliği, bilinmeyenliği kalmaz. Yalnız, O’nun için gizlilik ve bilinmeyen yoktur. Geri kalan her varlık için, çeşitli düzeylerde gizlilikler ve bilinmeyenler vardır.”

“Hiçbir varlık Allah’ı idrak edemez. Bu, tam olarak mümkün olsaydı, insan hem kendisinin (mikrokozmos), hem de evrenin (makrokozmos) bütün gizemini ve bilinmeyenini öğrenirdi

Fusus ül-Hikem’in birçok yerinde rastlanan örnekleme yöntemi bu noktada da ortaya çıkar ve Arabi devam eder: “Düzgün bir ayna karşısında, insanın görünen şekli, bakan kimsenin şeklinden başka bir şey değildir. Bazen, ayna yüzeyi pürüzlü veya eğimli olabilir; o zaman, bakan kişi kendisini olduğundan çok daha değişik görebilir. Yani, çok uzun veya çok şişman gibi… Aslında, aynaya bakanda bir değişiklik yoktur ama görüntüyü sağlayan araç, yani ayna, ona farklı bir görünüm verir. Evrende, birbirinin aynı değerinde olan iki varlık yoktur. Çünkü, her varlık O’nu kendi değerine uygun olarak belirtir. Cam kandil içindeki ışık, bakan kimseye kandil camının rengiyle görünür. Oysa, gerçekte kandil ışığının rengi yoktur. Bunu bilmeyen veya anlamayan ışığın renksizliğini inkâr eder.”

“Allah, yaradılıştan önce neredeydi?”
Fusus ül-Hikem’in en ilginç bölümlerinden birisi, Allah’ın yaradılıştan önce nerede olduğunun anlatılmasıdır. Bu bölümde, Arabi, düşüncelerini coşkuyla iletirken, ortaya gizemli bir deyim atıyor: “Allah, tüm varolanları yaratmadan önce, ‘Ama’daydı. Sonra, arş, yani âlem üzerine yayıldı.” ‘Ama’ sözü, tasavvur edilmesi, düşünülmesi, idrak edilmesi mümkün olmayan, belirsizlik ya da kesin bir bilinmezlik halidir. Arş ise, O’nun yoktan var ettiği ve onlar üzerinde var olan kesin eg*menliğinin ifadesidir. Burada önemli olan, “yok” deyiminin kavranabilmesidir.

Nasıl bir kör, hiç görmediği, kendisine anlatılmayan, dokunarak dahi varlığını hayal edemediği, kıyaslama yapamadığı bir olguyu canlandıramaz, düşünemez, anlayamaz ve anlatamazsa; “yok” kavramı da hayal edilmeyen, belirlenemeyen, bilinmeyen olarak kabul edilmelidir. Sözlük anlamı olarak, yok, var olan veya var olmuş bir şeyin karşıtıdır. Bu bize, varlığını bilemediğimiz bir şeyi benzetme, karşılaştırma yoluyla belirlemeye çalışmamızı getirir. Oysa, “ama” sözcüğünden anlaşılan, sözlük anlamından anlaşılan değildir.

“Âlem: Allah’ın gölgesi”
Bir diğer bölümde, Muhiddin Arabi’nin âlem, insan ve ölüm hakkındaki düşüncelerini bulu*yoruz. Arabi, tüm yaklaşımlarında dogmatizmi reddetmiş ve fanatik düşünce biçiminin üzerine çıkmaya çalışmıştır:
“Alem, Allah’ın belirmesidir. O, âlemin ruhu olup, sevk ve idare eder. Evrenin tümü O’dur, O, benim ve O’nun varlığı ile ayakta duran tek varlıktır. Alemin başka gerçek bir varlığı yoktur. Alem, O’ndan ayrı bir varlık değildir. Görmez misin ki, gölge sahibinden çıkmış ve ona bitişik olduğu halde, sahibinden görünüşte ayrılması imkânsızdır. Nasıl insanın gölgesi, ancak gölgenin düştüğü yer aracılığı ile görünüyorsa, Alem de, Allah’ın gölgesinin üzerine düştüğü madde aracılığı ile idrak edilir, bilinir.”
Kur’an-ı Kerim’de, “Her şey beni zikreder ama siz anlayamazsınız” denilir. Bu ayeti anlamak, ancak maddenin, var olan her şey hakkında bilgilenme yönünde ve evrimimizde aracı olarak kullanılmasıyla mümkün olabilir.

“Ölüm: Yeni bir âlemin başlangıcı”
Fusus ül-Hikem, insanoğlunun en korkulu düşmam olan ölümü, bir geçiş, bir köprü ola*rak tanımlar. Arabi’ye göre ölüm, düşünüldüğü gibi değildir: “İnsanı, Allah’ın ölümle yok etmesi, yıkması, O’nun koruduğu şeyi yok etmesi, ortadan kaldırması demek değildir. Ölüm bir çözülmedir. Ölüm, insanın manevi benliğinin, Hak t tarafından kendisine çekilmesidir. Çünkü, her şey O’na döner. O, insanı kendi âlemine aldığı zaman ona, terk ettiği madde dünyasındaki oluşumundan ayrı bir olu*şum ve düzen verir. O âleme ait olan ve o âlemin madde cinsinden olan bu yeni oluşum, bulunduğu âleme uygunluk göstereceği için ebediyen dağılmaz ve çözülmek bilmez. Eğer, ölü veya ölen kişi, öldüğü veya öldürüldüğü anda yeni bir yaşama kavuşmasaydı, Allah, kimsenin ölümüne karar vermez ve ölümünü mümkün kılmazdı. Bunların tümü, O’nun elindedir. Öyleyse, ölen kişi için kaybolmak asla yoktur’.’ Muhiddin Arabi, bu bölümde ölümü sade bir dille, açık bir biçimde anlatmaya çalışıyor. Görüldüğü kadarıyla, özellikle bir nokta dikkat çekiyor. Ölümden sonra bir yaşam vardır, ölüm bitiş değildir. Ölümlü bu dünya terk edildikten sonra, gidilen yerin özelliğine uygun bir yapı oluşur.

Muhiddin Arabi’ye göre İnsan, ölümden sonra, başka bir âlemde, o âleme uygun bir madde cinsinden yeni bir oluşum ve düzen kazanır. Bu nedenle, ölüm asla bir yok oluş değildir

İnsan bedeni, Muhiddin Arabi’ye göre, dünyaya ait, ölümle çözülen, dünyada kalan bir bileşkedir. Asıl yaşam sahibi ya da yaşam gücü, bedene can veren ve bedeni vasıta olarak kullanan ruhtur. Ruh, bulunduğu yerin özelliğine göre, özel formlar oluşturur. Bu onun yeteneğidir.
Kur’an-ı Kerim’de, her şeyin O’nu zikretmesi demek, var edilen hiçbir şeyin hareketsiz ve cansız kalmadığı demektir. Öyleyse, ölümden sonra, bazılarının dediği gibi, hareketsiz, beklemede kalınan bir yer ve zaman aralığı yoktur. Olmaması gerekir.


Şeyhül Ekber (en büyük veli) Muhiddin Arabi. 1165 yılında İspanya’da Murciya’ da doğdu, 1240 yılında Şam’ da öldü. Yazdığı kitaplarda, geleceğe dönük kehanetlerde de bulunduğu söyleniyor. Bazı iddialara göre, Fransız astrolog Nostradamus, kehanetlerini yazarken, Arabi’den esinlenmiştir

Gelecekte daha çok anlaşılacak
Fusus ül-Hikem’in gizemini çözmek için, uzmanlar araştırmalarını sürdürüyorlar. Aslında, Arabi’nin birçok yaklaşımı, şaşılacak derecede günümüzde ortaya atılan ölüm sonrası yaşam teorilerine uyuyor. Zaman içinde yapılacak çalışmalar sonucunda, bu gizemli kitabın, birçok bilinmeyeni açık bir biçimde ortaya koyacağı belirtiliyor.

Kaynak:
Bilinmeyen, Sayı:55 (Tarama)

Fusus’ül Hikem Tercüme ve Şerhi  – 4 Cilt PDF Formatında (175 MB)

İndirmek İçin Tıklayınız

Kategoriler:Bilinmeyen, Kültür, Kitaplar
  1. 08 Aralık 2011, 09:40

    araştırma ve konunun sergilenişi güzel,eline sağlık..

  2. zekiALPEREN
    11 Aralık 2011, 00:16

    Arabi’de malesef ütopyacı imiş. 5 Cümlesinden 3 tanesi doğru 2 tanesi yalnışlardır. Bu kitabı Peygam efendimizin bizzat ona yazdırması, rüyada peygamberleri veya velileri görmesi ayrıca onları davet etmesi şeklindeki sözleri hakiki değildir. En başta şunu söyleyelim ki; Yüce Allah’ın asla gölgesi yoktur. Gölgesinin olması için (aynaları örnek veriyor ya) haşa Yüce Alla’ın önünde kainata aksetmesi için bir kuvvetli ışık mevcudiyetinin olması gerek.“Allah, tüm varolanları yaratmadan önce, ‘Ama’daydı. Sonra, arş, yani âlem üzerine yayıldı.”Bu tamamen gerçek dışı bir tariftir.İftiradır. Yüce Allah hiç bir şey yok ikende vardı. Bizden sonra da gene O varolacaktır. Arş dediği 3 alemi de içine alandır. Nasıl ki 7 karanın etrafını hep su kuşatmışsa işte Cennet, Kainat ve Cehennemin etrafındaki alana ARŞ demekteyiz. Düşünün bir dikdörtgen çizelim. Bunun sağına Cenneti yuvarlak ama iç içe girmiş dört kat olarak dairesel çizelim. Soluna da yine 4 adet iç içe girmiş dairesel çizelim bu da Cehennemdir. Bu ikisinin ortasında ise 7 kat iç içe girmiş daireler çizelim işte bu da fani kainattır. Bu 3’ü arş kuşatmıştır. Arşı da su kaplamıştır. Yüce Allah’ın makamı da işte bu ARŞ’ın üstünde yani dışındadır. Bilgi buraya kadardır. İleriyi konuşmak beşeriliktir. Bu daha kikatlerden kişiyi uzaklaştırır. İnsanların başlarının üst tarafında bilgi melekleri bulunmaktadır. Eğer o insan rahmani ise ona doğru bilgileri kalbine damlatarak indirirler. Arabi ise gerek zamanının çok ilerisinde ki bir faz da düşünce girdabına girmiş ve gerekse kendini ağlep görmeye başlamış bir zat olduğunu görüyoruz. Gaybi bilgilerden pek azı insana bildirilmişken nasıl olurda bu 1160 yıllarında bilim ve teknoloji şimdiki gelişmemişken bu sözler açıklamalar düşündürücüdür. Şimdilik bu kadar.

    • sedina
      08 Temmuz 2012, 20:05

      Slm,bir şey yazabilmek için ilham lazım.Bu ilham ruyasında da gelebilir,ruya bu, otokontrolu yok…Gayb bilgileri ,bence bilerek mecasi kulanıyor(gördüm, görüştüm misali … onları anladım misalidir)

      • alpaslan bulut
        28 Haziran 2014, 04:22

        arkadaşlar yunusun dediği gibi bilmeyenler ne bilsin bizi bilenlere selam olsun muhiddin arabi yi anlamak çok zor çok büyük bir evliya onu anlamak için ALLAH aşkı olması gerek gerçek bir mürşisw bağlanmak gerek,,,

    • levent
      29 Mart 2013, 20:20

      -maalesef sayin yorumcu bu fikirleniriz kısır ve noksan hayalii yorumdur..m.arabii yi anlayamadıkça asla onun
      Bahisleri anlaşılamaz..! Sözlerin ve yorumun çoçukca..o zatı
      Iyi anlamak için onun feyzinden mustefid olmanız şart..

    • Ali
      17 Mayıs 2015, 22:40

      Sen zeki kardeşim. Bugün rüyanda sevdiklerinle buluşuyor konuşuyorsun değilmi ve hiçliğe ulaşmamış biri olarak dahi gerçeğin yansıması olan çoğu zaman anlayamasanda bazen ilahi bazen şeytani rüyalar görüyorsun ve Sorgusuz savurduğun önyargılarını sağa sola saçarken hiç mi düşünmezsin Hiçlik aslında herşeydir ve Herşey aslında Hiçbirşeydir.’
      Ama da değildi diyorsan Sana sorarım nerdeydi sonra döner tekrar ama nın tasavvur edilişini okurum (tahmin edilemeyen düşünülemeyen) ki Arabi sürekli diyor Allah ezeli ve ebedidir diye.
      Kuranı Kerimin ilk Emri Oku dur Elhamdülillah. Lakin Rahman ve Rahim Olan Allahın adıyla okudur. Onun sana Bahşettiği Hayat Haritanı Herşeye Kadir Olanın Adıyla Okumandır. Onu Kimin Sana Gönderdiğini Unutmaman İçindir.
      Teşbihtir: Askerde iken babanın gönderdiği mektubunu okudun yüzlerce kez lakin 1 defa dahi anlamadın.!
      Okumak, Duymak başka Anlamak Anlayabilmek Bambaşkadır.
      Sad da toplanıp mizan kurulduğunda Hatalarımız için Şunu dersek: Ben bunu okumuştum ama Anlayamamıştım. Hem bana oku denmişti Anla denmemişti.. Dersek neolur. Allah Korusun Cmle İnan Kardeşimi Azaptan ve Gafletten.
      Selam ve Dua ile.

      • Recep Faruk ALTINAY
        02 Ekim 2015, 14:11

        Rüyada birini gördüm demek için uyanıkken onu, resmini, filmini görmüş olmak gerekir ki tamam benim rüyada gördüğüm bu diyebilesiniz. Peygamberimizi (SA) rüyada gördüm diyene inanmıyorum. Hissedersin diyelim. Ama o hissin de gerçek olup olmadığı bilinmez.

    • Mustafa Aydın
      16 Aralık 2015, 00:40

      Kardeşim adam 300 sene sonra olacak şeyi bilip iki ordunun savaşmasını önleyecek förmülü, idamı esnasında son söz olarak söylen akıl üstü bi ilme sahipken, Onun kast-ı manasını anlayamaayacağımuzdan bize hükümleri doğal olarak ağır gelebilir.
      Onla kemdini kıyasla da öyle beğenmemezlik yapma haddin olup olmadığını düşün.
      O zaman sen ondan daha büyük Alimsin.
      Adamın sırları olay yaşandıkça çözülmeye başlarken hayretler uyandırırken Sen ona asıl gerçeği öğreten gibi yorum yapıyorsan Dünya filozoflar ve bilim adamları seni keşfetmiş olması gerekmezmiydi
      Hadi bi kitapta sen yaz bakalım..

    • ozan
      01 Şubat 2016, 09:03

      tabi haklısın. yunusta şiirlerini uydurdu zaten,mevlana da kitabını kuyumculara v.b. yazdırdı değilmi. peki 5 sözünden 3 tanesi doğru ise bu 3 taneyi nasıl yazdı. bu insanları yalancı demek için 2 kaynakla doğrula.1.si Kuran ve 2 .si (doğru olanlar !!!) hadisler.
      söyledikleri çelişiyorsa haklısın. ama unutma Mecnuna Leylanın çirkin olduğu söylendiğinde ” bir de benim gözümle bak” demiştir. Bu insanların bakışı ve senin bakışının aynı olduğunu söylüyorsan ve yanlış konuşuyorlar diyorsan ne mutlu sana !!!!!

    • adnan
      27 Nisan 2016, 15:44

      kardeşim perde kalkar 1000 yıl sonrasınıda gorur ledun ılmı var o muhterem zat ın neler yasadıgını neler gordugunu veya bıldıgını az bı parcasını bılsden sen kafayı bozarsın bende o yuzden sallamıs 5 taneden 3 u tutyo tutmuyo gıbılerınden laflar etme

    • ZELİHA
      15 Mayıs 2016, 00:01

      Arabiyi anlamak İÇİN BENLİKTEN KURTULMAK GEREKİR SEN HALE ZİHNİN KÖLESİYKEN NASIL ANLAYABİLİRSİN Kİ

    • Ersin gökbulak
      07 Haziran 2016, 00:50

      Göre ne köre ne çok söze hacet yok

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 04:18

      Peygamberlerle ve velilerle rüyada görüşülmeyeceği hakkında hadis ve âyetlerde bir açıklama yoktur. Aksine Peygamber Efendimiz, kendisini rüyada görenin bizzat kendisini görmek demek olduğunu ve şeytanın kendi suretine giremeyeceğini söylemiştir. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri de Allahın salih ve bir veli kulu olarak rüya âleminde Peygamberimizle görüşebilir. Bunun dînen hiçbir sakıncası yoktur. “Allahın kâinatı yaratmadan önce a’mada olması” ise, bir hadîs-i şeriftir. Bu hadîsi âlimler, Allahtan başka bir varlığın olmaması ve Allahın varlığının başkalarınca görülüp bilinmemesi olarak açıklamışlardır. Muhyiddin Hz. “Allah, gölgesinin düştüğü madde aracılığıyla bilinir” demesinden kasdı ise, Allahın -hâşâ- gölgesi olduğunu ifafe etmek için değil, “Âlemin -Allahın varlığı ve iradesi dışında- gerçek bir varlığı olmadığını” anlatmak için verilmiş bir örnektir ve benzetmedir. Kur’anda Cenab-ı Hak da teşbihler/benzetmeler yapmıştır. Meselâ: “kudretini” “ele”, “hâkimiyyet ve idâresini” “arşa istivaya/ çıkmaya ve onu kaplamaya” benzetmiştir. Muhyiddin Hazretleri de Allahın isim ve sıfatlarının varlık âleminde tecellî edip görünür olmasını: “Âlem, Allahın gölgesinin üzerine düştüğü madde aracılığıyla bilinir” şeklinde ifade etmiştir. Bu söz, bir kudsî hadîsle de mànen örtüşmektedir: “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, bu âlemi yarattım.” Eğer Muhyiddin Hz. asıl maksadı Allahı yarattıklarına benzetmek
      olsaydı, “Allah tekdir, eşsizdir. Herşey
      O’ndandır. Herşey O’nundur” demezdi.
      “Yüce Allahın makamı, arşın üstünde
      yani dışındadır” diyorsunuz. Asıl bu
      ifadeler Allah’a mekan ve yer atfetmek
      ve O sonsuz zâtı yarattığı bir varlığa benzetmektir. Allah ilmi, iradesi, kudreti ve tüm sıfatlarıyla her yerde tecellî etmektedir ve herşeye herşeyden daha yakındır. Bu yüzden Cenab-ı Hak
      Kur’anında: ” Biz ona (insana) şah damarından daha yakınız” (Kâf Suresi,
      16) buyurmaktadır. Bundan dolayı Ehl-i Sünnet Âlimleri “Cenab-ı Hak zaman ve mekândan münezzehtir. Her anda, her yerdedir” demişlerdir. ” İnsanların başlarının üst tarafında bilgi melekleri bulunmaktadır. Eğer o insan Rahmânî ise ona doğru bilgileri kalbine damlatırlar. Arabî ise zamanının çok ilerisindeki bir fazda düşünce girdabına girmiş” diyerek aslında Muhyiddîn-i Arabî Hz. büyüklük ve üstünlüğünü zımnen kabul ediyorsunuz. Fakat devamında: “gaybî bilgilerden pek azı insana bildirilmişken nasıl olur da 1160 yıllarında bilim ve teknoloji gelişmemişken bu açıklamalar düşündürücüdür” diyerek tenakuza/çelişkiye düşüyorsunuz. Çünkü mâlum, bu tür bilgiler bilim ve teknolojiye bağlı değildir. Ve Allahüteâlâ, onu dilediği kuluna, dilediği oranda verir. Tıpkı Peygamber Efendimizin, Hendek muharebesinden önce, Müslümanlar daha zayıfken Şamın (Suriyenin), İranın fetihlerini ve daha sonra Konstantinin ( İstanbulun) fethini müjdelemesi gibi.. Çünkü gelecek hakkında kullarına haber verdiren Zât, hiçbir zaman ve mekânla kayıdlı olmayan ÂLEMLERİN RABBI OLAN ALLAHTIR. Rabbim bizlere kendisine doğru bir şekilde îman edip, sırât-ı müstakîmde hidayete eren salih kullarından olmayı ve hatalarımızı düzeltmeyi nasib eylesin.

    • erol
      11 Ağustos 2017, 16:30

      allah öncelikle senin belenı versin dicemama vermişbenyine söylüyorum allah belanu versim
      n kadeşim yazik birkanıdı varmımuhidin arabi hz retlerine karşılık söylediklerinde kanınıdın nasılolabilirkisen yalancılardansın yax
      zik

      • Zeki Alperen
        18 Ağustos 2017, 18:21

        Öncelikle bize bela okuyorsun ama ben size beddua etmeden yazacağım. Takdiri ise yine yanlış bilgiden ve Şeytandan Yüce ALLAH’A sığınarak sizi ona havale ediyorum. Kanıt mı istiyorsunuz. Alın işte; “birçok peygamber ve veli ile de görüştüğünü belirtir. Verdiği bilgilere göre bu görüşmeler üç şekilde gerçekleşmiştir:
        a) Rüyada görerek,
        b) Onları dünyaya davet ederek,
        c) Bedenini terk edip, onların bulunduğu yere ulaşarak.”
        İspanyanın bir şehrinde bu şahsın ZAMANIN FETOSU OLAMAZ MI? Daha başka kanıtlar mı? Sorarım, Yüce ALLAH’IN gölgesi varmıdır? Arabi ise bu gölgeden bahseder. Ve daha başka kanıtlar mı? Tüm yazdıkları mı okursanız görürsünüz. Bela-beddua okuyacağına önce sen de biz gibi varsa fikirlerini beyan edermisin? Sanki beni tanıyormuş gibi konuştun zaten ALLAH belanı vermiş derken bizi tanıyormusun? Eğer tanıyarak da bunu söylediysen o zaman gülerim haline ve ahvaline. Sen ve bağlı oldukların çok yanlıştadır diyebilirim.

    • kemiktefxxx
      19 Temmuz 2019, 01:27

      sana birşey söylemeye gerek yok sen ankayamasin neden biliyormusun senin aklın ancak yemeye içmeye ve sevişmeye sadece bunu bilirsin hiç oyalamkendini

    • mezun
      17 Haziran 2021, 21:59

      gazali de hiçbir yerden eksik kalmasın, zekinin sınırlı aklında hemen kendini varetsin. sonsuzluk da benim zeki kardeşim ben ve çekirge kardeşim sonsuzluğun bu dünya alemindeki vücut bulmuş haliyiz.

  3. 23 Ocak 2012, 12:01

    Zeki bizi öyle aydınlattın ki gözlerimiz kamaştı. Sen de olmasan İslam ümmeti dertlere gark olup, belalardan kurtulamayacak. Ancak senin o çok keskin zekan, tereddütsüz sözlerin ve yargılayıcı ithamların bizi bizden aldı. Bu cümleleri zaten ancak senin gibi ilmi deryalara sığmayacak kadar geniş zeka küpleri eder. Arkadaş, hiç mi edep yok, hiç mi akıl yok, hiç mi izan yok ? Bari bence böyle de, fetva vermiş 3 gram bilgisiyle.. Gerçekten senin bu engin bakış ve fikirlerini onlar gerçekten düşünememişler. Okudum da anlamadım de bari, inandırıcı olsun be arkadaş.. Utanma da yok.

    • Serhan
      13 Nisan 2016, 22:06

      Altına imza atarım kardeşim… 🙂

  4. zeki ALPEREN
    29 Ocak 2012, 15:09

    Benim yorumlarıma kendi yorumları ile cevap veren kişiye sadece sorularım olacak. Objektif ama hakkı görebiliyorsa Hak olan cevaplarını vermesini beklerim diğer sözlerine ise cevap vermeyeceğim, zira kötü sözler sahibinindir. “Rüyamda peygamberi gördüm”
    Muhiddin Arabi, yazdığı kitaplarda olağan*üstü bilgiler verirken, birçok peygamber ve veli ile de görüştüğünü belirtir. Verdiği bilgilere göre bu görüşmeler üç şekilde gerçekleşmiştir:

    a) Rüyada görerek,

    b) Onları dünyaya davet ederek,
    c) Bedenini terk edip, onların bulunduğu yere ulaşarak.

    Konu 1 :Bir çok peygamber ve velileri rüya da görmek olabilir diyorum. Kabul ediyorum.
    Ama; O bir peygambermi idi ki Hz. Musa’nın Hz. Hızır’ı davet ettiği gibi veya Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) gibi gögüsleri açılıp miraca çıkma olayını kaç kere yaşadı da Kabe-i Muazama da, Kudüs’de ve 1. Gök de, 2. Gök de 3. gök de hülasa her gögde ayrı ayrı peygamberle görüşmesi gibi bir peygamberlik ulviliğimi vardı kendilerinde acaba? Bu meşhur kitablarını her yazdığında kaç kere gögsü yarıldı Cebrail a.s. tarafından ve kaç kere miraca çıktı? Mübarek peygamber efendimize bu paye verilmişken kendini günümüzde peygamber ve resul olarak bile gören ilan eden nice softalar, hocalar, molla-i melle, profösör veya SİYASET ERBABINI GÖRDÜK VE DE BİLİYORUZ. Arabinin onları dünyaya davet ederek onlardan bilgi almak diye kaynak göstermesini asla kabul etmem mümkün değil. Zira Kur’an-ı Kerim’de “kendi elleri ile yazdıklarına işte bunlarda kitapdandır diyenden daha zalim kim olabilir onlar ebedi cehennemliktirler.” derken şimdi rahmetli Arabi de kendi elleri ile yazdıklarını Hz. Muhammed (a.s.) evfendimizi rüyasında mübarek elinde kitap gördüğünü ifade etmesi doğru olabilir. Ancak bu rüyanın tabiri ise ayrı bir konudur. Bu bizim işimiz değil rüya tabirini yapabilen (Allah’ın yardımı ile) insanlaların işidir.
    Konu 2: Ruh bedenden bir defa ayrılır.Bu da ölümdür. Ana rahiminden meydana gelen cismani insan 120 günlük olduktan sonra onun ruhu lev-hi mahfuzdan melekler tarafından gerildiğinde o cismani bedenin içine girer. Bunu beyin aracılığı ile yapar. Dikkat! Beyin ölümü gerçekleşmeyen insanı bilim ölü kabul etmez. Hal böyle iken 2 defa ölümü tadan şu ana kadar Yüce Allah insanlara mucize olarak göstertmiştir inanmayanlara. Normal hayatta insanın ölüm haricinde ruhu bedenden ayrılmaz. Ruh da öyle basit olarak alınmaz-çıkmaz bedenden. Nasıl ki ameliyat masasında ölümle pençeleşen bir hastanın etrafında doktorlar hemşireler onun ruhunun çıkmaması için yani canlanırtmaya çalışılıyorlarsa bir ekip halinde bunun tam zıddı olan eğer o insanın ilahi takdir ile ömrü son bulacaksa bu kez ölüm melekleri onun ruhunu almak için o insanın etrafında bir ekip şeklinde çalışırlar. “ölüm melekleri o insanın ruhunu almaya çalışırken biz ona sizden daha yakınız o sadece bakar görür” der Yüce Allah. Durum böyle iken Rahmetlinin her istediğinde ruhunu bedenden ayrılması ve peygamberlerin velilerin yanına gitmesi izah edilecek bir şey değil. Ne din ne ilim ne de akılla izah edilemez. Zira o peygamberler yani ahiret hayatı bie denmesi tam doğru olmaz. Onlar Kur’an-ı Kerim de yazıldığı gibi BERZAH ALEMİNDEdirler. Berzah alemide GAYBİ BİLGİLERDENDİR. Gayb hakkında konuşmak bilmediğinin hakkında fikir beyan etmek olur ki o da büyük günahlardandır. Zira o bilginin gücü kadar günah belkide misli ile günah işlemiş olur. Yüce Rabbim “Ben gaybi insanlara vermedim. Müsade ettiğim kadarını ve müsade ettiklerim.” derken Arabinin ciltler dolusu gaybi bilgiler de ne oluyor acaba? Olsa olsa zamanı uygun olan delisi olan bir istidadın ona verdiği derin tefekkür sonucunda artık hakikatten uzaklaşıp mütemadiyen sevdalısı olduğu hakkında sır perdesinin kaldırılması yani kalp gözünün açılması sonucu gayb aleminden onun kalbine bilgi melekleri vasıtası ile damlatılan bilgilere sahip olunmasıdır. Ya da aynı şekilde yine bu kez insanların arasında bozgunculuk ve kan dökücülk yapmak için haktan ve hakikatten uzak bir şekilde dinden bahseder ama bu kez fitne ve nifaklar sokmak suretiyle şeytanın dostu olurken şeytanlar tarafından ona bilgiler sağından-solundan, önünden -arkasından sokularak kalbine bu bilgileri akıtır. Akıtır ki onu okuyanları onu dinleyenleri dinden uzaklaştırıp birbirlerine düşman kılmak isterler. Diyanetin 850 bin hadisi şerif diye kitaplarında yazılanları temizleyerek dine bilime ve akıla uygun olanalrı yani gerçek olan mübarek hadis şerifleri ortaya çıkararak 32 bine düşürmesi büyük bir devrimdir. Allah bunu yapanlardan razı olsun.
    3. Konu : Yaradanın gölgesi yoktur. Ancak yaratılanların gölgesi olurken Yüce Rabbinden daha büyük KİM VAR Kİ? ONUN YÜCE VARLIĞINA YARATILANLARIN ÜZERİNE GÖLGESİNİ DÜŞÜRSÜN? GÖLGE GÜNÜNÜN AZABINDAN KİM KURTARIR ZALİMLERİ ACABA YÜCE YARATICIDAN BAŞKA? O GÜN SANKİ ORADA HİÇ YAŞAMAMIŞ OLURLAR! Bunu bu şekilde Yüce Allah’a gölge izafe etmek çok büyük bir günahtır.”Her yaratılanın ancak kendisine göre bir Rabbi, yani Tanrı’sı vardır. Bu nedenle, Allah’m yaratılana göre bir bütün olması mümkün değildir.” diyen Arabi Yüce Allah hakkında büyük bir zanda bulunmaktadır. Her akıl bir tastır din deryasından tası kadar su içer demiş olsaydı keşke! Ama her yaratılanın bir Rabbi olmaz-olamaz! Kapasiteye göre Yüce Allah değil din den kavrayabildiğini öğrenir ve öğrendiği kadar da imanı olur. Yani ” HERKESİN İMANI İNANDIĞI KADARDIR!” diyoruz.
    4. Konu: Anlatımlarında ise hayret edilecek bir şekilde Kur’an-ı kerim ile örtüşmemektedir! Nasıl mı? en basit olarak ““Allah, tüm varolanları yaratmadan önce, ‘Ama’daydı. Sonra, arş, yani âlem üzerine yayıldı.” sözüne karşılık Arabi Yüce Allah hakkında büyük bir zanda hemde süi zanda bulunması doğru olmamıştır.”ama” demek tezat sokmaktır. Alem üzerine yayılması ise bilmediği bir şey hakkında fikir beyan etmektir. Bunu Mübarek öğüt verici,uyarıcı rahmet edici Kur’an-ı Kerim de ise bu olayı yani ilk yaratılışın bilgisini gaybi olan bilgiyi bize şöyle verir; Biz yeri 4 günde (4 zaman) yarattık, dayayıp döşedik.Sonra da göklere istiva ettik. Onlarıda 7 kat olarak düzenledik. Sonrada arşa istiva ettik. Arşı da su kaplamışıtır. Doğru bu açıklamalar iken şimdi nasılda nankörlük ederde başka adem-visuk bilgilerle iştigal edebiliriz?
    NEYSE..! Her kesin inancı kendinedir. Ben başkalarının inandığına inanacak değilim. Başkalarıda benim inandığıma inanacak değiller. Sadece Yüce Rabbimizden inanan ve inanmıyanlara hidayet etsin Bizlerede şefaat etmesini temenni ederiz. Şimdilik bu kadar. Saygılarımla.

    • Şahin
      21 Mayıs 2014, 16:42

      Cahilullah s.a.v.’i rüyanda gördüysen kendisini görmüşsündür zaten şeytan ya da bi başkası onun kılığına giremez iyi araştır!

      • 24 Haziran 2015, 01:02

        Abdulkerim demek Kerim Olan Allah’ın kulu demek iken, ya da Abdulkadir demek Kadir olan Allah’ın kulu demek iken şimdi Cahilullah ne demek oluyor arkadaş? Sümmehaşşa Yüce ALLAH’a yakıştırmak istediğin ile hakikatten senin cahil olduğunun bir mebayanındır malesef!

    • 15 Temmuz 2014, 18:17

      zaten muittin arabi bizden olmayanlar bizim kitaplarımızı okumasınlar diyor yunus ne diyor şeriat tarikat yoldur gidene hakikat marifet ondan içeri kardeş bir gerçek mürşide tabi olmazsan akıl bu işlerin halini takat getiremez akıl ALLAHI buluncaya kadar mesela kanada da amerikada ve dünyanın her ülkesinde aynı saniyede insanlar ölüyor peki azrail a.s melek 1 tane olduğuna göre bu iş nasıl oluyor al işte akıl daha ileri gidemiyor diğer alemde zaman yok muittin arabi bırak evliya demeye evliyaların başı ekberdir istersen samimi olarak muittin arabiden özür dile dua et isterse sana yetişir diğer alemde ayrılık yok GÜNAHA GİRME TÖVBE ET BENDEN DEMESİ

    • Üveys
      05 Nisan 2015, 01:40

      Zeki Alperen,, senin yazdıklarını dikkate alırsak İbn-ül Arabi hz,leri’nin rüyadan Peygamber’den velilerden bilgi alması mümkün değil. 2. Ayet-i kerime ile Allah (cc)ın gayb hakkında cüzzi bilgi verdiğini yazmışsın, pekala olayı şöyle sorayım,, bir insanın Peygamber Veli ve rüyalardan bilgi alması mümkün değil ise meleklerden alması nasıl olur hele şeytandan yanlış bilgi almasından bahsediyorsun senin felsefene göre bunun da mümkün olmaması gerekirken senin söylediğin Ateş’i ateş ile söndürmeye benzeyen şizofrenik bir durum, birde Allah (cc)ın cüzzi verdiği bilgi nasıl olurda bu kadar çok kitaba yazılır gibi bir tutum içerisinde olduğunu da gördüm, söylermisin Allah (cc)ın sonsuz ilminin yanında az veya cüzzi dediği miktar ne kadar, yada şöyle Soralım, Allah (cc)ın cüzzi dediğini sen bir sahifemi sandın yoksa sen bu miktarı bilen tek ve yegane bir insanmısın? Bunları illede cevaplamanı beklemiyorum çünkü yazdığın saçmalıklara birini daha ekler ve içinden çıkamazsın lakin şu konuşmada seni uyarmak durumundayım, İbn-ül Arabi Hz,leri hakkında hakaret içerikli yazıların senin ne kadar Zayıf olduğunun öfke ve idrak edememe boşluğuna düşüp bilinçsizce yazdıklarını kınıyorum, edeple takın seni iki satır bir kaşık suda boğarlar…

      • zeki Alperen
        09 Nisan 2015, 22:52

        Kardeşim uzaktan bir müneccim gibi bana çeşitli rahatsızlıklarım olduğuna dair teşhis koymaktasınız. Bunun hakkında bir cevap vermem konusunda kendimi zorlayamam. Zira ahlakıma uygun düşmez. Yorumların ya da açıklamaların bir kısmı İbn’ül Arabi lehine, müspet bir kısmı ise menfi yönde olduğunu da görmekteyiz. Biraz daha yorumlardan sonra yakında detaylı cevaplar yazacağım inşaALLAH!

    • ZELİHA
      15 Mayıs 2016, 00:07

      seçilmiş diye birşey yoktur yüce Allah herkesi eşit yaratmıştır,herkese ruh vermiştir önemli olan zihni aşıp ruha ulaşmaktır bu da ancak kendini inzivaya çekmekle,içe dönmekle olur ve binde bir bile değildir bir elin parmağını geçmez şuan okadar cahiliz ki ancak zihni aşmamız gerekir

    • garip abi
      22 Mayıs 2016, 02:52

      Benim ümmetim beni israiloğullarının peyganberleri gibi derken peyganber demiyor lakin burda anlayış ve yaşaiş makamı yüksek diyor anlama ve çözümleme kabiliyeti yuksek diyor peyganber deyil amma murakabesi yüksek ruhu yüksek diyor anlayışı muhyiddin ibnül arabi ks. hiç bir zamanda peyganberim demiyor yanış şeyler paylaşmayalım bilmiyosan yorum yapmak yannış kişi bilmediği şeyin düşmanıdır.

    • Ethem
      04 Ağustos 2016, 02:46

      Selamunaleyküm Muhiddin’in (k.s) yazısının tamamı bence Doğrudur arkadaşım sence doğru değil başkasına göre ise bir kısmı doğru dimi bak Denekki şunu anlamalı herkez doğru göreceli bir kavram anladığın kadarını doğru kabul ediyorsan yanlış olduğunu neye göre söylüyorsun söylediklerinin hepsi bence aynı zamanda gerçektir gerçek nedir kesin olandır güzel kardeşim arkadaş ne güzel yazmış Mübarek ne güzel demiş Bizim kitap’ımız’i Bizim dilimizden anlamayan okumasın diye Allah’ı ne kadar tanıyorsun arkadaşım şunu Unutma Allah istemeseydi bu kitap baska kitaplar yazılmazdı ama cüzi irade var tabi Mübarek yanlış beyanda bulundu ise sana göre Bunun telkini kusura bakma ama sana düşmez çünkü Allah’ın övgüsüne mahsar olmuş bir Mübarek insanı eleştirmek bile doğru değil ve şunu Unutma kardeşim imkansız diye birşey yoktur 😉

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 17:51

      ” Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için “Bu Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!” (Bakara Suresi, 79. Âyetin meâli)
      Bu âyet-i kerîme, Allahın gönderdiği İlâhî Kitablar olan Tevrat, Zebur ve İncil’i değiştirenler hakkında nâzil olmuştur. Muhyiddîn-i Arabî Hazretleriyle hiçbir alâkası yoktur. Lütfen Allahın Kelâmına kendi kafanıza ve nefsinize göre mânâ vermeyin!

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 17:56

      ” Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için “Bu Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!” (Bakara Suresi, 79. Âyetin meâli)
      Bu âyet-i kerîme, Allahın gönderdiği İlâhî Kitablar olan Tevrat, Zebur ve İncil’i değiştirenler hakkında nâzil olmuştur. Muhyiddîn-i Arabî Hazretleriyle hiçbir alâkası yoktur. Lütfen Allahın Kelâmına kendi kafanıza ve nefsinize göre mânâ vermeyin!

  5. mete türk
    06 Mart 2012, 15:10

    bay zekiii muhyiddin ibni arabinin kitabını nasıl okumuş anlamadım;gölgesi düştüden maksat,
    Allahü tealanın varlığına delalet eden kainattaki ayetler(deliller)dir.Ayrıca hadisi kudside Allahü teala ”ben gizli bir hazine(sır) idim tanınayım bilineyim istedim”demesini AMA (sır) bilinmezlik olarak anlatır.Hiçmi tasavvuf okumadın;şuhut hali müşahade hali vs. vs.İnsan anlamadan okmadan da inkar etmezki???Ayrıca peygamberimiz Sitretül müntehaya Çıkarılmak için göğsü yarılıp manen ameliyat edilmiştir.Diğer peygamberler sitretül müntehada değillerdirki bunu iyi bilmelisin,Cebrail bile bana verilen müsade buraya kadar dedikten sonra refref ile gittiği mesafeye hiç bir peygamber dahil geçememiştir.İblise levhi mahfuz HARİÇ diğer arşın katlarında seyahat etme yetkisi varken,hatta saniyede dünyayı 360 kez turlama ruhsatı veren ALLAH,müsade edinde Zeki bey;dostlarınada bir takım ikramlarda bulunsun UNDISTANT. LAKİN KİŞİNİN OKUMAYA,OKUDUĞUNUDA ANLAMAYA NİYETİ OLACAK VESSELAAAMM.

    • zeki
      11 Mart 2012, 00:39

      Arkadaşım siz bilgileri karıştırıyorsunuz! Bir rahmani bilgiler; Doğruluğundan şüphe edilmeyecek bilgiler! İkincisi ise beşeri bilgiler; Doğruluğu kanıtlanamayan ve şeytandan olan bilgilerdir. Hadistir; Sözlerinizi süsleyerek ve her kesin anlayacağı şekilde anlatın, der Yüce peygamber efendimiz. Adam yazmış yazacağını zaten. Birilierininde onu tevil etmesine hiç mi hiç gerek yoktur. Yalnız burada karşındaki insanları karalamaya da hacet yok, günahtır. Biz sadece Arabinin yazdıklarında büyük çelişkiler ve Kur’an-ı Kerim deki gaybi bilgilere uymayan yönleri olduğu ve alakasız şeyler bulunduğunu da açıklama zorunluluğu duyduğumuz için(dilsiz şeytan olmamak için) yazmaktayız. Şu anki İncile habire yakıştırmalar ve müslümanlara bakıpda incile ve hiristiyan öğretisini güncelleştirmeye çalışan bunları yaparkende çok gülünç duruma düşen mesih inanlıları gibi lütfen cevap verelim diye çok ilgisiz açıklamalarda bulunmuşsunuz! Dikkatinizi çekelim burada. Biz yazılanlara sarf edilen sözlere bakarız. İmalarla, sonradan dolaylı açıklamalara değil. Tasavuf diye kamuflaj ilimden bahsetmek bize göre abesle iştigaldir. Hakikat olan gündüz var iken Güneşin önüne ayna koymaya ne gerek var. Hakikatten uzaklaşmak olur. Şimdi; 1. Tüm keyfiyet ve insiyatif Halıkındır. Tanınmaya ihtiyacı yoktur. Onu zaten gayb alemindeki yaratılanlar a.Melekler, b.Şeytanlar, C. Cinler pekala çok iyi bilmekteler. 2. Ama kelimesine bilinmezlik yüklemeyin lütfen. Kavramlar arası dansetme yalnıştır. Hakikat ne ise o söylenmelidir. Yüce Allah şöyle der; Müsade edilenler hariç her şey yok olduğunda derken Yüce Rabbin müsade ettikleri yani yok olmaktan istisna tutukları var olduğu bildirmektedir. Önce de ise en doğrusunu yüce Allah bilir ki Hiç bir şey yokken mi yoksa kainat yaratılmadan evvel mi diyeceğiz? Diye sorduğumuzda gene bizce en uygunu olan kainat yaratılmadan evvel Yüce Allah’ın OL demesi ile kainatın yaratıldığını bugün bile bilim bing-bang olayı ile çözümlemeye çalışmaktadır. Hal böyle iken kainat yaratılmadan evvel desek daha doğru olacağı muhakak! 3. Sitreden bahsediyorsunuz ama sitrenin ne olduğunu acaba biliyormusunuz? Sidre 3’ü içine alan bir ALANDIR. Sidretül Müntehanın dışında ise ARŞ bulunmaktadır. Arşı ise su kaplamıştır. Rabbimin kürsüsü yani makamı ise arşın üstündedir. Şimdi bir kere peygamber efendimizin mübarek Gögsü manen değil bilakis hakiki olarak bir doktorun operasyonu gibi ama çok üstün bir başarı ve teknik ile yapıldığı aşikardır. Dinde hatta dini bilgilerde acziyetlik yoktur. İdalist düşünceler bize uygun değil. Asıl olan hakiki bilgilerdir. İmalarla uğraşmak abesle iştigalden başka bir şey değil. 4. Gökte Hz. İsa bulunmakta olduğunu hadislerden öğrenirken ve diğer kalan 5.6. ve 7. göklerde ise hiç peygamber olmadığınıda öğrenmekte iken Mirac olayı sadece Hz. Muhammed s.a.v. efendimize aittir. Başka ne bir peygambere veya resule bile bu paye verilmemiş oldğunuda gene hem mübarek ayetlerde ve hem de hadislerden öğrenmketeyiz. Rivayetler değil, asıl olan ayetlerdir,hadislerdir. Sonuçta AKILDIR. Bize serdetmediğimiz bilgileri lütfen atfetmeyiniz. Biz asla aksini söylemedik zaten. Bilgi evrenseldir. Kimsenin malı değildir. 4. Arşın katları yoktur bir kere. Kainatın katları vardır. İbilis kainatın katları arasında dolaşan ve kıyamete kadarda burada yaşayacak gayb alemindeki 2. yaratılandır. İblisinde 360 tur atma sözünü ise ciddiye almıyor ve afaki konuştuğunuz için cevap vermeye ahlakımız izin vermez. Sayglarımla..

      • cengiz uzun
        20 Haziran 2012, 21:31

        zeki kardeşim senin bilgilerine saygıduyarız kendinegelince insanları karalamaya gerek yok diyosun ancak muhittinarabiyi cehennemlik diyorsun hadis bilgin olduguna göre şu hadiside bilirsin kim birine cehennemlik derse o ondan evvel cehennemliktir ilmi ledün diye birşey var kardeşim bilmediğin konularda yorum yaptığına göre o söylediğin iblis soldan ve arkadan sna fesfese vermiş belliki olaya zahiri düşüncenle bakma.

      • sahin
        25 Ekim 2012, 17:00

        Zeki kardes cevaba ayirdigin zaman kadar ibni arabinin yazdiklarini anlamak icin de zaman ayirsan belki iyi olurdu. islam dunyasinda,islam aleminde dusunmek,sorgulamak,arastirmak kisacasi ilim yasaklanmistir enduluslerden sonra, adam yazmis bize dusen ise okuyup sorgulayip anlamaya calismak.

    • 25 Temmuz 2012, 00:04

      Allah senden razı olsun. Arabi hazretlerini anlamak için oldukça derin bir takım bilgilere sahip olmak lazım. aynı zamanda diğer Allah dostlarınında yaşamlarını ve öğretilerini bilmek gerekir.Çok önemli bir detayda ‘Evliyalık makamına ermiş, fena fillaha ulaşmış zatlar öğrendikleri bir çok şeyi avamdan gizlemişlerdir
      . Bu konularda en fazla beyanda bulunmuş kişi İBNİ ARABİ hazretleridir.Kutuplar kutbu Şeyh Abdülkadir geylani hazretleri öğrencilerine ders anlatırken birden vecde gelip,
      Vallahi Adem (AS) cennetten yeryüzüne gönderilirken onunlaydım.
      vallahi Nuh (AS) gemideyken bende gemideydim,
      Vallahi ceddim resullulah (AS) miraca cıkarken eteğine yapışmıştım,
      dediğinde ,.. söylediklerinden utanmış ve sustuğunda Allah (CC) dan bir hitapla
      ‘ söyle ve korkma söylediklerin doğrudur’ diye bir hitap gelmiştir .
      Unutmayınki Muhyiddin Arabi Hazretlerinin isim babası Şehy Abdulkadir Geylani hazretleridir.Bu ulu şeyhlerin sözlerini anlamaya çalışmalıyız,zira bulundukları halleri ve makamları bilmiyoruz .Biz avamlar onları eleştirecek bilgi ve ilme sahip değiliz.
      Onların anlattıklarını anlamaya çalışalım eleştirmeyelim vesselam,….

      • adem
        24 Ekim 2013, 17:42

        ayani sabiteden soylemis olabilir

  6. S.B.C
    09 Temmuz 2012, 10:10

    Allah’ın ”her şeye gücü yeter”
    sonra, O” Şah Damarından Yakin” deriz…

    Bu iki büyük ayeti söyledikten sonra; Allah’tan başka VARLIK YOK diyerek, geçici et bedenimizin varlığını O”na şirk koşmayız…

    Derken; BEZM_İ EZEL’deki varlığımızı hatırlar, O”nun ZATI karşısında; O”nu bizzat görerek ve ağzından çıkan sözleri, işiterek; BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?” sorusuna muhatap olduğumuzu ve karşısındayken ettiğimiz YEMİNİ hatırlarız…

    Allah, Kuran’ında yalan söylemeye cür’et etmemişse, Bezm_i Ezel’deki varlığımızı ret etmez, yazıldığı gibi olduğunu kabul ederiz…
    Bu kabulleniş; O”nu hem gördüğümüz, hem işittiğimizi anlamında bir kabulleniştir…
    Bu kabulleniş O”nun RUHUNU taşıdığımız anlamında bir kabulleniştir.

    Portakaldaki vitaminden GELDİĞİNİ söyleyen; et ve zerzevat türü insanları bir yana koyarım,
    Bezm_i Ezel’den hareketle, dünya gezegenine geldiğinin ayırtında olan
    RUH sahibi insan için, artık ;
    Allah’ı
    Peygamberleri
    Velileri görmekte bir Tuhaflık olmaz. Et kafalı ve veya zerzevat türü insan, Allah’ı görmenin mümkün olmadığını düşünebilir elbet…

    BEN GİZLİ BİR HAZİNEYDİM, BİLİNMEYİ İSTEDİM” diyen Mutlak VARLIK’ı
    bilmek İSTEYEREK, iş bu gezegene geçici İnsan bedeniyle geldiğinin HAFIZASI ile yaşayan ve bizzat kendi RUHUNU taşımakta olan; HALİFE BEDENDEN saklanmayacağı ortadadır…

    Bezm;_i Ezel yerinde Allah’ı görmekle başladıktan sonra
    rüyada görünen peygamberden şüphe etmek; Allah’ın RUHU olduğumuz gerçekliğinden
    şüphe etmektir…

    ALLAH’ın yanında, nedir ki peygamber…. görünmesin?

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 04:42

      Bizler Allahın ruhu değil, yarattığı mahlukuyuz. “İnsana ruhumazdan üfledik” ifadesini âlimler “Allahın insana verdiği değer ve üstün özellikler, kabiliyetler” olarak ifade etmişlerdir. Yoksa herkesin ruhu ve özellikleri aynı olurdu.

  7. 11 Temmuz 2012, 14:21

    adam daktilonun bile oladığı dönemlerde eliyle 500 den fazla kitap yazıp insanları aydınlatmaya uğraşmış.sen kaç kitap yazdın zeki bey?söyle birini de okuyup aydınlanalım.böyle büyük bir zatın bir fikrini çürüteceksin de kolay yoldan onun üstünde bir zat olduğunu mu sanacaksın?bu neye benzer biliyormusun.dünya ağır siklet boks şampiyonuna bir yumruk atarak altın kemeri takacağını sanmaktır.kafan,ruhun karışmış senin…emeğe saygı lütfen…

  8. emre
    26 Ekim 2012, 19:45

    Nasi ruh bedenden cikmaz !!!!
    Sen tasavvufu bilmiyo musun he tasavvuf alemlere akmadir berzah alemi sehadet alemi ve gayb alemidir kademe kademedir insan ve cinler olunce ruhlari berzah aleminde yasarlar ve sunu bil astral seyahet denen bisey vardir ruh vucuddan cikabilir ve istedigin yere bilincli gidebilirsin bilmeden konusmayin sizin beyniniz arabiÝi anlamaz mal mal konusmayin !!

    • aykut
      21 Aralık 2014, 23:01

      yaw sizin bu tasavvufa ayırdıgınız zamanı enerjıy kurana harcasanız.kuran profosuru olursunuz.yazık deilmi harcadıgınız zamana.allah ıslah etsin hepinizi

  9. sevil
    03 Kasım 2012, 04:38

    zeki alperen kafanın basmadığı şeylere dil uzatma.bir kere kesinlik ifadesi yok iki senin cümle kuruluşuna bakılırsa,tam bir manik depresif şizoid bozukluğu olan bir türsün.erkeklik sıfatının altında ezilen biri olarak.bari taklidini yap

  10. 15 Kasım 2012, 22:01

    şu kadarını söyleyebilirim öncelikle paylaşım için teşekkürler bu kitabı biliyordum ama içeriği hakkında bilgim yoktu.. muhyiddin ibn arabi bende Allah hakkında fikirlerimi daha belirginleşmemi sağladı… yanlış söz kullandıysam affola…

  11. dost
    05 Aralık 2012, 20:43

    şeker var mı var çaya atarsan ne olur yok olur. şekerin var olup olmadığını nasıl anlarsın tatarsan anlarsın acele etmeyin ölüm den sonra neler var neler yok tadınca anlayacaksınız ama geç kalmış olacaksınız önce şekeri anlayalım bilmediğimiz şeylere yorum yapmayın araştırın ALLAH BİZE KURAN İNDİRMİŞ araştırın derim

  12. umut erdem kılınç
    18 Şubat 2013, 23:44

    zeki beyin fikirlerine aynen katılıyorum. bende muhyiddini arabi nin kitaplarının çok tehlikeli olduklarını ve yasaklanmaları gerektiğine inanıyorum. çünkü bu kitapların çoğu yerinde şirk var.

  13. özgür
    04 Mart 2013, 20:25

    İbn-i Arabi hazretlerini anlayabilmek için en azından onun bulunduğu (metafizik boyutun) tadını tatmanız gerekir. Hal ilmi KAL ilmi ile ancak göreceli açıklanabilir. Yorumlarınızı buna göre yaparsanız isabet edersiniz….Siz atom altı boyutu algılayamıyorsanız, bu o boyutun olmadığı anlamına gelmez, lütfen….

  14. 08 Nisan 2013, 11:20

    Bilgiler icin tesekkür ederken….. bazi yerde Allah yerine Tanri diye hitab edilmis. Düzeltilmesi rica olunur.

  15. caglar
    30 Nisan 2013, 15:48

    Önce saygı değilmi birbirimize karşı saygı görüşlerimize karşı saygı ve sabır.

  16. cihad
    08 Mayıs 2013, 03:44

    gayb alemi bi nevi transa geçmek gibi bişey olsa gerek ama yoga gibi ne gibi oldu..neden diye sorarsanız örnekler verecek olursak mevlana bektaş veli budha mistik bir akıma kapılmıştır tıpkı şeytanın istediği gibi yani..bütün hareketlerinde bu apaçık ortadadır..baphometin mistikleri uygulanır..yani şeytan çoookkk zekii….

  17. 11 Mayıs 2013, 10:54

    Biz insanları bu konularda bilğilendirdiğiniz ve bilğilendirmeye çalıştığınız için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum ve çalışmalarınızın ve paylaşımlarınızın devamını diliyorum inanılmaz bir çalışma çok memnun oldum.Ramazan ALTINBAĞ

  18. 14 Mayıs 2013, 22:35

    insan bilmediğinin,anlayamadığının düşmanıdır….
    düşmanlık bitmeden anlayış o fikre nüfuz edemez

  19. 14 Mayıs 2013, 23:06

    sağlıklı tercemelerini ,okumanızı tavsiye ederim,günümüz insanının anlayabilmesine imkan vermek maksadıyla o degerli zatın kitapları terceme edilmiş fakat ,ASLINI okuyan alimler bile anlamakta aciz kalmşlar.hakkında en fazla şerh yazılmış bir eserden bahsediyoruz.mahmut kanık onun bazı eserlerini en sağlıklı bir biçimde dilimize çevirmiştir,başka degerli üstatlarda var eserlerini terceme eden…
    fakat bazı çevirmenler daha anlaşılır yapma gayesiyle kendi anlayışlarıyla eseri sınırlandırmışlardır..üzülerek söylüyorumki buda böyle bir çeviriden alıntıdır.size tavsiyem aynı eseri farklı tercümeleriyle tekrar tekrar okuyun ve sabırlı olun ,belki O mübareğin anlayışına bir nebze yakınlık hasıl olur. İNŞAALLAH O nu anlayan bir kalp bizede nasip olur…..

  20. emir
    04 Ekim 2013, 17:33

    tek kelimeyle muhteşem bir zat..muhyiddin ibn-i arabi hazretleri;bizim gibi olmayanlar bizim yazdıklarımızı okumasınlar,demiştir sırf hakkıyla anlaşılamayacağını bildiği için..! bu zatın insanlar içinde kaşıkçı elması gibi eşsiz bir ilim,tefekkür ve kapasiteyle yaşamış olması ve çoğunun bu kapasiteye erememesidir gerçek..lütfen bu zatı eleştirme bazında susalım,konuşmaksa değerimizi alçaltır…

  21. semih
    17 Ekim 2013, 18:37

    MUHYİDDİN ARABİ HZ.LERİNE ters düşen kafa tutan onu sevmeyen herkese sesleniyorum…
    DİNE DAİR ALLAHIN SEVGİLİ KULLARINA DAİR birseyler bildiginizi sanmıyorum
    bi kere onu eleştiren insanlar siz kımsiniz ki yada onunla aynı makamda mısınız ki onu eleştirmeye cesaret ediyorsunuz
    İMAM RABANİNİN bile övdüğü zata nasıl dıl kaldırabiliyorsununuz.öyle kuranı kerımden 3 5 ayet bilmek yada yazmakla olmaz bu işler
    ABDULKADİR GEYLANİ HZ.bile insanda kendi bedeninden baska 72 beden vardır hem ruhen hem bedenen hemde aynı anda bikaç yerde görülmek buna işarettir diyor yaa siz nerden anlıyorsunuz unutmayın ALLAH sevgili kullarını sevmeyene savas acar bu kadar cesaret nereden geliyor size…ONUN İLMİNİ CAHILLER ANLAMAZ HİÇ ÇALIDAN GÜL CIKAR MI ? CAHIL ADAMA SÖZ YETER Mİ ?
    SİZ EN İYİSİ SUSUN …

  22. emel
    09 Ocak 2014, 02:09

    Şimdi şunu anlayamadım; Arabi’yi anladığını söyleyen sizler, başkalarını anlamamazlıkla, cahillikle filan suçlayanlar yani… Üslübunuza bakınca pek fayda vermemiş size anladıklarınız… hayır ne işe yaradı yani yaratılışa dair öğrendikleriniz… baktım yazılanlara kabalık had safhada, müthiş tahammülsüzlük, o kadar bilgiden sonra bari bir mertebecik de siz çıkaydınız! Bir de klasiktir cevap vermez genelde tasavvufçular akil sorulara, sen ne anlarsın ki ile yaftalar hatta zındık yapıverirler insanı, dikkat ettim hep böyle… Veliler, zatlar, mertebeler… Dostum, belki her gün ekmek aldığın bakkaldaki amcadır veli de farkında değilsindir… Mertebe ölçeriniz mi var yoksa bizim bilmediğimiz… İnsanlara ulvi makamları diğer insanlar vermez, oysa sizin veli dediklerinize o makamları hep insanlar uygun görmüşlerdir… Ha gerçekten bir velidir belki, bırakın da adam putlaştırılmamış bir veli olarak kalsın… dost musunuz düşman mısınız adamlara siz:)

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 04:38

      Bizler Allahın ruhu değil, yaratmış olduğu bir mahlukuyuz. ” Ruhumuzdan üfledik’in mânâsı ise âlimler tarafından insana verilen değeri ifa ettiği şeklinde tefsir edilmiştir. Rabbim bizleri kendine lâyık kul, habîbine lâyık ümmet eylesin.

  23. erol
    12 Ocak 2014, 12:52

    Baştan sona okudum yazılanlanları, Emel Hanıma, Aynen katılıyorum.

  24. 30 Ocak 2014, 12:21

    Şu acı bir gerçek ki, vahiy Kurân ile tamamlanmış ve Kurân sonsuz bilgi kaynağı olarak 1400 senedir elimizde bulunmasına rağmen, varlığa ve Kurân’a dair bildiklerimiz çok yetersiz!

    Kurân öncesi GEÇMİŞ ve Kurân sonrası bize ulaşan GEÇMİŞ nice sırlar taşıyor! Görünen o ki, her anlamda geçmişi yeniden ve derinden keşfetmek ve de geleceği inşa etmek için Kurân yegâne sonsuz hazine!!

    İbn Arabî ve niceleri aracılığıyla Kurân’ı DERİNDEN anlamamız mümkün olabileceği gibi, Kurân ile de onları YENİDEN değerlendirmek zorundayız!

    Kurân’a rağmen Kurânsız yaşayan bir ümmete dönüştük… Kurân, sonu gelmez sırlarıyla sâdece dilimizde 1 numara!

    Kurân’ın bizi ihyâ ve inşâ etmesine muhtacız! O zaman, İbn Arabi’yi artılarıyla ve varsa eksileriyle daha iyi tanıyabiliriz…

    Mr. Semazen
    http://www.kuranizeka.com
    https://twitter.com/MrSemazen

  25. 30 Ocak 2014, 12:24

    Önceki, yorumu gönderir göndermez; daha dün İbn Arabi’ye dair Twitter’da bir paylaşımda bulunduğumu hatırladım… Onu da ekliyorum…

    http://www.dunya.com/ilim-ve-bilim-ayni-sey-degildir,-dogu-ile-bati-da-zaten-bir-celiskidir-147778yy.htm

    Mr. Semazen

  26. yusuf
    10 Şubat 2014, 21:34

    tasavvufun işi akılla anlaşılmaz.
    tasavvuf da kal( söz) değil, hal(yaşamak) işidir.
    yaşayan bilir.
    yani; zahir ile batın farklı şeylerdir.
    balı tarif eden tüm kitapları okusanız,
    ondan bir parmak ucu alıp tadan kadar anlamış olamazsınız.

  27. Hasberk
    07 Nisan 2014, 21:07

    Merhabalar,

    Görüyorum ki zeki kardeşimiz muhuddin-i arabi’ yi sorgulamış ve gayet tabi bir durumdur. Aslolan bu zatı anlamaya çalışan arkadaşların hoşgörü ile ona doğruyu anlatmasıdır. Bir kısmı sokak jargonu kullanmış sizde tasavvuf ehline yakışır mı?

    • 20 Nisan 2014, 07:04

      İşte bugün buradaki yorumlarımıza yanıt veren arkadaşlarımıza cevap vermek için buradayım. Öncelikle bendenizi müspet eleştirenlere teşekkür ederim. Fakat menfi olarak eleştirenlere hatta bana uzaktan hastalık teşhisi koymaya çabalayan müneccim arkadaşlara da teessüf eder Yüce ALLAH’TAN onlara hidayet dilerim. Burada yine zamanımızdaki Saidi Nursi veya AĞLAYAN ADAMI çağrıştıran Arabiyi eleştirmeyeceğim zaten serdettiklerimi yukarıda yazdım. Ve dediklerimi dedim. Demedikleri mi ise söylemek isterim. Beni yanlış anlamayın ama sözün hitamında konuyu yine bariz örnek ile ARABİYE getirmiş olduğumu fark edeceksiniz. Şöyle ki; Size okuyan arkadaşlarıma 1. Sorum Kur’an-ı Kerim Yüce ALLAH’IN kelamı olduğunu pekala imanla biliyoruz. Ve bu Mukaddes kitabımızın ayetlerin de biz insanlara Tıp İlminden Fizik, kimya, sosyoloji, botanik, zooloji, jeoloji, astronomi, medeni hukuk, iktisat ilimlerinden bahsettiğini apaçık görmekteyiz. Hal böyle iken bir insan ne olursa olsun yani tek başına prof değil Or. Prof olsa dahi, Molla değil Melle-i Molla olsa bile dahi hem askeri ilimden, hem coğrafyadan hem astronomiden, hem fizyolojiden hem biyolojiden, hem matematikten hülasa tüm ilimlerden açıklama getirmesi hüküm ileri sürmesi hem de ihtisaslı bir şekilde yapabilir mi? Hayır değil mi? Çünkü tüm ilimleri bilmesi na-mümkündür. Öyle ise bu insanlar neden tek başına Mukaddes kitabımızı hangi cüretle hangi hakla hangi yetkiye ve hangi yüksek bilgilere dayanarak TEFSİR EDEBİLİR YA DA NEDEN TEK BAŞLARINA TEFSİR ETMİŞLERDİR? 2.Sorum, Hz. Adem yaratılmadan evvel insanlar gene var mıydı? 3. Sorum Cennet ve Cehennem şu an var mıdır? Varsa nerede bulunmaktalar? 4. Sorum Uzay sonsuz mudur? Açıklayın. 5. Sorum Yüce ALLAH ayeti kerimede de belirtiği gibi 1-2-3 ne demektir. 6. Her gün kıldığımız 5 vakit namazın hikmeti nedir? Kur’an-ı Kerime göre açıklayabilir misiniz? Saygılarımla.

      • sahin
        04 Mayıs 2014, 05:05

        zeki kardes,Kuran’i okuyan anlayan ve bilen bir insan o saydigin butun ilimleri tam olarak bilmesede kismen bilir ki zaten gunluk hayatimizin her daim aninda bu ilimlerle ic ice yasariz. bizim gibi normal beyne sahip insanlar ancak isin gorunen yuzeyinden anlariz simdi burdaki Arabi ve onun gibi ilim deryasi insanlar bu saydigin ilim ve bilimin ahir tarafinida gorup ona gore yorum ve kitap yazarlar ve bizler gibi beseri zekaya sahip insanlara yol gostermeye calisirlar. sorularindan bitanesi cennet ve cehennem varmidir yada nerdedir, degilmi???
        buna cevap vermek icin yada senin anlayacagin sekilde aciklama istersen; zaten dunya hayatinda cennet ve cehennemi yasiyoruz, vicdan dedigimiz ruh bizlere bu imkani veriyor tabiki anlayabilene. batini olarak ise dunyadaki gordugun doga guzellikleri cennetten birer ornektir, yanardaglar ise cehenneme en guzel ornektir, tabiki anlayana. kainatin sonu varmi,??? soruna cevap ise; yaratilan herseyin kesinlikle sonu vardir, zaman kavraminin oldugu herseyde kesinlikle son vardir, tabiki anlayana.
        gunde neden 5 vakit namaz kilariz soruna cevap ise, ALLAH’in koydugu kurallardandir,kimisi kul oldugunu hatirlaman icin der kimisi namaza karsilik vaad edilenlerden bahseder ama bana gore yaradanini anlamak vede verdigi nimetlere sukretmektir, tabiki herkese gore degisir. ALLAHU TEALA ibsan peygamberler yollamistir biz insanlara, peygamberlerin bizden farki nedir biliyormusun??? sadece takvalaridir, ALLAHa olan inanclari vede guvenleri o kadar fazladir ki bizler gibi her 10 dakikada ah,vah,keske gibi tereddutsuz kosulsuz ALLAHa iman etmislerdir. ALLAH hepimize oyle iman nasib eder insaALLAH

      • 21 Mayıs 2014, 11:50

        Kardeşim yazdıklarından dolayı size çok teşekkür ederim. Fakat ben size sorularımı direkt soruyorum. Batini, zahiri, tasavvufi vs. olarak değil. Sadece Kur’an-ı Kerim ışığında(ayeti kerimelerden yola çıkarak) ve gerçek hadis şeriflerden bize aktarılanların cevap olarak rica etmiştim. Bu söylediklerinizin inanın hiç alakası yok. Namaz kural değil bir kere EMİRDİR. İleride yazışmak üzere.

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 04:55

        Hiçbir âlim zaten o ilimleri tek başına öğrenip de kafasından konuşmaz. Eskiden medreselerde 15 sene, 20 sene, 30 sene hem akli ilimleri ve fen ilimlerini, hem de dini ve nakli ilimleri büyük âlim ve mürşidlerden tahsil ediyorlardı. Kur’anı anlamak için bu kadar
        gayret sarfeden insanlara elbette
        Cenâb-ı Hakkın vereceği hususî
        ilimler ve feyizler olacaktır. BunlarAllahın çalışan ve gayret eden kullarına birer lütfu ihsanıdır. Dolayısıyla veren Allahtır. Bizlere
        ise bu mübarek Zatların eserlerini okuyup istifade etmek düşer. Ağacın meyvesini taşlamak yerine o meyveleri alıp yemek lazımdır. Yoksa insan o güzelliklerden kendini kendini mahrum etmiş olur.

  28. nicolas anelka
    26 Nisan 2014, 16:20

    “sizlerin arasından din hakkında en çok fetva veren cehennem ateşine atılmaya en hevesli olanlardır”

  29. hjöçççççççç
    01 Mayıs 2014, 11:58

    bu iddialar boş.kendisinin peygamber olduğunu söylemiş. bizim bir tane peygamberimiz var oda hz. muhammed dir……….

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 04:58

      Muhyiddin-i Arabi Hazretleri hiçbir yerde Peygamberim dememiş. Lütfen bilmeden konuşmayalım ve kimseye iftira atmayalım. Bu işin bir de ahireti ve hesabı var!..

  30. 03 Mayıs 2014, 01:44

    Kitap belli bir makamdan sonra anlaşılır olur yada tam tecelliye mahsar olan bir zaat için bir mektuptur Allah onlardan ve bizlerden razı olsun AMİN.

    • 21 Ağustos 2014, 22:34

      Eğer dikkatli okursanız söylediğinizin yanlış olduğunu ve şeyhin R.Efendimizden(S.A.V.)sonra nebiliğin ve resullüğün sona erdiğini İsa peygamberin bile dünyaya teşriflerinde Peygamberirimizi şeriatı ile amel edeceğini haber vermiştir.

  31. Kumru
    03 Mayıs 2014, 16:39

    İbn-i Arabi kitabının peygamberimiz tarafından kendisine verildiğini (yazdırıldığını) söylediğinde tartışma bitiyor aslında. Yorum sahipleri buna inananlar ve inanmayanlar olarak ikiye ayrılıyor. İnanıyorsan zaten sorgulamaman gerekir. Çünkü tasavvuf adı altında istediği gibi kurallar koyabiliyor “birileri” böyle olunca. Nefsin katlarını 5’e ya da 15’e ayırabilirsin. İnanılır. Cennet, cehennem hatta Allah hakkkında her şeyi söyleyebilirsin. Sorgulanmaz. Hele de bu bilgiler “avam” için değildir dedin mi, tamam. Kibir son noktayı koyar. Hatta etrafını kırmızı çizgiyle çizer. Artık tasavvuf takip eden biri olarak diğerlerinden üstünsün. Söylenenlere Kur’an’dan delil getirin dedikleri zaman, Kur’an-ı Kerim “avam” içindir diyemezsin ama. Kur’an’ın ayetlerini uydurmaya çalışırsın tasavvufa. Hatta tasavvuf Kuran’ı açıklar bile diyebilirsin. Baktın olmuyo, çok çelişki var? “Avam” için değildir dedik ya, bunlar “ledün ilmi” dersin. Çelişkilerin adı olur Ledün İlmi. “LEDÜNNİ İLİM” başlığının altında Allah’a şirk bile koşulabilir. “Avam” ne bilir ki sonuçta 😉 Avam dediğin Kur’an’dan başka bir şeyi kabul etmeyendir tasavvufçuların gözünde, yoksa öyle okuma yazma bilmeyen değil. Ha okuma yazma bilmeyen daha makbuldür o ayrı. Ümmi derler. Yuvarlanak namaz kılan adamı anlatırlar. Rüya yoluyla, peygamberin bildirmesiyle, ruhun yükselmesiyle bilmek ümmiliktir. Akıl sahipleri avamdır. Çünkü sorgularlar. Kur’an’ı açarlar önlerine, ayet sayılarını sağa sola yazıp böyle forumlara işlerler. Cihat ederler.

    İkiye ayrılır insanlar 🙂 Ne güzel. Allah’ın kanunları, yarattığı bu dünya, ahiret… Çok şükür.

  32. Ferhat
    22 Mayıs 2014, 22:48

    Bizden olmayan bizi okumasın.zarar görür. Ibni arabye ait bir söndüre.i….. Arkadaslar ıbnı Arabi’yi biz anlatamayız . Idrısıye şerhi ıle alakalı zikir açıklamalarını okursanız onun hangi boyutlara gecmis olduğunu anlamış olursunuz. Mevlanın övgüsüne mazhar olan . Abdülkadir geylani hz lerinin hırkasını giyen bu evliyaya atılan iftiran cezası büyük olur…. Biz onun tırnağı olamayız. Bazı arkadaşlar bilgiçlik taslıyor. Şeytanın bir görevide dindar insanlara bazı olağandısı seyler göstererek kibrini yükseltmesi ve kendini çok âlim sanmasına inandırmasıdır . Neticede Allah’a ibadet ederken kibirinizle yanılgılarınızla şeytana hizmet oluşursunuz.coğu yorumlar olaya tasavvufa olarak algılayanadıgı için yanlış telaffuzlar var

    • 30 Mayıs 2015, 12:37

      “Bizden olmayan bizi okumasın.zarar görür.” Sözünü söylemesi demagojiden başka bir şey değildir. Ben sadece Peygamberimiz S.A.V. tarafındanım. Başkasının değil. Zarar görmem bilakis fayda görürüm. Dinde bölücülük yapanlara Kur’an da özellikle bu fitneleri nifakları insanlar arasına sokup kan dökücülük ve bozgunculuk yapanlar için, onları bulduğunuz yerde öldürün demektedir. Hal böyle iken nice yahudilerin ya da başka kötü zihniyetli insanların hoca alim ve de müslüman kimiliğine bürünürek, Müslümanların arasına gerek elleriyle yazdıklarına işte bunlarda Kur’andan dır ya da Peygamber efendimizin hadisi şerifidir diyerek kuvvetli mesnet oluşturma çabasına girmişler ve fitneleri-nifaklarını sokmayı başarmışlardır. Öyle ki Müüslümanların Kur’andan uzaklaşmalarına değişik şekillerde engel olmuşlardır. İşte bunlarda zaten Kur’andandır bunları okuyun ve öğrenin demişlerdirancak Kur’anı Kerimi herkes anlayamaz onun için alın işte bu cilt cilt kitapları okuyun diyerek müslümanları çeşitli cemaatların peşine taktırarak sürüsünü yardan uçuran telef eden KOÇ misali yüzyıllardır müslümanların kanlarını onların dökmesi yetmezmiş gibi birde müslümanların kanlarını yine müslüman kardeşlerinin dökmesine sebep olmuşlardır. Onun için müslüman olarak her devirde uyanık olmamız gerek.

      • Adem
        23 Eylül 2015, 00:11

        Onlari davet etti sozunu niye anliyamiyorsun kardes,en basitinden ya sen bir seyi cok seversen onu cok dusunursen ama cok cok tamammi,o seyi elbette gorusun yani yaninda ammauyku halinde amma uyanik olabilir bu dunyada ne acayib seyler var oyle degilmi, ne var bunda,Arabi hazretleride boyle buna yakin birsey kast etmis olamazmi?.bunuda icine katan birsey yaparaktan yapmis olamazmi.

      • Adem
        23 Eylül 2015, 00:13

        Peygamberimiz yabanci degilya boyle zatlara

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 05:16

        Peygamber Efendimiz: “Ümmetimin âlimleri, beni israilin Peygamberleri gibidir” ve “Âlimler, Peygamberlerin varisleridir” gibi pek çok hadislerinde âlimleri övmüş ve onlara hürmet edilmesini tavsiye etmiştir. Zaten gerçek âlimler, insanları Allahın ve Resulünün yoluna götürür, onlara Din-i Mübin-i İslâmı sevdirir. Bütün Ehl-i.Sünnet Din Âlimleri , Ebu Hanifeler (R.H), İmam-ı Şafiler (R.H) Ahmed ibni Hanbeller, İmam Malikler, Cüneyd-i Bağdadiler, Bayezıd-ı Bistamiler, Abdülkadir-i Geylaniler, İmam-ı Gazaliler, İmam-ı Rabbaniler, Mevlânâ Celâleddîn-i Rumîler, Muhyiddîn-i Arabîler, Şâh-ı Nakşîbendîler, Ahmed-i Rufâîler, Mevlânâ Halid-i Bağdâdîler, Bediüzzaman Said Nursîler bu ümmeti Allah yoluna ve Resulünün yoluna sevkeden, ayrılığa değil birleşmeye ve kardeşliğe sevkeden birer mürşid olmuşlardır. Bu mübarek ve Allah dostu Zâtlar, atılan iftiradan ve çamurdan zarar görmez. Onları sevenler de bir iki kişinin yalan veya karalamasıyla yolundan dönmez. Bu Zatları zaten Allah insanlara sevdirmiş. Bu yüzden bu muhabbet ve sevgiye kimse mâni olamaz. Onlara nefret ve düşmanlık yapanlar, bunun zararını dünyada dışlanmışlık ve huzursuzlukla, ahirette ise İlâhî îtab ve azabla görürler. Çünkü Allah dostlarının ve âlimlerinin en büyük hasmı başta yüce Allahtır.

  33. temellica
    02 Temmuz 2014, 20:01

    İbni Arabi’nin sofi dünyasında bu kadar reddedilmesi çok normal. Hatta Evrim Kuramı’nın sahibi Charles Darwin’den bile daha tehlikelidir. Çünkü anlatmaya çalıştıklarının sadece bir kısmının bile çözülüp anlaşılması kurdukları düzenin yıkılmasına sebeptir. Kanımca İslam’da aydınlanmanın temsilcilerindendir.

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 05:28

      Bir kere Muhyiddin-i Arabî Hazretleri de bir tarikat ehliydi ve dolayısıyla sofiydi. Ona karşı çıkanlar da sofiler değil, aklı gözüne inmiş ve sadece kendi bildiğini ve anladığını doğru zanneden bir kısım itikadı bozuk selefi zihniyetli kişiler. Muhyiddin-i Arabî Hz. insanın mânevî gelişiminden ve tekâmülünden bahsetmiş; maddî değişiminden ve evriminden değil. Onun görüşleri maddeciliği değil, maneviyatı destekler. Bu yüzden darwinle, spinozayla bir alakası yoktur. Fakat o kişiler Muhyiddin Hz. fikirlerini kullanmış ve çarpıtmış olabilirler. Özellikle ispanyol yahudisi spinoza, Muhyiddin Hz. görüşlerini çarpıtarak varlığı ve tabiatı ilahlaştırmıştır. Halbuki Muhyiddin Hz. Allah hesabına varlığı inkar etmiştir. Bunlar ise varlık ve tabiat/doğa hesabına Allahı inkar etmişler, Onu tabiatın içine yerleştirmeye çalışmışlardır.

  34. Cengiz
    25 Temmuz 2014, 00:55

    Her insanın farklı niteliklerde yaratılması gibi Allah ın bizlere çizdiği yol da farklı farklıdır. Bu sebeple Arabinin anlattılarını tamamen doğru kabul etmek bizi ezbercililkten öteye taşımaz. Ancak bize bir fikir verebilir.Rehberlik edebilir. Ezbercilik bizleri sapkınlığa düşürebilir. Zira olgunlaşmadan bir elma yemek hoş bir tat bırakmaz. Arabi nin anlattıkları anlayabildiğimiz kadardır onu tam manasıyla anlamak için onun makamında olmamız gerekir ki bu da bir mürşid-i kamil e tabi olmadan mümkün değildir.

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 05:34

      Bu zamanda Muhyiddin-i Arabi Hz. doğru bir şekilde anlamanın yolu, Bediüzzaman Said Nursi Hz.nin Risâle-i Nur eserlerini, bilhassa Mektubat Kitabının 18. Mektubunu okumaktan geçmektedir.

  35. harun
    29 Temmuz 2014, 11:36

    muslumanin gaybi aleme iliskin tek bilgi kaynagi kurandir allah insani ahirette sadece kurandan seriattan hesaba cekecektir yok ruhlar alemiymis lahut-mursidi kamil-gavs-fenafillah- onun makaminda olmak fesmekanin makaminda olmak- rabita – nuri muhammedi- kerametler vs.. vs…. bunlar islamin kuranin ifadesiyle cok yalin her kes icin apacik anlasilir ve her kes icin yasanmak zorunda oldugu akideyi kendilerine gore yetersiz bulan kimselerin budist-zerdust-hristiyan-pagan-yahudi-eski misir ve mezopotamya kulturlerinden alinan sapkinliklar rituellerdir. allah insana uymalari icin kitap ve peygamber gonderir veli meli degil.allahtan sakinan her musluman velidir ve keramet sahibidir. allahin insana olan ikrami kerameti yeterli degil mi. kuran bize ahiret mutlulugu saglayacak bilgileri vermistir tarikat rituellerinin allah katinda hicbir degeri olamdigi gibi bunlar sirktir . tarih tasavvufcularin pesine takilp islamdan cikan milyonlarla doludur. gunumuzde 30 milyondan fazla muntesibi olan sih-yezidi-kadiyani-durziler bunlardan sadece bir kacidir kadiyaniler daha 100 yil once muslumandilar. kuran hemen her sayfasinda sirkten bahseder ve biz her rekatimizda iyyake-yalniz senden ister ve dileriz deriz.

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 01:03

      Tasavvufçular insanları İslâmdan çıkarmamışlar, tam tersine milyonlarca insanın (hristiyan, yahudi, mecusi, ateist vs..) İslâma girmesine vesile olmuşlardır. İnsanları asıl dinden çıkaranlar ve İslâma düşman edenler, Kur’anı kendi bedevî ve dar akıllarıyla anlamaya çalışıp, Peygamber Efendimizin hadislerini, sünnetini, mucizelerini, alimleri, velileri, kerametlerini inkâr eden, Allah’a mekan, el, ayak vs. atfeden, mecazi ifadeleri ve müteşabih âyet ve hadisleri anlayamayacak kadar zeka ve mantık yoksunu olan ve kendileri gibi düşünmeyenleri tekfir ederek kafirlikle, müşriklikle suçlayan sizin gibi haricî, selefî, vehhabî zihniyetli insanlardır.

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 05:41

      Sizler sapla samanı, hakla batılı, iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı birbirinden ayıramayacak kadar mânen körleşmişsiniz. Ehl-i Sünnetin büyük Âlimlerini, Mürşidlerini ve Rehberlerini hristiyanlarla, batıl tarikat ve mezheblerle kıyaslıyorsunuz. İnsanları Hakka sevkedenlerle batıla sevkedenler, Allaha sevkedenlerle şirke sevkedenler, imama sevkedenlerle küfre ve inkara sevkedenler hiç bir olurlar mı?! Ne diyelim ALLAH AKIL, İZAN, BASİRET, FERASET VE SELÂMET İHSAN EYLESİN..

  36. Muhammed
    19 Ağustos 2014, 04:13

    Dostlar Zeki Beyin yaklaşımlarını doğru bulmaya bilirsiniz ancak kardeşimizi incitmeden eleştiriniz! Allah kimseyi cehennem ehli yapmasın. Zeki kardeşimize katılırsınız ya da katılmazsınız ama unutmayın Allah bize verdiği en değerli olan şeyi yani AKLI işletmemizi istiyor ve Zeki kardeşimiz bunu en samimi ve adaba uygun şekilde yapıyor. Lütfen kişiliklerimizi değil fikirlerimizi çarpıştıralım ki akıl ve hak kazansın. Allah bizi hep Rahmani olanla karşılaştırsın.

    • 30 Mayıs 2015, 02:17

      Teşekkürler Muhammed bey. İnşallah zamanı gelince cevaplarımı yazacağım.

  37. Zeki Aslan.
    21 Ağustos 2014, 22:20

    Yaşamadığınız ve bilmediğiniz konularda sakın hüküm vermeyiniz.Kim Kur’an -kerime kendisi anlam verdi cehennemde yerini hazırlasın(Hadis).Bu hadis Ilim,Âlimler hakkında konuşulurken de dikkate alınmalıdır!..Biz Şeyh-i anlıyorum?yada anlamaya çalışıyorum(Şeyhin tabiri ile kör ve sağır olmıyanları) diyenleri kutluyor ve dost kabul ediyoruz.Cahillikten ve cahillerin şerinden Allah’a sığınırız.

  38. kozan
    04 Ekim 2014, 02:56

    arkadaşlar bir çok yerde raslıyorum ibn arabi hakında ileri geri konuşanlara hatta bu atıfları ileri derecede yapıp kendisine sapık zındık vesaire sözler söylenir arkadaşlar bunu yapanlar bu günümüzün tarikat seyri ile yetimiş alimleri ya arkadaşlar açık bi kerametini söyliyeyimmi size ibn arabinin dinleyin ozaman eserini yazarken yazmış olduğu tarihten bu günümüze kadar gelmiş geçmiş alimine ulamasına aklınıza ne geliyorsa nedemiş biliyormusunuz. bize yakın olmayan bizim eserlerimizi okumasın zarar verir açık bir keramet değilmidir hala youtublarda bazı siteler de görsel videolarla yazılarla veliye çirkin ifadeler kullanıyorlar veli zarar verceğini bundan 800 yıl evvel söylemiş be kardeşim vermiş işte okuma demiş niye okuyorsun okuma okursan sapıtan sen olursun osenin saptacağını açıkça söylemiş sen akıllı bi insan olsan velinin eserlerinden üç beş sözü alıp onun o zözler üzerinden ona yüklenmessin bu veli namazmı kılmamış hacmı etmemiş allah yokmu demiş rasuluna imanmı etmemiş ne yapmış bütün dini vecibelerini yerine getirmiş velilik makamına yükselmiş peki sen hangi eminlik içinde sapık münafık zındık iftiralarını atıyorsun o veliye ya senin bildiğin düşündüğün gibi değilse bunun hesabını nasıl vereceksin hak huzurunda hangi ilmine hangi bilgine sığına caksın madem herşeyi bilen allah ise sen ibn arabiye sapık derken sen allah mısın ki allah gibi hüküm veriyorsun dikkat edin dikkat akıllı olun o bazı sözler söyledi küfretmedi anlayan anladı ama siz ona sapık zındık derseniz üstünüzde öylebi hak kalırki buda kul hakkı dır öbür tarafta hesabı büyük olur yapmayın yapmayın ayıptır günahtır gavsul azam abdul kadir geylani ölmeden evvel talebelerinden birine vasiyet eder ben öldükten sonra benim künyemden olan biri gelecektir ona bu hırkamı verirsin diye muhiddin arabiyi işaret etmiş 40 yıl sonra muhiidin arabi gidip hırkayı testlim almıştır iyi okuyun araştırın o şeyhül ekber kutbil kutup ya sen nesin neden diğer velilere bukadar yüklenilmiyor beyazid sübhani dedi mansur enel hakdedi ete kemiğe büründüm yunus diye göründüm dedi ya bu veliler söylediler küfretmediler bazı körler bü sözlerin hikmetini görmediler mevlana şemse rabbım dedi güneşimdedi körler muhiiddini arabi sizintap tığınız ayaklarım altında dedi ne anladınız körler şın şama gelince muhiddinin kabri de bulunur dedi o sözün söylendiği yeri kazdırdı padişah altınlar müceverler çıktı körler allahmı çıktı tövbe aşağı körler onlar tasavvuf erbabı idi veli idi evliya idi siz hangi ilminize güveniyorsunuz ayıp ayıp utanın sevmeye bilirsin ibn arabiyi inanmaya bilirsin ölmüş bir insanın hakkında gıybet etmek bu günki alimim diyenlere yakışıyormu varmı dinimizde böyle birşey niye allaha havale etmiyorsun sana göre yanlışı varsa niye ölmüş birinin arkasından konuşyorsunuz hüküm veriyorsunuz ona söylediğiniz sözler sizi yükselteceğinimi sanıyorsunuz batıyorsunuz dinden siz çıkı yorsunuz farkında değilsiniz cahil ve cahaletten başka birşey değilsiniz bakan körler……

  39. Ali
    17 Kasım 2014, 11:27

    Muhiddin Arabi o tarihlerde UPINISAD ‘ları okumuş olmalı. Kavramlar ve tarifler çok benzer. Belki de arayan akıl aynı yola giriyordur.

  40. 15 Aralık 2014, 17:30

    Muhyiddin_i arabinin kitaplarının büyük bir kısmını okumuş ve 1938 yılında doçentlik tezi olarak takdim ve tenkidini yapmış olan EBUL ALA AFİFİ okunması gereken aktarımlarda bulunmaktadır.Afifi; “ibni arabi maddeyi öyle tarif etmiş ki içinde neredeyse maddeden eser bulunmayacak” demek suretiyle bu farklı kaynağı farkıyla okurlara tanıtmaktadır.Afifi anlaşılmakta zorluk çekilen Arabiyi aynen zeki efendi gibi pek sevmemiştir.Küçümsemektedir.Fakat 1965 yılında gerald Feinberg kök içindeki negatif sayılardan yola çıkarak “imajiner kütle”sahibi varlıklara ulaşmış ve bu varlıkların özel bir uzayı olması lazım gelir bu uzay da bildiğimiz uzayın dışında kanunları olan bir uzay olması gerekir tezine ulaşmış ve bu uzaya da Süper uzay adını vermişti.Afifi bu tezi hazırlarken ne imajiner kütleli varlıklardan haberi vardı ne de onların uzayı süper yzaydan haberi vardı..Fakat dürüst davrandığından Arabinin “EL HAK EL MUTAHAYYEL” adını verdiği varlıklara kitabında yer vermiş fakat “saçma olma ihtimali çok yüksek”deyip geçmişti.
    Arabi;el hak mutahayyel adını verdiği ve feinberg’in imajiner kütlesinden başka bir şey olmayan varlıkların yüzdüğü uzayı da tarif etmiş ve o uzaya alemi emsal adını vermişti.Bakınız fütuhatı mekkiye..
    Süper uzay veya alemi emsal örtüşmesine ilaveten şunu da diyebiliriz ki Feinbergin süper uzayından sonra hawkingin son şeklini verdiğ hiper uzay kavramı vardır.Arabi büyük bir vukufla hiper uzay la örtüşen mutlak alemi emsal den bahsediyor.Rüyaların oluştuğu aleme alemi emsal adını veriyor.
    Bu alemin gölgesi öbür alemin cisimleri,bu alemin cisimleri de öbür alemin gölgeleridir diyerek kuantum nazariyesinin bile üstüne çıkarak bir TAKİYON NAZARİYESİNDEN bahsediyor…Zeki efendi …aceleyle hüküm vermekten kaçarsan onun 15. asırdaki talebesi abdülkerim ciyli yide oku onun elif noktaları açıklamalrına biraz eğil ondan sonra sanırım susacak ve daha ağırbaşlı olacaksın. selam ve hürmetlerimle….

    • 16 Aralık 2014, 01:31

      Bizlerle paylaştığınız bu değerli bilgiler için teşekkür ederiz. Selam ve hürmetler bizden size…

    • 30 Mayıs 2015, 02:30

      Merak etmeyin Sayın Korhan Murat bey. Buradan bahsettiğiniz bilgilerden daha ileri olan bilgileri hem de başka kitaplardan da değil Sadece Kura’n-ı Kerim ve Sahih hadislerden öğrendiklerimizi burada açıklayacağım. Bilgi 2 yerden gelir. 1. Beşeri bilgi. 2. İlahi bilgi. İnsanoğlu ise sadece ve sadece bilginin ortaya çıkmasında aracıdır. Bilgi bizim değildir. Evrenseldir. 1. Beşeri bilgi insanların kendi düşüncelerinden İlahi bilgilere dayanmıyorsa Şeytandır. Şeytanın Kur’an’da belirtildiği gibi Şeytanın sağdan-soldan, arkadan ve önden sokularak insanın kalbine soktuğu bilgilerdir. 2. İlahi bilgi ise doğru ve geçerli olan bilgidir ki, yine Kur’an’da da belirtildiği gibi insanların etrafında bulunan BİLGİ MELEKLERİNİN levh-i Mahfuzdan Sidretül Müntahayı geçerek yedi kat gökler arasında indirilerek melekler aracılığı ile yeryüzündeki hayırlı insanların kalplerine damlattığı bilgilerdir. Şimdilik bu kadar.

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 05:49

        Sizin bilginiz ilâhî olmadığına göre otomatikman şeytânî ve nefsânî oluyor Zeki Bey. Büyük Zatları küçük düşüreceğim diye kendinizi küçülttükçe küçültüyorsunuz.

    • harun
      30 Mayıs 2015, 21:32

      zeki beyi bilmem ama ben ciyli denilen adamın bir çok ilhad ve şirk sözlerini okudum. aslında bu gibi küfür düşünceler tasavvuf dinine mensupların tamamında vardır. onun için derim tasavvuf islamdan ayrı bir dindir sapıklıktır…
      Abdülkerim el-Ciyli, El-insan’ul – Kâmil, adlı kitabında aynen şunları kaydetmektedir:

      “Kâfirlere gelince, onlar bizzat Allah’a kulluk etmişlerdir. Çünkü, Cenab-ı Hak bütün varlıkların gerçeği (yani özü ve ta kendisi) olduğuna göre-ki kâfirler de varlıkların bir bölümüdürler – öyleyse Cenâb-ı Hak onların da gerçeğidir. (Yani onların da ta kendisidir.) Tabiatıyla O’nun ayrıca bir tanrısı yoktur. Mutlak rab (yani kesin genel anlamdaki ) ilâh O’dur. Dolayısıyla kâfirler, Allah’ın bizzat kendisi oldukları için varlıklarının kaçınılmaz gereği olarak O’na tapmış oldular.”

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 05:57

        Asıl şirk düşüncesi sizin gibi Allah göktedir, arşın üstündedir, Allahın eli , gözü, ayağı vardır diyerek Allah’ı insana benzeten selefî zihniyetlilerde var. Ehl-i Sünneti, Âlimlerini, Evliyalarını çekemiyor ve o büyük zâtlara böyle yalan ve iftiralarla çamur atıyorsunuz. Sizin “tasavvuf dini” diye iftira ve hakaret ettiğiniz yol vesilesiyle bu zamana kadar milyonlarca insan İslâma girdi ve hak yolu buldu. Acaba sizler kaç kişinin imanına ve hidayetine vesile oldunuz?!

  41. harun
    16 Aralık 2014, 09:25

    TC’ DE TASAVVUF TARİKAT DİNİNE İMAN EDENLER KURANA İNANANLARDAN DAHA FAZLA SANKİ.

    • 16 Aralık 2014, 12:22

      Elmalı tefsirinde Nahl suresinin gölgeyle ilgili ayetleri muhyiddini arabiyi doğrular niteliktedir..Kuranda mevakiiün nücum şeklinde geçen karadelik tarifini esas alarak arabinin açıklaması vardır.Mevakiun nücum yıldız yerleri demektir.Ruslar da bugün karadeliklere yıldız yerleri demektedir.dolaysıyla kurana ters bir arabi bulamazsınız.

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 01:06

      Tasavvuf ve tarikat dini diye birşey yoktur. Önce araştırın, sonra konuşun.

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 05:59

      TASAVVUF VE TARİKAT DİNİ DİYE BİRŞEY YOKTUR. TÜM EHL-İ SÜNNET TARİKAT VE CEMAATLER İNSANLARI ALLAHIN VE RESULÜNÜN YOLUNA ÇAĞIRIR.

  42. didem
    17 Aralık 2014, 17:18

    İlk basta yoruma baslayan arkadasın sözlerini tam olarak bitiremedim ne yazıkki okumaya dayanamadım daha fazla.Sadece sunu söylemek istiyorum bu bir siyaset yazısı değil,bu dünyevi bir yazı değil ki altına bu sekilde yorum yapabilesin.Kapılar sonsuz sınırsızken sen o algın,şuurun ve idrakinle acaba neyin içini deşmeye calısıyorsun ne anlayabildin ne görebildin hangi kapıdayı acabildi suurunda sen irdelediğini ZANnediyorsun….??

  43. silas
    18 Aralık 2014, 20:51

    Yukarıda bazı arkadaşların da belirttiği gibi, anlayamayacak olan okumasın demiş zaten 800 sene önce.. kimbilir belki de eserleri sadece belli seviyedeki evliyalara, sufilere yönelik yazdırıldı, avam için değil.. yeterli birikim olmadan anlamayıp nice büyük kimselerin iltifat ettiği böyle derin bir Zat’ı karalamaya gerek yok.. malesef toplumumuzun da genel hastalığı, haşa Allah’ın işine çok karışıyoruz.. sanki hakimlik makamı bize verilmiş de kısıtlı bilgilerimizle birinin hükmünü vermeyi pek seviyoruz.. Allah, hatalarımızı affetsin..

  44. 02 Ocak 2015, 17:39

    Arkadaşlar Fusus’ül Hikem Tercüme ve Şerhi (4 Cilt) PDF Formatı indirme linki konu sonuna eklenmiştir.

  45. 08 Ocak 2015, 18:28

    muhiddin’i yargılamak ve hakkında ciddi bir yorum yapabilmek için önce rabbimizin resuluna yönelttiği ilk emri (İKRA) anlayıp bu doğrultuda dökümanları değerlendirmek gerek diye düşünüyorum. bu sayfadaki iki üç örnek üstüne eleştirel yorumlar yapmak cahillik haznemizi zenginleştirmekten başka bir işe yaramaz.

  46. Murat
    01 Şubat 2015, 15:18

    Muhyiddin Arabi hazretlerini yargılayacak mertebeye ne zaman ulaştı bu insanlar merak ediyorum.?. Batı dünyası gerek geylani hazretleri gerekse muhyiddin arabi hazretlerinin kitaplarıyla galaksileri yıldızları anlamıştır neyin peşindesiniz? 2 kitap okuyup şu böyledir bu böyledir demek doğru değildir muhyiddin arabi hazretleri ALLAH ın dostudur konuşurken yazarken dikkat etmek lazım gelir ALLAH muhafaza büyük sıkıntıya girersiniz.. Onların ilmi öyle 2 kitapla universite okumakla şunla bunla anlaşılamaz .. ALLAH yardımcınız olsun cahillik zor zanaat.

    • harun
      05 Şubat 2015, 19:11

      allahın tasavvufi manada veli melisinin olduğuna kandırılmışlar için birkaç ayet :
      araf 3 , 180, 194 – bakara 257 – rad 16 – bakara 107 – kehf 102 – müminun 117 – zuhruf 15 – Furkan 27 30 – hacc 71 – ankebut 25

      • 30 Mayıs 2015, 02:31

        Tebrikler.

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 06:11

        TASAVVUFİ MÂNÂDA ALLAHIN VELÎLERİNİ/DOSTLARINI İNKÂR EDENLERE BİR ÂYET MEÂLİ:

        “Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.” (Yunus Suresi, 62. Âyet)
        Acaba Allahın velîleri olduğunu iddîa eden bu kişiler, başlarıma gelen bir musîbet ve felâket karşısında o ALLAH DOSTU GERÇEK VELÎLER gibi imanlarını ,cesaretlerini ve sevinçlerini muhafaza ediyorlar mı?!.

  47. murat kaya
    21 Mart 2015, 14:20

    Ben mubarehi anlamanın bizim için kar olacağını düşünenlerdenim.

    • harun
      22 Mart 2015, 22:14

      adamın bütün kitapları kurana tevhide zıt, küfür ve şirk sözlerle dolu hala adamı anlamaya çalışan ilginçler var. Allah bizden kuranı anlamamızı istemektedir vahdeti vücudu yunan felsefesinden araklayanları değil

      • 30 Mayıs 2015, 02:32

        Tebrikler ve teşekkürler.

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 06:22

        Asıl sizin sözleriniz hakaret, küfür ve şirk! Hem de o mübareklere ve Allah Dostarına müşrik diyip kendiniz gibi alçak ve günahkâr varlıkları insanlara veli göstererek, evliyaları, âlimleri inkâr ederek, sahabeleri ve hatta Peygamber Efendimizi kendiniz gibi sıradan bir insan görmekle en büyük şirki yapıyorsunuz. Tam da şeytan gibisiniz. Hem Allahın seçtiği kullara -ki Peygamber Efendimiz “Ümmetim hatada birleşmez” diyor. Bu kadar Müslümanın sevdiği zatlar sizin iddia ettiğiniz gibi yalan ve sahte olamaz- karşı hürmetsizlik yapacaksınız, hem de Allahın yolunda giden bu büyükleri şirk ve küfürle suçlayacaksınız. Bu sıfat ve sözler size geri döner ve asıl siz kâfir ve müşrik olursunuz! İyi düşünmek ve aklını başına almak lâzım. Tabi varsa..

  48. 24 Mart 2015, 15:44

    Şu güzelliği paylaşmak istedim…

    “Görmek istersen, GÜNEŞ (Kurân) benim elimde!”

    Selam…

    • harun
      25 Mart 2015, 19:27

      devrin uleması tarafından şeyhul ekfer denilen arabiden inciler:
      Her biçimi kuşatır kalbim: Ceylanlar için otlak ve Hıristiyan rahipler için bir manastırdır o, Ve, putlara tapınak, hacıların kâbesi, Tevrat’ın levhaları ve Kur’an’ın sayfalarıdır aynı zamanda,
      Ben aşk dinine uyarım hangi yolu tutarsa Aşk’ın develeri, işte budur benim dinim ve inancım

      İşte bu 586 yılında İşbiliye kabristanında bir Cuma günü namazdan sonra bize gelen âyet’dir.

      “İnsan-ı kâmil de bu âlemde İlâhi isimler aracılığıyla dilediğince tasarrufta bulunur.”

      “O ezeli olan insan (şekliyle) hâdis, zuhur ve neşeti bakımından ebedi ve daimdir.”
      “Âdem hem hak, hem de Halk’tır.”

      Verdiği örnekte nefsini altın kerpiç, Allah Rasulü’nü gümüş kerpiç olarak gösteren (ibnarbiden)den daha kafir kim olabilir?”. (İbn Ebil-İzz, Şerhu Akideti’t-Tahaviyye, 11/745.)

      yukarıdakiler sadece bir kaçı meraklısına sayfalar gönderebilirim. aslında bunlar tasavvuf dininin bütün ulularında vardır.
      lekum diinkum veliyedin

      • 25 Mart 2015, 20:01

        Yani, dizideki İbn’ül-Arabi tasviri ile (Kurân’ı öne çıkaran)
        kitaplarındaki İbn’ül-Arabi farklıdır diyorsunuz!

        Bilemiyorum; kendisine atfedilen 118 eserden bahsediliyor…

        Bizzat incelemeden; alıntılarınıza güvenerek kalbimi bozamam…

      • murat
        21 Şubat 2016, 14:43

        evet senin itikatın belli oldu tekfirci zihniyette olanları sayalım el kaide elnusra peygamber sevdalıları mutasaflar hizbullah hudapar daha sayayım mı sizin kadar bu dine zararı olan Kuran ı yanlış anlayıp ona göre hareket esen yıkıp döken kendi gibi düşünmeyenleri tekfir eden akıldan bil haber akideleri bozuk sende muhtemelen bu zümredensin bunlar senin kıt aklını aşar

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 06:32

        Bunlar hep mezhepsiz ve Ehl-i Sünnet düşmanı ibne teymiyenin ve vehhabilerin safsata ve iftiraları! İnanmayın kardeşim bu yalancılara! Bunlar ingilize, yahudiye satılmış alçaklardır! yahudi ve hristiyan kafirleri dururken, Ehl-i Sünneti katletmeyi cihad zanneder bu sapık herifler! Talibanlar, ışidler, el-kaideler hep bu sapık fikirli tasavvuf ve Ehl-i Sünnet düşmanlarının kurduğu terör örgütleridir! Önce Müslüman Ehl-i Sünneti kılınçla keserler, sonra dinden, Kur’andan bahsederler. Kur’an-ı Kerimde Cenab-ı Hak, savaş esnasında kafirlere karşı bile “haddi aşmayın” diyor behey zâlimler! Siz kim, İslâmı ve Kur’anı anlamak kim?!

  49. 30 Mayıs 2015, 03:07

    Bazı alimler, hocalar, papazlar siyasetçiler vs. insanlar yazdıklarına veya konuştuklarında sözlerine 3 tane doğru 2 tane yanlış ya da 3 tane yanlış 2 tane doğru söyleyerek inanın işte insanların arasına bu yaydıkları yanlışlar ile nifak sokmaktadır ve dinde de bölücülük (yani mezhepçilik, tarike başvurarak)yaparak İslam aleminin zamanımızdaki durumuna kadar getirmişlerdir. Bu itibarla sözün tamamı(FURKAN) hürmetine olsun ki Kur’an da asla bir eksiklik ya da yanlışlık bulamazsınız. Hatta öyle ki yeryüzündeki ağaçların tümü kalem, deryalar mürekkep olsa da yine Yüce Rabbimin sözleri bitmez. Ve O’nun kelamının bir benzerini de yazamazlar. En başta yine şimdilik şöyle tekrarlayalım ki İBNİ ARABİ;”Alem de, Allah’ın gölgesinin üzerine düştüğü madde aracılığı ile idrak edilir, bilinir.” Sözü sağa sola kaydırmadan dolaylı olarak izah etmemiz şart olduğundan bir kere Yüce ALLAH’a kesinlikle mekan ve zaman izafe edemeyeceğimiz ve O’nu idrak etmemiz mümkün olmadığındandır ki kesinlikle ve kat’a Mubin ve Mümin Olan Rabbimizin GÖLGESİNİN olduğunu ileri süremeyiz. O tüm sıfatları ile tüm yaratılanları hem de MADDE VE GAYB ALEMLERİNİ İHATA ETMİŞ VE SONSUZA DEĞİN DEVAM ETMEKTEDİR. Yüce ALLAH önce yeri yaratmıştır. Dediğimiz de şimdi kim inkar edebilir? Uzay sonsuz değildir. Sonludur dediğimiz de kim itiraz edebilir? Uzayı içine alan bir alan vardır dediğimiz de Kim kabul edemez ki? Cennet ve Cehennem Kainatın dışındadır dediğimiz de inanmak istemeyen kim olabilir ki? İki Doğunun İki batının Sahibi olan Yüce ALLAH’IN birinci Doğu ve Batıyı Dünya’da var etmiş ikinci Doğuyu ve İkinciyi Batıyı Kainatın dışında var etmiştir dediğimizde de kimler bununla her şeyin ÖZDE AYNI OLDUĞUNA KARŞI GELEBİLİR? YÜCE ALLAH AYETLERİNİ İNSANLARIN ANLAYACAĞI ŞEKİLDE AÇIKLARKEN AÇIKLANMASININ SIRASINI BEKLEYEN AYETLERDE ZAMANI GELDİĞİNDE AKIL SAHİPLERİ (İhtisas sahipleri) ORTAYA ÇIKARDIĞINDA-AÇIKLADIĞINDA KUR’AN-I KERİM’İN İLELEBET KIYAMETE KADAR GÜNCELLİĞİNİ KORUYARAK EN BÜYÜK MUCİZESİNE TANIKLIK ETMEMESİNE KİMLER ENGEL OLABİLİR Kİ?

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 06:50

      ASIL ÜMMETİ BÖLEN VE ÜMMET İÇİNE NİFAK VE FİTNE SOKAN, SİZİN GİBİ HARİCÎ, SELEFÎ VE VEHHABÎ ZİHNİYETLİ MEZHEBSİZ, EHL-İ SÜNNET DÜŞMANI SAPIK HERİFLERDİR. KENDİ SAPIK GÖRÜŞLERİNİZE ALLAHIN TEMİZ KİTABI KUR’ANI ALET ETMEYİN BÂRİ! SİZİN GİBİ AHMAK BEDEVÎLER, ZAMANINDA HAZRET-İ ALİ EFENDİMİZE DE KARŞI KÜFÜR VE ŞİRK İSNAD ETMİŞLERDİ! YOK “HÂKEM KUR’AN”MIŞ! MADEM HAKEM KUR’AN, SİZ NECİSİNİZ O ZAMAN A ZÂLİMLER, A AHMAKLAR! KUR’AN MADEM TAMAMEN AÇIK, O ZAMAN AĞAÇLAR KALEM, DENİZLER MÜREKKEB OLSA BİTMEYECEK ALLAHIN KELİMELERİ NE?! BUNLAR ALİM VE VELİLERE VERİLEN İLHAMLARDIR A AKILSIZ, MUHAKEMESİZ ODUN KAFALILAR. MÜTEŞABİHAT VE BENZETMELERİ ANLAMAKTAN ÂCİZ AHMAKLAR! HAZRET-İ MUSA GİBİ BİR PEYGAMBERE VERMEDİĞİ BÂTINÎ İLMİ, ALLAHÜTEÂLÂ BİR VELÎ KULU OLAN HZ. HIZIRA VERDİ. VE O ALLAHIN SÂLİH KULU ALLAHIN İZNİYLE ÖLÜLERİ DİRİLTEBİLİYORDU. BU YÜZDEN MUSA (A.S.)IN ELİNDEKİ BALIK CANLANDI. BU DA EVLİYALARIN KERAMETİNİN HAK OLDUĞUNU GÖSTERİR. AYRICA HZ. MERYEME ALLAHTAN VERİLEN YİYECEKLER, ASHAB-I KEHFİN 309 SENE UYUMASI, HZ. MERYEMİN İŞARETİYLE HZ. İSANIN KONUŞMASI KERAMETLERİN VE VELİLİĞİN HAK OLDUĞUNU GÖSTEREN KUR’ÂNÎ İŞÂRETLERDİR. RABBİM SİZLERE HİDAYET VE DOĞRU İTİKAD NASİB ETSİN.

      • Emre
        24 Haziran 2017, 19:40

        Cevap yazmamak için kendimi buraya kadar tutabildim. Ne zaman senin inandığın şekilde başkasının inanmadığını gördüm ve sapıklık v.s gibi suçlamalarla karşı saldırıya geçtin yeter artık dedim. Sen ve senin gibiler kendi inandığı şekilde inanmayan herkese sapık yoldan çıkmış lanetlenmiş bedevi yok bilmem ne bilmem ne etiketi koyarak insanları dininden soğutuyorsunuz. Yeter artık asıl senin gibiler yüzünden insanlar dinimizden uzaklaşır oldu. Yok o veli şöyle inanıyor peşinden gidelim yok bu evliya böyle yapmış böyle yapalım. Kardeşim Allah sana da akıl fikir nizam intizam vermiş madem öyle sen aklını fikrini beynini kullanma işin kolayına kaç kuranı kendince okuyup yorumlama anlama zahmetine katlanmadan git taklitçilik yap. Zeki kardeşim gayet akla mantığa uyan bir uyarıda bulunmuş düşüncesini belirtmiş inanan inanmayan gider okur araştırır kendince doğrusunu öğrenir. Ben de Allah tan Kuran dan peygamberden (sahih hadis) ötesi ne diyorsa çok dikkate almıyorum. Bir konuda hüküm neyse Kuran da Allah apaçık hükmünü belirtmiş. Sen şimdi kalkıp yok muhyiddin e inanmayan kafirdir yok bu böyle dedi inanmayan sapıktır dersen iş değişir. İşte kanıt senin gibiler yüzünden islam kardeşliği bölünüyor bütünlüğünü yitiriyor. Ondan sonra geri kalmışlık tembellik habire tüketim üretmek yok yahudinin bilmem ne nin sömürgesi gibi yaşıyoruz. Allah da cezamızı veriyor işte. Bu dünyada böyle ahirette Allah bilir nasıl. ALLAH ADINA HÜKÜM VERMEKTEN VAZGEÇMEDİĞİNİZ SÜRECE BEN MÜSLÜMANIM DEMEYİ NASIL KENDİNİZE YAKIŞTIRIYORSUNUZ ANLAMIYORUM.

      • Emre
        24 Haziran 2017, 20:34

        Mustafa kardeşimiz yukarıda sapık mezhebsiz diye suçladığın burada naçizane görüşlerini belirten ancak düşünce ve görüşleri seninle uyuşmayan kardeşlerimize bu tür suçlamalarla karşı saldırıda bulunarak sanki farklı bir inanca mensuplarmış gibi hüküm vermenden dolayı bir soru sormak isterim. Peygamberimizin (s.a.v) mezhebi nedir?

  50. levent...bursa dan
    02 Haziran 2015, 16:21

    irfanii hakikatlerin konumundaki yegane tek eser FUSUS UL HİKEM dir..fakat akla fen ve hesaplara sığmayan bu kapalı hakıkat küpü sadece ve sadece ibni arabii makamında olanlara ait bir sırr ve ifhamdır..boşuna tartışarak zihinlerinizi yormayın..hepsi boşa gider fuzulii harab olursunuz ves selam….

  51. ozan
    17 Aralık 2015, 00:31

    arkadaşlar fazla vaktim yok biraz okudum yazdıklarınızı değerli kuranı açın musa as ile hızır as karşılaşmasını okuyun anlarsınız saygılarımla yüce ALLAH A emanet olun

    • harun
      18 Aralık 2015, 19:13

      kuranı ben deyim onlarca sen de yüzlerce kez hatmettim musa ile hızır karşılaşmasına rastlamadım. nerde geçiyor bu efsane hızır meselesi sure ayet verirseniz biz de bakarız

      • ahmet
        06 Mart 2016, 00:36

        amacınız karalamak belli zaten de yalan bari söylemeyin.Kehf suresini açın da bi okuyun var mı yok mu?. efsane mi gerçek mi?

      • harun
        09 Mart 2016, 22:13

        BEN 30 yıla yakındır okuyorum musa ve hızır kıssası görmedim. sen tekrar kehf suresine dikkatle bak hızır nerede.

      • baha
        19 Haziran 2016, 12:15

        kehf suresini acarsan görürsünüz insaallah harun bey

      • harun
        19 Haziran 2016, 16:24

        yok arkadaş valla yok. arapça da biliyorum ama yok işte. birileri seni fena kandırmış

      • RaNaT
        20 Haziran 2016, 06:14

        peki harun bey kehf suresinde ne anlatılıyor?

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 07:01

        66 – Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? dedi.
        ﻗَﺎﻝَ ﺍِﻧَّﻚَ ﻟَﻦْ ﺗَﺴْﺘَﻄِﻴﻊَ ﻣَﻌِﻰَ ﺻَﺒْﺮًﺍ﴿٦٧﴾

        67 – Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin.
        ﻭَﻛَﻴْﻒَ ﺗَﺼْﺒِﺮُ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﺎﻟَﻢْ ﺗُﺤِﻂْ ﺑِﻪِ ﺧُﺒْﺮًﺍ﴿٦٨﴾

        68 – (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?
        ﻗَﺎﻝَ ﺳَﺘَﺠِﺪُﻧِٓﻰ ﺍِﻥْ ﺷَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺻَﺎﺑِﺮًﺍ ﻭَﻟﺎَٓ ﺍَﻋْﺼِﻰ ﻟَﻚَ ﺍَﻣْﺮًﺍ﴿٦٩﴾

        69 – Musa: İnşaallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem.
        ﻗَﺎﻝَ ﻓَﺎِﻥِ ﺍﺗَّﺒَﻌْﺘَﻨِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺗَﺴْﺌَﻠْﻨِﻰ ﻋَﻦْ ﺷَﻰْﺀٍ ﺣَﺘَّٓﻰ ﺍُﺣْﺪِﺙَ ﻟَﻚَ ﻣِﻨْﻪُ ﺫِﻛْﺮًﺍ ﴿٧٠﴾

        70 – (O kul:) Eğer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi.
        ﻓَﺎﻧْﻄَﻠَﻘَﺎ ﺣَﺘَّٓﻰ ﺍِﺫَﺍ ﺭَﻛِﺒَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻔِﻴﻨَﺔِ ﺧَﺮَﻗَﻬَﺎ ﻗَﺎﻝَ ﺍَﺧَﺮَﻗْﺘَﻬَﺎ ﻟِﺘُﻐْﺮِﻕَ ﺍَﻫْﻠَﻬَﺎ ﻟَﻘَﺪْ ﺟِﺌْﺖَ ﺷَﻴْﺌًﺎ ﺍِﻣْﺮًﺍ﴿٧١﴾

        71 – Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi.
        ﻗَﺎﻝَ ﺍَﻟَﻢْ ﺍَﻗُﻞْ ﺍِﻧَّﻚَ ﻟَﻦْ ﺗَﺴْﺘَﻄِﻴﻊَ ﻣَﻌِﻰَ ﺻَﺒْﺮًﺍ﴿٧٢﴾

        72 – (Hızır:) Ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi.
        ﻗَﺎﻝَ ﻟﺎَ ﺗُﻮَٔﺍﺧِﺬْﻧِﻰ ﺑِﻤَﺎ ﻧَﺴِﻴﺖُ ﻭَﻟﺎَ ﺗُﺮْﻫِﻘْﻨِﻰ ﻣِﻦْ ﺍَﻣْﺮِﻯ ﻋُﺴْﺮًﺍ﴿٧٣﴾

        73 – Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.
        ﻓَﺎﻧْﻄَﻠَﻘَﺎ ﺣَﺘَّٓﻰ ﺍِﺫَﺍ ﻟَﻘِﻴَﺎ ﻏُﻠﺎَﻣًﺎ ﻓَﻘَﺘَﻠَﻪُ ﻗَﺎﻝَ ﺍَﻗَﺘَﻠْﺖَ ﻧَﻔْﺴًﺎ ﺯَﻛِﻴَّﺔً ﺑِﻐَﻴْﺮِ ﻧَﻔْﺲٍ ﻟَﻘَﺪْ ﺟِﺌْﺖَ ﺷَﻴْﺌًﺎ ﻧُﻜْﺮًﺍ﴿٧٤﴾

        74 – Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın! Cüz-16
        ﻗَﺎﻝَ ﺍَﻟَﻢْ ﺍَﻗُﻞْ ﻟَﻚَ ﺍِﻧَّﻚَ ﻟَﻦْ ﺗَﺴْﺘَﻄِﻴﻊَ ﻣَﻌِﻰَ ﺻَﺒْﺮًﺍ﴿٧٥﴾

        75 – (Hızır:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi.
        ﻗَﺎﻝَ ﺍِﻥْ ﺳَﺎَﻟْﺘُﻚَ ﻋَﻦْ ﺷَﻰْﺀٍ ﺑَﻌْﺪَﻫَﺎ ﻓَﻠﺎَ ﺗُﺼَﺎﺣِﺒْﻨِﻰ ﻗَﺪْ ﺑَﻠَﻐْﺖَ ﻣِﻦْ ﻟَﺪُﻧِّﻰ ﻋُﺬْﺭًﺍ﴿٧٦﴾

        76 – Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın.
        { Bu sözü ile Hz. Musa, artık özür dileyecek hali kalmadığını anlatmak istemişti.}
        ﻓَﺎﻧْﻄَﻠَﻘَﺎ ﺣَﺘَّٓﻰ ﺍِﺫَٓﺍ ﺍَﺗَﻴَٓﺎ ﺍَﻫْﻞَ ﻗَﺮْﻳَﺔٍ ﺍﺳْﺘَﻄْﻌَﻤَٓﺎ ﺍَﻫْﻠَﻬَﺎ ﻓَﺎَﺑَﻮْﺍ ﺍَﻥْ ﻳُﻀَﻴِّﻔُﻮﻫُﻤَﺎ ﻓَﻮَﺟَﺪَﺍ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺟِﺪَﺍﺭًﺍ ﻳُﺮِﻳﺪُ ﺍَﻥْ ﻳَﻨْﻘَﺾَّ ﻓَﺎَﻗَﺎﻣَﻪُ ﻗَﺎﻝَ ﻟَﻮْ ﺷِﺌْﺖَ ﻟَﺘَّﺨَﺬْﺕَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍَﺟْﺮًﺍ﴿٧٧﴾

        77 – Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi.
        ﻗَﺎﻝَ ﻫَﺬَﺍ ﻓِﺮَﺍﻕُ ﺑَﻴْﻨِﻰ ﻭَﺑَﻴْﻨِﻚَ ﺳَﺎُﻧَﺒِّﺌُﻚَ ﺑِﺘَﺎْﻭِﻳﻞِ ﻣَﺎ ﻟَﻢْ ﺗَﺴْﺘَﻄِﻊْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺻَﺒْﺮًﺍ﴿٧٨﴾

        78 – (Hızır) şöyle dedi: “İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.”
        ﺍَﻣَّﺎ ﺍﻟﺴَّﻔِﻴﻨَﺔُ ﻓَﻜَﺎﻧَﺖْ ﻟِﻤَﺴَﺎﻛِﻴﻦَ ﻳَﻌْﻤَﻠُﻮﻥَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮِ ﻓَﺎَﺭَﺩْﺕُ ﺍَﻥْ ﺍَﻋِﻴﺒَﻬَﺎ ﻭَﻛَﺎﻥَ ﻭَﺭَٓﺍﺀَﻫُﻢْ ﻣَﻠِﻚٌ ﻳَﺎْﺧُﺬُ ﻛُﻞَّ ﺳَﻔِﻴﻨَﺔٍ ﻏَﺼْﺒًﺎ﴿٧٩﴾

        79 – “Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı.”
        { Şu halde Hızır, fakir denizcilerin gemisini yaralamakla, kralın bu gemiyi gasbetme ihtimalini ortadan kaldırmış, böylece bu fakirlere iyilik etmişti.}
        ﻭَﺍَﻣَّﺎ ﺍﻟْﻐُﻠﺎَﻡُ ﻓَﻜَﺎﻥَ ﺍَﺑَﻮَﺍﻩُ ﻣُﻮْٔﻣِﻨَﻴْﻦِ ﻓَﺨَﺸِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻥْ ﻳُﺮْﻫِﻘَﻬُﻤَﺎ ﻃُﻐْﻴَﺎﻧًﺎ ﻭَﻛُﻔْﺮًﺍ ﴿٨٠﴾

        80 – “Erkek çocuğa gelince, onun ana-
        babası, mümin kimselerdi. Bunun için
        (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe
        boğmasından korktuk.”
        { Zira Hızır (a.s.), bu çocuğun ileride zalim biri olacağını, temiz birer mümin olan ebeveynine karşı azgınlık ve nankörlük göstereceğini, yahut çocuk sevgisi yüzünden ana-babasının manevi
        hayatlarının tehlikeye düşeceğini biliyordu; Allah bunu Hızır’a bildirmişti.}
        ﻓَﺎَﺭَﺩْﻧَٓﺎ ﺍَﻥْ ﻳُﺒْﺪِﻟَﻬُﻤَﺎ ﺭَﺑُّﻬُﻤَﺎ ﺧَﻴْﺮًﺍ ﻣِﻨْﻪُ ﺯَﻛَﻮﺓً ﻭَﺍَﻗْﺮَﺏَ ﺭُﺣْﻤًﺎ﴿٨١﴾

        81 – (Devam etti:) “Böylece istedik ki,
        Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin.”
        ﻭَﺍَﻣَّﺎ ﺍﻟْﺠِﺪَﺍﺭُ ﻓَﻜَﺎﻥَ ﻟِﻐُﻠﺎَﻣَﻴْﻦِ ﻳَﺘِﻴﻤَﻴْﻦِ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤَﺪِﻳﻨَﺔِ ﻭَﻛَﺎﻥَ ﺗَﺤْﺘَﻪُ ﻛَﻨْﺰٌ ﻟَﻬُﻤَﺎ ﻭَﻛَﺎﻥَ ﺍَﺑُﻮﻫُﻤَﺎ ﺻَﺎﻟِﺤًﺎ ﻓَﺎَﺭَﺍﺩَ ﺭَﺑُّﻚَ ﺍَﻥْ ﻳَﺒْﻠُﻐَٓﺎ ﺍَﺷُﺪَّﻫُﻤَﺎ ﻭَﻳَﺴْﺘَﺨْﺮِﺟَﺎ ﻛَﻨْﺰَﻫُﻤَﺎ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﻣِﻦْ ﺭَﺑِّﻚَ ﻭَﻣَﺎ ﻓَﻌَﻠْﺘُﻪُ ﻋَﻦْ ﺍَﻣْﺮِﻯ ﺫَﻟِﻚَ ﺗَﺎْﻭِﻳﻞُ ﻣَﺎﻟَﻢْ ﺗَﺴْﻄِﻊْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺻَﺒْﺮًﺍ ﴿٨٢﴾

        82 – “Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”

  52. hamdi
    07 Mart 2016, 14:52

    1.Yorumcuların hepsi Allah(cc)’ın varlığına ve birliğine inanıyor,
    2.Yine hepsi, meleklere, kitaplara ve peygambere inanıyor,
    3.Hepsi Kur’an, hadis ve sünnette mutabıklar…
    4.Bütün bunlara rağmen birbirini tekfire çok yakınlar, hatta bu fiili işleyenler var. İnsan, kendi amel ve düşüncelerinden dolayı yargılanacaktır. İsabet etmişse mükafatlandırılacaktır, isabet edememişse ya cezalandırılacaktır, ya da affedilecektir. Tekfirde bulunanlar ise; isabet etmişlerse ne ala, yok eğer isabet edememişlerse vay hallerine ki, insan oğlu ateşle oynamaya neden bu kadar meraklıdır, bir türlü anlayamadım…

    • Emre
      24 Haziran 2017, 19:47

      Harika bir yorum altına imzamı atarım. Allah razı olsun kardeşim.

  53. Yusuf
    06 Nisan 2016, 14:25

    Allah’ın hiçbir şeye benzetilemeyeceği, onun hiç benzerinin olmadığı gerçeği,

    “Allah’a benzer hiçbir şey yoktur.” (Şura, 42/11)

    mealindeki ayette çok açık bir şekilde ifade edilmektedir. İslam ümmetinin itikadı da bu merkezdedir. Bu sebepledir ki, Kur’an’da geçen “Arş’a istiva, yed/el, vech/yüz” gibi bazı kavramlar, özellikle Eşarî ile başlayan yeni dönem alimleri tarafından müteşabih/manaları derin ve kapalı olarak kabul edilmiş ve bu inanca uygun tevil edilmiştir. Bu derin manalı ve müteşabih olan bazı kavramlar hadislerde de söz konusudur. Konuya yardımcı olacağını düşündüğümüz bu kısa açıklamadan sonra, sorunun asıl cevabına geçebiliriz:

    Muhyiddin İbn Arabî, “Hakk Teâlâ’nın evvelki şekli, buluta benzer bir duman şeklinde olmasıdır.” şeklinde bir ifade kullanmamıştır. Onun ifadesi aynen şöyledir:

    “Allah mahlukatı yaratmadan önce bir ‘AMA’da idi. Amanın altında da hava, üstünde de hava vardı.”(bk. El-Futuhatu’l-Mekkiye, I/148).

    İbn Arabî, bu konuyu bir hadis-i şerife dayanarak açıklamaktadır. Hadiste gelen rivayet şöyledir: Ashap’tan Ebu Rezîn anlatıyor:

    “Ben: “Ey Allah’ın Resulü! Rabbimiz, mahlukatı yaratmadan önce neredeydi?” diye sordum. “Allah mahlukatı yaratman önce bir ‘AMA’da idi. Amanın altında da hava, üstünde de hava vardı. Sonra Arşını su üzerinde yarattı.” diye cevap verdi.”(Ahmed b. Hanbel; IV/11-12; Tirmizî, Tefsir, 12; İbn Mace, Mukaddime,13)

    Alimlerin bildirdiğine göre, ‘Amâ’dan maksat, Allah ile birlikte hiçbir şey yoktu demektir. (Tirmizî, agy.) İbn Mace’nin rivayetinde yer alan “Onunla birlikte hiçbir yaratık yoktu” ilavesi de bu anlamı pekiştirmektedir.

    İbn Esir, en-Nihaye fi Garibi’i-Hadisi ve’l-Eser adlı eserinde bu konuda şu bilgileri vermiştir:

    ‘Amâ’ kelimesi uzatmalı şekliyle “bulut” demektir. Bazı rivayetlerdeki ‘Amen’ kısaltmalı şekliyle de “Allah ile birlikte hiçbir şeyin olmadığını” ifade etmektedir.

    Bunun ‘ince bulut’ anlamında olduğunu söyleyenler de vardır.

    Bazı âlimlere göre, ‘Amâ’ insan aklının kavrayamayacağı, insan idrak sınırının ötesinde olan bir kavramdır.

    Ünlü Dil bilgini, el-Ezherî, “Biz buna iman ederiz, fakat herhangi bir şekilde onu nitelendiremeyiz.” diyerek görüşünü açıklamıştır. (bk. a.g.e, III/576 -el-Mektebe eş-şamile)

    Bazı bilginler, mananın yanlış anlaşılmaması için, hadiste bir muzafın/tamlayan bir kelimenin/Arş kelimesi takdir edilmesinin lüzumuna işaret etmişler. Buna göre, “Ey Allah’ın Resulü! mahlukatı yaratmadan önce Rabbimiz neredeydi?” ifadesi “Rabbimizin Arşı neredeydi?” şeklindedir. Bu kelimenin takdir edilmesi, “Allah’ın Arşı su üzerindeydi.”(Hud, 11/7) mealindeki ayetin ifadesine de uygundur.

    Nitekim alimler,

    “Onlar, ancak buluttan gölgeler içinde Allah’ın (emrinin) ve meleklerin gelmesini ve işin bitirilmesinden başka bir şey mi beklerler? Halbuki bütün işler sadece Allah’a döndürülür.”(Bakar, 2/210)

    mealindeki ayette de “Allah’ın gelmesi” ifadesinde emir kelimesini takdir etmişler ve “Allah’ın emrinin gelmesi…” şeklinde anlamışlardır. (a.g.y).

    İbn Arabî, ‘Amâ’nın Allah’ın nurunun tecelli ettiği ilk sahne olduğunu ifade etmekti. (Fütuhat, a.g.y). Kendisinin her zaman olduğu gibi, bu konuda da kullandığı hususî bir dili vardır. Onun seviyesinde olmayanların anlaması oldukça zordur. Bu sebeple biz, gerek İbn Arabî’nin yukarıdaki açıklamasından ve gerekse hadiste geçen ‘Ama’ kelimesinin de yardımıyla bu konuyu -anladığımız kadarıyla- şöyle açıklayabiliriz:

    Hadiste geçen ‘Amâ’ kavramı, anlamı ne olursa olsun, bir muammayı ifade etmektedir. Yani varlık yaratılmadan önce Allah’ın isim ve sıfatlarının nasıl olduğu bilinmez bir muamma idi.

    Allah’ın varlığı, birliği, yaratıcılığı, ilmi, hikmeti, kudreti, bağışlaması, affı, gazabı, celal ve cemal ve kemal sıfatlarının olup olmadığı bilinmiyordu. Bu durum ‘Amâ’ olarak ifade edilmiş olabilir.

    ‘Ben gizli bir hazine idim, kendimi tanıtmak istedim, mahlukatı yarattım ki, beni tanısınlar.’ (Aclunî, II/132).

    Bu hadis, hadis alimlerince, senet bakımından eleştirilmiş olmakla beraber, Aliyyu’l-Karî gibi bazı alimler, bunun manasının doğru ve

    “Cinleri ve insanları sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.”(Zariyat, 51/56)

    ayetine uygun olduğunu söylemiş ve İbn Abbas’ın bu ayette geçen ‘ibadet/kulluk’tan maksat Allah’ı tanımaktır, şeklindeki açıklamasını delil göstermiştir. (bk. agy; Aliyyu’l-Karî, el-Esraru’l-Merfua, s. 273).

    Bu açıklama İbn Arabî’nin genel felsefesiyle de uyuşmaktadır. Nitekim, İbn Arabî, söz konusu hadisi şöyle açıklamıştır:

    “Mahlukatı yarattım ki, bana bir ayna olsun ve o aynada cemalimi göreyim.”(bk. İşarartu’l-İ’caz, s.17).

    Demek ki, mahlukat yaratılmadan önce, güneşin bulut arkasında gizlendiği gibi, Şems-i Ezelî olan yüce Allah’ın isim ve sıfatları o mahiyeti bilinmez gizemde bir muamma idi. “Amânın altında hava, üstünde hava vardı.” Yani Onunla birlikte hiçbir varlık yoktu. Kimse onu tanımıyordu. Çünkü varlıktan eser yoktu. Sonra mahlukatı yarattı ve kendisini tanıttı.

    “Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemâlini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o Sultan-ı Zîşan dahi istedi ki, bir fuar açsın, içinde sergiler dizsin, ta insanlara ve diğer şuurlu varlılıklara saltanatının haşmetini, servetinin şaşaasını, sanatının harikalarını, kendi maharetini göstersin. Ta ki, manevî cemal ve kemâlini iki vecihle müşahede etsin: Bir vechi, bizzat kendi kuşatıcı ilmiyle ve bakışıyla görsün. Diğeri, diğer şuurlu varlıkların nazarıyla baksın.” (bk. Sözler, On Birinci Söz, s.120).

    Bu safha ayan-ı sabitenin teşahhus ettiği varlığın ilk sahnesidir.

    Amâ kavramının ince bulut anlamına geldiğini görmüştük. Bu anlama göre, Amâ safhası, kâinatın ikinci safhasını teşkil eden bulutumsu nebülaların teşekkül ettiği sahneye de dikkat çekmektedir. Hadiste Amâ olarak ifade edilen sahne, Kur’an’da duhan/duman olarak ifade edilmiş gibidir. Aşağıdaki ayet bu hususu işaret etmektedir:

    “Sonra (Allah’ın iradesi) duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona (göğe) ve yerküreye: “İsteyerek veya istemeyerek gelin!” dedi. İkisi de: “İsteyerek geldik” dediler.” (Fussilet, 41/11).

    Hadiste geçen “Allah mahlukatı yaratmadan önce Âmâ’da idi.” mealindeki ifadede yer alan “amâ” kavramı, ikinci sahnede duman adını alıyor. Ve ayette bu şekilde yer alıyor. İnce bulut biraz daha varlıkların teşekkülüne medar olacak bir vaziyet alıyor. Sonuçta gök ve yer olarak ayrılıp sabit bir düzene geçiliyor. Ayette mealen yer alan “Ona (göğe) ve yerküreye: “İsteyerek veya istemeyerek gelin!” dedi. İkisi de: isteyerek geldik, dediler.” ifadesi bu gerçeğe işaret etmektedir.

    • hur-kan
      13 Nisan 2016, 04:03

      Kardesim yusuf noktayi koymus,selam ve dua ile yusufum:)

    • Zeki Alperen
      13 Nisan 2016, 10:28

      Yusuf Bey siz direkt AMA’nın ne olduğunu ve bundan ne olduğunu açıklarmısınız. Alıntı yapmadan. Lütfen!

      • hur-kan
        13 Nisan 2016, 12:34

        Zeki alinti malinti adini ne koyarsan lakin sen hala bir sey anlamadinmi yusufun alintisini okuduktan sonra,devrik oldu ama idare et:)

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 07:07

        SİZİN GİBİ HAKİKATLERE KARŞI SAĞIR, DİLSİZ VE KÖR ÂMÂLARA HİÇ BİR ŞEY ANLATILMAZ ZEKİ BEY!!!

  54. zeki Alperen
    13 Nisan 2016, 17:34

    Hur-Kan, biz burada bir konuyu tartışıyoruz. Kişilerin kişiliği olsun, yazım şekli olsun veya başka şahsi durumlarını asla ne konuşmaya çalışırız ne de eleştiririz. Aynı şekilde sizin için de geçerli olması gerek sanırım. İşimiz sadece konular üzerinde olmalıdır diye düşünürüm. Tartışma veya sohbet seviyesini ise düşürmek hoş bir şey değil ve burada ciddi konular üzerinde sadece düşüncelerimizi söylemek en tabii hakkımızdır. Buna herkesin uyması gerekir sanırım. Size sizin yazım, imla vb gibi durumunuz beni ilgilendirmez, usta olan düzlükte de taşlıkta da olsa işini halleder. Ben aceleden yazdım ve orada Yusuf beye de “AMA’nın ne olduğunu ve bundan ne maksadın olduğunu” yazımda maksadın kelimesini eksik yazmışım. BİZİM GİBİ DÜŞÜNCELERE-KONULARA TAKINTI YAP, DEVRİK OLMUŞ VEYA EKSİK OLMUŞ OLANLARA TAKINTI YAPMA. EN SONDA DA İDARE ET! DEMEN SAMİMİ OLMADIĞINIZI GÖSTERİR. Siz değil Yusuf beyden cevap beklediğimi ayrıca sanırım Yusuf beyde sanırım vekil kullanmıyor diye düşünüyorum.

    • yolcu
      28 Nisan 2016, 01:10

      Vallahi seyhul ekbere inanmayanlar.imaniyla oynar.Allahu teala veli dostlarini cok ama cok sever.hatta onlara dusmanlik edene harp acacagini buyuruyor.hepsi basimizin taci.itikat ayri birsey kardesler.inanmak cok farkli.tayyi mekan olayi var.bu kardesimize Allah hidayet versin ins.Allahin hic bir veli kuluna dil uzatilmaz.basiyla oynuyor farkinda degil zavalli.ne diyeyim tasavvuftan bi haber.lLekum dinikum veliyedin

      • harun
        28 Nisan 2016, 19:13

        iman nedir, bilgiye (vahye) dayanmayan şeyler imanda delil olur mu, subutu ve delaleti kati olmayan şeyler zan mıdır yakin midir, zan hakikat namına bir şey ifade eder mi

      • zeki Alperen
        29 Nisan 2016, 17:08

        Ey! Yolcu, ben senin inandığın şekilde inanmak zorundamıyım? Ey! Yolcu, ben seninle birlikte okuduğumuz bu Muhyidini Arabi yazısını yine senin gibi kabul etmek zorundamıyım? Süslemeyi bırak neden ona buna yafta yapıştırmaya ve iftira atmaya çalışırsın? Sen de bizim gibi fikrini açıkla eğer varsa tabi. Ben kimseye dil uzatmıyorum. Sadece düşüncelerimi serde diyorum. İsteyen kabul eder, istemeyen kabul etmez. Dinde zorlama yok denilen bir uyarı vardır. AYRICA BURADA BAŞIYLA OYNUYOR DEMEKLE BİZİ ÖLÜMLE Mİ TEHDİT EDERSİN? CEVABINI BEKLİYORUM.

      • harun
        05 Mayıs 2016, 22:22

        sünnetullaha zıt olan tayyi mekan varsa ALLAH rasulü neden medineye hicretinde günlerce saklandı izini kaybettirmeye çalıştı.

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 07:10

      İNSAN HAKÎKATLERE KARŞI KÖR OLMAYA GÖRSÜN. YAZAN KENDİ KUSURUNU SÖYLESE DE ADAM KENDİ ÜZERİNE ALIR. ÇÜNKÜ MAKSADI ANLAMAK DEĞİL, AZGINCA VE ÖLÇÜSÜZCE SALDIRMAK!..

  55. zeki Alperen
    29 Nisan 2016, 17:55

    Yüce ALLAH kim beni Üçten biri sayarsa onlar kaybedenlerdendir. Demekte iken Yüce ALLAH’A Mekan, Zaman ve Şekil izafe edebilirmiyiz? Asla. İnanın gözlerimiz dolarak bu konular çok bildik konulardır ama inanın çok yanlışlar vardır. Tek tek zamanla İnşaALLAH açıklayacağım. ““Allah’a benzer hiçbir şey yoktur.” (Şura, 42/11)”, “Allah mahlukatı yaratmadan önce bir ‘AMA’da idi. Amanın altında da hava, üstünde de hava vardı.”(bk. El-Futuhatu’l-Mekkiye, I/148). Allah için okurmusunuz ne diyor? ““Onlar, ancak buluttan gölgeler içinde Allah’ın (emrinin) ve meleklerin gelmesini ve işin bitirilmesinden başka bir şey mi beklerler? Halbuki bütün işler sadece Allah’a döndürülür.”(Bakar, 2/210)”*** Doğrusu ise bu olmalıdır. Diyanet meali; Bakara Süresi: Onlar (böyle davranmakla), bulut gölgeleri içinde Allah’ın (azabının) ve meleklerin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Halbuki bütün işler Allah’a döndürülür. ﴾210﴿*** Burada maksat Bulutlar içinde şimşekler ve yıldırımlar gibi Yüce ALLAH’In azabının gelmesinimi? demekte iken, Vallahi Allah’ın Bulutlar içinde olduğunu asla söylememektedir. Böyle saçma şey mi olur. Yüce ALLAH başka yerlerde de günahkar insanların azaplarını yerden-ayaklarının altından çıkartmaktadır. Buna göre o zaman sümme haşşa Yüce ALLAH yerin altında mı oluyor kardeşim. Burada anlatılanlarda sürekli çelişkiler ve ayetleri hatta hadisleri kendi inandığı şekilde yazma gayreti vardır. Bizim de üzüldüğümüz taraf da budur. Arşın üstünde su yoktur. Arşın kendisini su kaplamıştır. Yüce ALLAH vallahi bunları da yaparken asla sadece ve sadece hep bunun içinde değildi. Yüce ALLAH her yerdedir. Bize bizden daha yakın olan ALLAH Sonsuz kudreti ile sonsuz ihatası ile O’na ne bir zaman (zira zamanları yaratan O’dur) O’na ne bir Mekan (zira Mekanları da yaratan O’dur.) O’na asla ve Kat’a bir Şekil (Her şeye bir şekil veren, her şeyi de şekilden şekile sokan da O iken) veremeyiz. Siz bana bu konularda (istidatım olan) sorular sorun. Ben de sizlere cevaplayayım. Mesela, En Başta 1. DİN nedir? 2. Namaz nedir? 3. Neden imtihan? 4. Neden Yüce ALLAH’ı 3’ten biri sayamayız? 5. Dünyanın, Evrenin hatta daha ilerisinde olanların neler olduğunu! 6. Karadelikler hakkında bilgiler. 7. Cinler 8. Paralel evren varmıdır? 9. Uzay çalışmalarında Ay’a gerçekten gidildi mi? 10. 1. Ölümü insanların çözeceği hakkında! 11. Yüce ALLAH 2 Batının ve 2 Doğunun sahibidir derken, ne demek istemiştir? 12. İnsanlar Yeryüzünde yaratılmadan evvel başka bir yerdemiydi? Ve daha nice sorular. Ama buna benzer sorular Aklıma gelmişken, Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük bir önemle işaret ettiği ÜST AKIL? Ve yine buna benzer sorular? Size hayal veya saçma gelebilir. Ama bura da inanın Ya Kur’an-ı Kerim den veya Hadisten veya Canlı tarihten hem de meydana gelen olayları anlatarak açıklama cihetine gideceğim. Amacım bilgi eğer doğruysa Hak’tandır. Sahibi biz değiliz. Yüce ALLAH’tır. Yok Yanlış ise bizdendir. O da Şeytanın bize sağımızdan solumuzdan, Önümüzden ve arkamızdan yaklaşarak beynimize yalan ve yanlış bilgileri kendinden aktarmasıdır. Biz de Doğru bilgide olduğu gibi sadece ve sadece ARACIYIZ! Yüce ALLAH bize doğruları söyletsin. Şeytanın ve desiselerinden bize yanlış aktardığı bilgilerden korusun. Şeytandan Yüce ALLAH’a sığınırım.

    • Mustafa Çıkrık
      14 Şubat 2017, 07:14

      SİZİN GİBİ ALLAHIN VELÎ VE ÂLİM KULLARINI, KERAMETLERİNİ İNKÂR EDENLERDEN DE BİZ ALLAHA SIĞINIYORUZ!!!

      • zeki Alperen
        14 Mayıs 2017, 04:24

        Bay Mustafa ÇIKRIK mütemadiyen bana cevap verme gereksinimini duymuşsunuz. Önceki cevaplarınız da benim yorumlarımı önce kendi tezgahınıza göre yönlendiriyor sanki yalan-yanlış yazmışız gibi kanalize ediyorsunuz. Sonraki ilerleyen yorumlar ile ve saatler geçtikçe hırçınlaşıyorsunuz. Benim yazdıklarımın hangi birinde burada yorum yazan tüm arkadaşlar da dahil olmak üzere hiç bir kimseye ne hakaret nede ŞEYTAN İBLİS İB…ne kelimeleri gibi küfürler savurmadım. Evvela bir mumin asla ve asla başka birine hele Müslümanım diyen birine asla ŞEYTAN diyemez. Yazıklar olsun size ki bazen güzel yazdığınız sözlerinize o küfürleri ve hakaretleri savurduğunuz için. Ben asla sizin seviyenize düşerek o ettiğiniz küfürler ve hakaretleri dahi size iade etmiyorum. Sadece Yüce ALLAH’TAN sizi hidayete erdirmesini nasip eylesin diyorum. Dikkat ederseniz ben burada asla ve asla kişiler ile ve kişilerin kendileri ile bir söz beyan etmiş değilim. Hele hakaret ise yine etmiş değilim. Yazıklar olsun. Şunu bilin ki bir kere biz asla Yüce ALLAH’IN veli kullarına ve Dostlarına aksi bir söz beyan edecek kadar ne itikadimiz ne de karakterimiz zayıf değil. Ben sadece burada düşüncelerimi açıklamaktan öteye de geçmedim. Her kes düşüncelerini açıklamakta özgürdür. Ama hiç bir kimse asla bir başkasına düşüncelerinden ötürü küfür etmeye ve hakaret etmeye ne hakkı vardır, ne de haddi vardır. Yazıklar olsun böyle yapanlara! Bunları Yüce ALLAH’A havale ediyorum. Bekleyin sizin yazdıklarınıza da uygun zaman da cevap vereceğim. Bendeniz sözü yada yazılanı tanırım. Öyle yazılan kelimeleri ve sözleri olmadı-tutmadı diye bu kez bahanelerle değiştirenleri yada onlara kılıf uyarlıyanlarında bu hareketi onun ne derece takkiye içinde olduğunu gösterir. Benim de burada böyle yapanlara itirazım vardır. İnsan özellikle Mumin net olmalıdır. kızmadan kızdırmadan, darıltmadan ve darılmadan düşüncelerini açıklamalıdır. DOĞRU BİLGİ BİZİM DEĞİL ALLAH’TANDIR. YANLIŞ BİLGİ İSE ŞEYTANDIR. YANLIŞ BİLGİDEN DE YÜCE ALLAH’A SIĞINIRIM. Saygılarımla.

  56. ERHAN
    30 Mayıs 2016, 23:52

    Müthiş yorumlar var.Zevkle okudum.Hepinizden Allah razı olsun.Selametle..

    • Mehmet
      25 Temmuz 2016, 01:30

      Selamünaleykum arkadaşkar.allahütealanın zatını düşünmeyin.mahlukat ını düşünün.cahil birisi olarak söylüyorum.allah bütün müslümanlara hayırlı ilimler versin
      Hidayete erdirip sabit kılsın amin

  57. Ali
    27 Temmuz 2016, 22:59

    Allah ondan razi olsun onu anlamaya bilirsiniz zaten o söylüyor benim kitabımı veli zaat lar okusun buyurmakta lütfen zaat a hakaret eder gibi dusuncelerde bulunmayın tşkler

  58. zafer
    30 Temmuz 2016, 12:26

    Önce Lüb ül lüb(Özün Özü) okunmalı. Ayrıca spiritüel bilgi olmaksızın anlaşılması oldukça zor tabi çeviriyi yapanın bilgisi de önemli, zira Farça ağırlıklı olan kitap çevirilirken en uygun Türkçe karşılığın seçilebilmesi için de sufi ve spiritüalist bilgilere sahip olunması gerekir.
    Muhyiddin-i Arabi bilinen en eski sipiritüalist olarak kabul edilir. Eserlerinde verdiği bilgiler Dr. Bedri Ruhselman çalışmaları sonucu yazdığı kitaplar ile örtüşmektedir.

  59. Muhammet Koray çakar
    07 Ekim 2016, 09:31

    Muhyiddin arabi iyi ve gerçek bir zatır. Şahidim ki onun hayatını okumak için 1 saat ayirdiktann snra gözlerimi ovusturdum bi anda uyuya kalmışım. Fakat hiç uyumaya irade etmemiş iken birden karşımda belirdi, eğilip sağ gözümü öptü. Uyandım uyudugumada şaşırdım gördüğümde sağ gözündeki islakligada. ZEKİ beyefendi ve bu zati muhterem görüşlerine olumsuz yönde şekil vermek isteyen güzel arkadaşlarim bu insanlar evliyalari. Keramet sahibidir. İnsanda keramet vuku buluyor ise zat fena hali üzerine yaşamış bekar hali ne ticesinde Kemalpaşa ermiş erenlerden olmuştur. Yani nefsi arzularını fena bularak öldürmüş cüzi iradesini irade i Külliye birakmisdirlar. Bundan snra ağzından çıkan söz nefsi olmayışı karşısında ilhamı çünki istemeyiniz bakmış tamamiyle allaha yonelmistir. Siz güzel kardeşlerim ? Eger bu yazdığınız yorumları evliya ulaşın fena halini bularak yazdınız yoksa HELE HELE karnını tok olarak yazdınız? Lütfen sizden ricam tövbe edin ümmet insanları güzel kardeşlerim evliya sana hakkını helal eder ben kefilim ama sen ahirette utanirsin üzülürüm eğer gerçek müminler iseniz İslamın yayılmasına vesile olan bir zati kotuleyip onu araştırmak isteyenlere mani, on yargı olmayın zaten allah cc iradesine siz hicliksiniz fakat amacı gayem. Yaradan anlamaya çalışın Rabbim binlerce evliya ile dile getrtmis zaten okumuyosanizda on yargıyla kendinizi aşağılayıcı aşağısında sokmayı kardeşlerim benim aynı ummetteniz ben sizler için üzüldüm yazdım

    • harun
      08 Ekim 2016, 23:18

      Seni uykuda öpen iblistir kardeş dikkat et başka şeyler de yapmasın sana

      • Mustafa Çıkrık
        14 Şubat 2017, 07:17

        KARDEŞİ ŞEYTANIN ÖPTÜĞÜNÜ SÖYLEDİĞİNİZE GÖRE KENDİSİYLE ÇOK YAKINSINIZ HER HALDE! EUZUBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACİM!

  60. Muhammet Koray çakar
    07 Ekim 2016, 09:34

    Kemalpaşa yazan yer kemal mertebesine bekar hali yazan beka hali tablet otomatik yazmış kardeşlerim

  61. Muhammet Koray çakar
    07 Ekim 2016, 10:21

    Şimdi Allah’tan dinleyiniz ve Allah’a dönünüz! (7)

    Ya’nî bu kitapta yazılmış olan marifetler ve hakîkatler, mâdemki hakîkat-i muhammediyye mertebesinden kalbime iner ve ben onları sunma husûsunda aslâ hakim olmayıp tercüme ediciyim, ve onları olduğu gibi aktarırım ve hakîkat-i muhammediyye mertebesi ise, ahad olan zât’ın bu mertebe ile açığa çıkmasından ibârettir; şu halde siz bu ilim ve hikmetleri Allah’tan dinleyiniz. Ve bu hikmetleri ve marifetleri dinlediğiniz vakit, anlattıklarımın hakîkatine ilminizin yokluğundan dolayı tâkat getiremeyecek olursanız, itirâz etmeyip Allah’a dönünüz ki, o anlatılanların manaları câmi ismi mertebesinden sizin kalbinize doğsun. Zat in kendi kitabindan

  62. Felasife
    05 Temmuz 2017, 02:31

    İbn-i Arabi öncelikle İbn-i Rüştün talabesi filan olmamış, babası vasıtasıyla 1 kere görüşmüş o kadar, birde İbn-i Rüşdün cenazesine gidiyor, orada yazık bizde ki ilimden nasibi olmadı gibisinden bir söz de ediyor.
    Keşfi Akıl (akıl ötesi) ‘ın babası, Akılcılık denen akımın babasının talebesi olacak bu mümkün değil! Kimyaları uyuşmuyor bir kere. Fahreddin Râzi gibilerle de kimyası uyuşmuyor, hatta ona yazdığı mektuplar da var. Merak eden araştırabilir, kardeşim Fahreddin diye başlayan satırları hayli ilginçtir.

    Arabi’yi çok anlamaya çalışmamak gerekiyor, anlaşılmaz biridir, zira yaşadıkları hiç normal şeyler değildir, yazdıklarını anlamaya çalışmak daha yerindedir, gerçi onlarda çoğunca zor şeylerdir, herkese değil, meraklısınadır.
    Arabi aykırı biridir, bu Fusus’un da zirve yapmıştır, Mollalar hakkında ölüm fermanları vermişlerdir, bu yüzden Anadolu’ya kadar da gelmiştir.
    Kuran normal akılla, tahsille anlaşılmaz, Keşfi akıl yani Akıl ötesi gereklidir der, zaten bu yüzden Akılcılık denen şey ile yolu ayrılmıştır, Sufilerin yolu budur, ayrıktır.

    1-) Arabi 17 yaşlarındayken bir hastalık geçiriyor, haftalarca öldü ölecek gözüyle bakılırken, bir gün kalkıveriyor ve kalkış o kalkış. Ondan sonra Arabi Arabi oluyor. Gençlikte yazdıklarıyla yaşlılığında yazdıkları arasında çok farkta olmuyor. Ondan öncesinde süper çocuk çok değil ama bu olaydan sonra şöhreti dağ gibi büyüyor, zira işin içine keşf, keramet hikayeleri giriyor, harikalıklar gösteriyor.

    2-) 500 civarı, hatta daha fazla kitap yazdığından söz ediliyor, çünkü o yazmaya mecburdu!
    İşin içinde birde mektuplar filan var ki, Arabi yazmadan duramıyordu, bu zaten ortadadır.
    Sebebine gelince,
    Kitap yazmadığı zaman hastalandığını, adeta doğum sancıları gibi kıvrandığını, ne zaman ki yazma işi bitiyor biraz rahata erdiğini söylüyor. Bu yüzden “Hükmü altındayız hâllerin!” diyen de birisidir.

    3-) Arabi’de ki başka enteresanlıkta kehanetlerden falcılığa, rüyalardan keşflere kadar mistik ne varsa, onlara dair de bir şeyler söylemesidir. Bunlara dair müstakil kitaplarının da olmasıdır. Oysa kehanet gibi şeyler zaten yasaktır, lakin genede o bunlardan da bahsediyor, çünkü mecbur!

    Hasılı onu “gerçekten” anlamaya çalışmak isteyenler, Şamanizme de bakarsalar fena olmaz, zira o aynı zamanda Şamanikte biridir. Lakin bu yönü hep göz ardı edilmiştir, o yüzden de bu kadar anlaşılması zor biri olmuştur.

    Koca Şeyhe saygılarımla…

  63. Adem
    07 Ekim 2017, 22:32

    İstediğin kadar bilgili ol; gerekirse vücudun her zerresi senin bilgi olsun; senin anlattığın karşının anlayabileceği kadardır.

    Mevlanaya biri gelir sorar der ki; içki haram mı diye. O da der ki sana haram ama bana değil. Burayı anlamlandıracak bilgi birikimi çoğumuzda yok. Burada da böyle.

    Allah celle celalühü ayetinde ne diyor; ayetlerimi sindire sindire, düşüne düşüne okuyun diyor. Biz ise arapçasını okuyup kuran hatmettik diyoruz. Ölüye fatiha verirken ona fatihayı oku geç yapıyruz. Manası nedir, ne anlatılmaktadır düşünmüyoruz. Arkadaşlar; biz konuyu çok yanlış anlıyoruz. Bunu nefsim adına söylüyorum; düşünmeyi aklı dünyanın hizmetine sunduk. Ona köle ettik. Hinlik düşündüğümüzde aklıma bir fikir geldi diyoruz, aklı bundan ötesine geçiremiyoruz.

    Evliyatullahların ayette de belirtildiği gibi iki özelliği vardır: İman ve takva. Bunların da dereceleri vardır. Akıl, dil ve kalbi açar. Ona yol gösterir. Kalbin ilacı zikirdir. Allahı andığında beslenir, yoksa körelir. Bİzler nefsine uyan,riyakar insanlarız. Böylesi insanlar hakkında hiç yapamıyorsak düşünce belirtmemek bizim için daha iyi olacaktır. “Selam” size.

  64. 17 Eylül 2019, 12:40

    https://edebifeylesof.blogspot.com/ Hayattaki her olgu hakkında bir çıkarımda bulunmak delilik midir? Buna delilik diyenin yaşamasındaki anlam nedir?

  65. 11 Haziran 2022, 10:02

    Yani hocalarımız muhittin arabiye kâfir derler,sebebi söylediği şeyler ama hadiste kuranda müteşabih ayetler ile uğraşanları hor görmüşler ve onlardan kaçınılmalı olduğunu söylemiştir. Söylediklerinin çoğu doğrudur ama içinde felsefe,bilim,vb şeyler katmıştır. Ben de peygamberimizi rüyamda gördüm hatta yalan yok 3 kere gördüm,her son gördüğümde genç gördüm onu elimi sırtına alt tarafına koydum ve bedeninin o pekliği dikkattimi çekti ne kadar güzelsin dedim öyle dedi,arkadaş gibi idik yürüyorduk cok konuşmadım. Buda bir imtihan bazen insanın kalp gözü açılır ve bu kalp gözünün açılması bilgiye ulaşması kolaydır ama bilgi ilim o kadar agirdirki kişi bunu düşünce yüzeyinde sorgular arar ve bunu anlamlandırmaya çalışırsa hata eder,cunki arada şeytanın vesvese ve onun bilgisine baş vurur istemeden,Allaha şirk koşar tabi Allah en doğrusunu bilir,ilik de başa beladır onla amel etmek gerekir yoksa insan sapıtabilir bir cok alim başına gelen budur Allah herşeyden noksandır. Ona kurulan her cümle bence boştur mesela Allah resulü sav veya musa as onu gordukleri halde ona yer nizam veya onun varlığı hakkında cok az şey söylemiştir Allah herşeyden mu

  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın