Başlangıç > Tarih > Kâbe İlk Ne Zaman Yapıldı, Nasıl Yapıldı? Kâbe’nin Tarihçesi

Kâbe İlk Ne Zaman Yapıldı, Nasıl Yapıldı? Kâbe’nin Tarihçesi

 

“Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor. (şöyle diyorlardı) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur: Şüphesiz sen işitensin, bilensin”. (Bakara Suresi – Ayet: 127)

Kabe’nin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz. Adem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler. Kabe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Hz. Adem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Adem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun üzerine Hz. Şit, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bir bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün Hacer-ül Esved diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır.

Hz. İbrahim Allah’ın emri ile Kabe’nin bulunduğu yere gider. Oğlu İsmail, annesi ile birlikte orada iskan eder. Sonra İsmail ile beraber Kabe’nin yerini kazar. Hz. Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kabe’yi inşa eder. Ayette “Beytullah’ın temellerini yükseltiyor” cümlesi bunu ifade eder.”

“İnsanın ilk evi” şeklinde adlandırılan ve her gün yüz milyonlarca Müslümanın, o yöne dönerek ibadet ettikleri Kabe’nin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmiyor, öte yandan Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından ikinci kez inşa edilmesi sırasında bazı esrarengiz olayların yaşandığı belirtiliyor.

DÜNYADA YAŞAYAN ve çeşitli dinlere mensup insanların farklı farklı ibadet şekilleri vardır. Her inanç sahibi, kendi dininin gerek­tirdiği şekilde her gün ibadetini sürdürür. Kabe, Müslümanların ibadetinde çok önemli bir yer tutar. Her gün dünya üzerinde yaşayan milyonlarca Müslüman, nerede olurlarsa olsunlar, Kabe’nin bulunduğu yönü hedef alıp, o yöne doğru namaz kılarlar.

Kabe’nin yerini arıyor

Birçok kaynağın bildirdiğine göre, Kabe’nin bu günkü duruma gelişi, Hz. İbrahim’in zama­nına dek uzanır. İslam metinlerinde Allah’ın Hz. İbrahim’i Kabe’yi inşa etmekle görevlendirerek Mekke’ye gönderdiği yazılı­dır. Bununla birlikte, Kabe’nin Hz. İbrahim’ den çok çok daha eski dönemlere uzanan bir geçmişi olduğu da söyleniyor. Çünkü Hz. İbrahim’in Kâbe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldiği sırada, “Kabe’nin yerini aradığından” söz ediliyor. İnanışa göre Kabe çok önceleride vardı. Fakat Nuh Tufanı sırasında yıkıla­rak kayboldu. İşte Hz. İbrahim de Kabe’nin özgün yerini bulmak ve onu yeniden inşa etmekle görevlendirilmişti.

Dünyadan 1000 yıl önce yaratıldı

İslam bilginleri arasındaki yaygın inanca göre, “Allah gökleri ve yeri yaratmadan 40 yıl ince, Kabe su üzerinde bir köpük halinde bulunuyordu.” Yeryüzü o köpükten döşenmiştir. Dolayısıyla Kabe, kâinatın mayasını oluşturmaktadır. Bir başka söylentiye göre de Allah yeryüzüne ait hiçbir şey yaratmadan 1000 yıl önce Kabe’nin yerini yaratmıştı. Aynı inanışa göre Kabe’nin temelleri yerin yedi kat altına kadar uzanır.

İlk tavaf ne zaman oldu?

Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in oğlu Muhammed, babası ile bir adamın arasında geçen ilginç bir konuşmaya tanık olduğundan söz eder. “Babam ile beraber Mekke’de Mes­cidi Haram’daydik. Babam Kabe’yi tavaf ediyordu, ben de onun arkasından gidiyordum. Birden babamın yanına bir adam yaklaştı ve şöyle dedi: ‘Ey Resulullah’ın oğlu! Sana bir şey sormak istiyorum’. Babam ise tavaf bitin­ceye kadar adamla konuşmadı. Daha sonra babam tavafını bitirdi ve Kabe’nin oluğunun (mizab) altında durdu. O adam tekrar geldi ve babama şunu sordu: ‘Kabe’yi tavafın başlangı­cını soruyorum. Tavaf ne zaman, nasıl ve niçin yapılmıştır?’ Şam yöresinden geldiğini öğrendi­ğim bu adama babam şunları anlattı:”

 “Yeryüzüne bir halife göndereceğim”
“Şam’lı kardeş, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi ezberle ve doğru olarak anlat. Kabe’yi tavafın başlangıcı şöyledir: Allah meleklere, ‘Ben yer­yüzüne bir halife göndereceğim’ dediği zaman melekler ona, ‘Ey bizim Rabbimiz! Halife, yer­yüzünü fesada uğratacak, orada kanlar akıta­cak, düşmanlıkta bulanacak, suç ve cinayet işleyecek kimselerden, yani bizden başkasın­dan mı tayin olunacak? Rabbimiz, o halifeyi bizim aramızdan seç’ şeklinde ısrar ettiler. Allah ise şöyle dedi: ‘Ben şüphesiz sizin bilme­diklerinizi de bilirim.’ “

Gökteki beyt
“Melekler bunun üzerine Rab’larına karşı yap­tıkları bu itirazdan ötürü, O’nun gazabını anlayarak Arş’a sığındılar. Başlarını yukarıya kaldırarak Allah’a yalvarmaya başladılar. Bu şekilde hiç durmadan saatlerce arşı tavaf etti­ler. Bu hareketlerinden ötürü Allah meleklere acıdı. Bundan sonra da Allah arşın altında dört direkli bir ‘Beyt’ (ev) koydu. Bu Beyt’in direkle­rini kırmızı yakuttan süsledi ve ona Beyt’üd Darrah adını verdi. Sonra da meleklere şöyle dedi: “Arşı tavaf etmeyi bırakın da bu Beyt’i dolaşın.’ Bunun üzerine melekler bu gökteki Beyt’in çev­resinde tavafa başladılar. (Bazı araştırmacılar Darrah’ın, gökte tam Kabe’nin hizasında bulunduğunu ve buna da Beyt’ül-Mamur denildiğini öne sürüyorlar).

Melekler Kabe’nin temelini kazıyorlar

Yine bir diğer İslam inancına göre, Âdem, cennetten yeryüzüne indirildiğinde, Allah onu teselli etmek için melekler aracılığıyla yeryüzüne bir beyt indirmişti. Melekler yeryü­züne inip Kabe için yedinci kata kadar varan bir temel kazdılar. Temele ancak otuz kişinin kaldırabileceği büyüklükte taşlar yerleştirdi­ler. Âdem de bu sağlam temelin üzerine cen­netten indirilen beyti yerleştirdi. Ve onun çevresinde ilk tavaf eden kişi oldu.

Tufan’da kayboldu

Nuh Tufanı’nda ise Kabe’nin yeri kayboldu. Tufan’dan, Hz. İbrahim’in zamanına kadar yeri de belirsiz kaldı. Sadece Kabe’nin bulun­duğu alan biliniyordu. Bu yer de kırmızı top­raklı ve sel sularının ulaşamayacağı kadar tümsek bir tepe durumundaydı. Yeri kesin olarak belli olmamakla birlikte, insanlar tara­fından Kabe’nin yerinin bu bölgede olduğu biliniyordu ve tıpkı bugün olduğu gibi o zaman da yeryüzünün çeşitli yerlerinden insanlar Kabe’nin bulunduğu bölgeye gelip dua ederlerdi, ibadet ederlerdi.

Esrarengiz bulut

Bu durum Hz. İbrahim’in Allah tarafından Kabe’nin yeniden inşa edilmesiyle görevlen­dirildiği zamana kadar sürdü. Bu konuya iliş­kin kaynaklardaki bilgilere göre Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından inşasında birtakım esrarengiz olaylar oldu. Sözgelimi Hz. İbra­him, Kabe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldi­ğinde, yanında bir melek ve ‘Sekine’ adı verilen bir “şey” vardı. Sekine’nin ne olduğu konusunda çelişkili ve farklı bilgiler öne sürü­lüyor. Kimilerine göre, Sekine iki kanadı ve kedi başı gibi bir başı olan ve çok hızlı uçan bir “kuş” idi. Kimilerine göre ise Sekine’nin insan yüzüne benzeyen bir yüzü vardı ve bir tür inilti sesi çıkarırdı. Daha başkaları ise Sekine’nin hoş bir rüzgâr olduğunu öne sürüyorlar.

 
 

Müslüman hacıların Kabe’de tavaf ettikleri sırada çekilen bir gece fotoğrafı, islami inanışa göre ilk tavaf Âdem Peygamberden önce melekler tarafından yapıldı. Meleklerin gökte tavaf ettikleri yer, tam bugünkü Kabe’nin bulunduğu yerin üstündeydi

 

Bulut yere iniyor

Hz. İbrahim, bugünkü Kabe’nin bulunduğu yere gelince Sekine, ona, “Burada dur!” dedi. Kabe’nin yeri bu şekilde belirlendikten sonra Sekine, içinde baş şekli bulunan bir bulut biçi­minde yere indi. Bulut ona Kabe’nin inşa edi­leceği yer üzerinde görünerek şöyle dedi: “Ey İbrahim! Rabbin sana bu bulutun altında ve onun ölçüsünde bir temel kazmanı emrediyor.” Hz. İbrahim de bulutun gösterdiği ölçülerde yeri kazmaya başladı. Oğlu Hz. İsmail de ona yardım ediyordu. Bir süre sonra Kabe’nin Adem tarafından inşa edildiği zamanki ilk temeline ulaştılar. Bundan sonra meleklerin de yardımıyla Kabe inşa edilmeye başlandı. Kabe’nin inşasında kullanılan taşların, Sina, Lübnan, Hira, Zeytinlik ve Cudi dağlarından getirildiği söyleniyor.

Kabe’nin kapısının üzerindeki siyah örtü hac mevsiminde kaldırılır. Kapıya el sürmek hacıların yerine getirmesi gereken bir davranış olarak kabul ediliyor

 

Levite olan taş

Kabe’nin yüksekliği yerden bir adam boyu olunca bulut birden kayboldu. Bundan sonra Kabe’nin duvarları inşa edilmeye başlandı. Hz. İsmail taş taşıyor, yaşlı babası Hz. İbra­him de duvar örüyordu. Fakat binanın duvar­ları yükselip de insan boyunu aşınca Hz. İsmail özel bir taş getirdi. Bu taş denildiğine göre yere temas etmiyordu ve Hz. İbrahim’in ihtiyacına göre alçalıp, yükseliyordu. Kabe’ nin duvarı Hacer-ül Esved taşının bulunduğu yere gelince Hz. İbrahim oğluna şöyle dedi: “Bana öyle bir taş getir ki, onu bu köşeye koyayım.” Bunun üzerine Hz. İsmail, babas­nın istediği taşı bulmak için çevrede dağlara çıktı. O sırada karşısına Cebrail çıktı ve ona Hacer-ül Esved taşını verdi. Taş böylece bugünkü yerine yerleştirildi.

 

İnsanlar kirletmeseydi, şifa verecekti

Hz. Muhammed’in ise Hacer-ül Esved ile ilgili olarak şöyle dediği söyleniyor: “Bu taş eğer cahiliye devrinin pislikleri ve kirleri ile kirletil­miş olmasaydı onunla her türlü hastalık, veba ve musibetten kurtulmak için Allah’tan şifa istenirdi. Allah elbette bir gün onu ilk yarattığı şekle döndürecektir. O, cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi, fakat, Allah onu, kötülerin günahlarından ötürü değiştirip, ziynetini zalim ve günahkârlardan gizledi. Çünkü onlar, cen­netten çıkma bir şey bakmaya layık değillerdir.”


Cennetten getirildiğine inanılan Hacer-ül Esved taşı, Hz. Muhammed’e göre bu kara taş önceleri bembeyazdı, insanların günahları onu kararttı.

 

“Hacer-ül Esved cennete dönecektir”

Hz. Muhammed’in Hacer-ül Esved ile ilgili diğer sözleri de şöyle: “Hacer-ül Esved cennet taşlarından bir taştır. Eğer ona kirli eller dokunmasaydı, şimdi aynen indiği şekilde kala­caktı… Hacer-ül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Allah onun vasıtasıyla kulları ile tokalaşır… Cebrail, Hacer-ül Esved’i cennetten getirdi ve onu gördüğünüz yere yerleştirdi. O sizin desteğinizdir. O durdukça siz iyilik üze­rinde kalırsınız. Ona gücünüz yettiği kadar yapışın. Çünkü şüphe yoktur ki, Cebrail bir gün gelip onu getirdiği yere götürecektir… Hacer-ül Esved cennet yakutlarından bir yakuttur. Dönüp gideceği yer de yine cennettir.”
İbni Abbas ise şöyle diyor: “Yeryüzünde cennete ait sadece iki varlık vardır. Bunlardan biri Hacer-ül Esved, diğeri ise Makamı ibrahim’dir. Eğer bunlara müşriklerin elleri dokunmamış olsaydı, onlara dokunan kimse­lere Allah şifa verecektir.”

 

Dünyaya ait değil

Hacer-ül Esved taşı, Kabe’nin doğu köşe­sinde, kapıya yakın bir yerde ve yerden 1,5 metre yükseklikte yer alır. Bu taş, 30 cm çapında, yumurta biçiminde, hafif sarı ve kır­mızı damarlı bir taştır. Bilim adamları Hacer-ül Esved’in yüzyıllardır çeşitli etkilerle karşı karşıya kalmasından ötürü, onun yapısını anlamanın son derece güç olduğunu söylü­yorlar. Ayrıca bu taşın yeryüzünde kendi türünde “tek” olduğunu öne sürenler de var. Bazı araştırmacılar da Hacer-ül Esved’in dün­yaya ait bir taş olmadığını, başka bir dünya­dan getirilmiş olabileceğini belirtiyorlar.

 

Kabe ve 19 sayısı

Öte yandan, gizemli 19 sayısının Kabe ve çev­resinde de ortaya çıktığı görülüyor. Derinle­mesine olmamakla birlikte, yapılan küçük bir inceleme, şu sonuçlan ortaya koydu: Kabe’ nin de içinde bulunduğu Mescid-ül-Haram’ın kapılarının sayısı 19’dur. Hacer-ül Esved ile Makamı İbrahim’in arasındaki uzaklık 19 metredir. Kabe’nin içerisinde bulunan levha­ların toplam adedi 38’dir (2X19). Bu levhalar­dan yine 19 tanesi yeşil renktedir. Kabe’nin güney köşesi (Rükn-ül-Yemani) ile doğu köşesi (Rükn-ül Esved – Hacer-ül Esved’in bulunduğu köşe) arasında 19 taş vardır.

Ruhsal enerji merkezleri

Yazılı tarihin bilgilerine göre Kabe’nin ne zaman, hangi uygarlık zamanında, nasıl ve niçin yapıldığına ilişkin hiçbir bilgi yok. Bazı gizemciler Kabe’nin, yeryüzünün en büyük ve en güçlü ruhsal enerji merkezi olduğunu belir­tiyorlar. Onlara göre yeryüzünün çeşitli yöre­lerine dağılmış durumda bulunan psişik enerji santralları var. Esrarengiz yeraltı ülkesi Agarta, Paskalya Adası’ndaki dev heykeller, İngiltere’deki Stonehenge megalitleri, ve Piramitler bunlardan sadece birkaçı. Öte yandan, bilindiği gibi ley araştırmacıları da bu söz konusu noktalarda, “ley enerjisi” adını verdikleri fakat içeriği tam olarak bilinmeyen bir enerjinin akıştığından söz ediyorlar.
Eski insanlar ve enerjinin odaklandığı noktaları şu ya da bu şekilde biliyorlardı ve bu odak noktalarına çeşitli yapılar kurmuşlardı. Tarihin çeşitli dönemlerinde insanların bura­larda dinsel törenler düzenledikleri biliniyor.


Hacıların Safa ve Merve arasında yapmaları gereken yürüyüşten bir görünüş

Hatta Druid rahiplerinin izleyicileri günü­müzde bile, yılda bir kez Stonehenge megalitleri çevresinde toplanıp dinsel tören yapıyorlar. Fakat kuşkusuz tüm bu enerji merkezleri artık, o ilk etkinliklerini kaybet­mişe benziyorlar.

 

Kabe’nin, Hacer-ül Esved ve Makamı İbrahim’in İçinde yer aldığı Mescid-ül Haram. Mescid-ül Haramın 19 kapısı var. Ayrıca Hacer-ül Esved ile Makamı İbrahim arasındaki uzaklığın da 19 metre olduğu belirtiliyor.

Kozmik enerjileri topluyor

Eğer gerçekten Kabe denildiği gibi bir ruhsal enerji merkezi ise, etkinliğini hâlâ tüm canlılı­ğıyla sürdürüyor demektir. Kabe’nin, birta­kım kozmik enerjileri bünyesinde toplayarak yeryüzüne dağıttığı, böylece bir tür transfor­matör işlevi gördüğü söyleniyor. Bunun sonucunda da her gün milyonlarca Müslü­man, Kabe yönüne dönerek oradan yayılan psişik enerji ile uyuma geçiyorlar. Ayrıca, namaz sırasında yapılan hareketler de bu enerjinin, insanın ruhsal ve fiziksel varlığının tüm unsurlarına nüfuz etmesini sağlıyor. Kabe’de tavaf yapıldığı zaman ise, yani enerji­nin odak noktasının çevresinde dönüldüğü zaman bu psişik enerji ile en üst düzeyde bağlantı kurulduğu an oluyor. Nitekim insanların tavaf sırasında birtakım normalötesi olaylar yaşadıkları söyleniyor. Bunların arasında zaman kaymaları, ışınlama olayları, apor olayları, çeşitli ruhsal görüntüler var. Hatta tavaf sırasında gökte uçandaire gördüğünü söyleyenler bile var.


Şeytan taşlama yeri. İslam inanışa göre Hz. ibrahim, oğlu İsmail’i Allah’a kurban etmek istedi. Denildiğine göre Hz. İbrahim’i böyle yapmaya zorlayan şeytan oldu. Hz. İbrahim önce buna karşı çıktı ve Şeytan ile aralarında bir mücadele başladı. Hz. İbrahim Şeytan’a taşlar atmaya başladı. Bu olayın geçtiği yer olduğuna inanılan noktaya sonraları fotoğrafta görülen sütun dikildi. Bu sütuna taş atılarak şeytan’ın kovulacağına inanılıyor .

 

Kıyamet günü tanıklık yapacak

Hacer-ül Esved taşının ise Dünyadışı bir kökeni olduğu öne sürülüyor. Ayrıca Hacer-ül Esved’in, öyle sadece basit bir taş olmanın ötesinde evrensel düzeyde bir işlevi olduğu belirtiliyor. Bu işlevin ise Dünyadışı zekâlarla bağlantılı bir tür kozmik bilgisayar olabile­ceği düşünülüyor. Nitekim, bazı gizemciler, Hz. Muhammed’in şu sözünün, ancak bu şekilde bir anlam kazanabileceğini vurgulu­yorlar: “Şüphesiz, Allah bu taşı, göreceği iki gözü ve kendisini öpenlere şahitlik yapacağı bir dili ile kıyamet gününde insanlar için konuşturacaktır.”

Kategoriler:Tarih
  1. 23 Mayıs 2011, 16:22

    çok değerli bilgiler, teşekkürler Allah razı olsun, eyvAllah

    • 23 Mayıs 2011, 20:02

      Beğeniniz için teşekkür ederim.

    • ali imralli
      16 Aralık 2014, 11:54

      pek adem ile havvada müslüman peygamber diyyorsunuz 4 kitaöp hak da diyyorsunuz en sonu kuran o zaman o 3, kitap devri ne olmus hayal yalan mahsülü yapmadan anlatin saten sizden cevap alamamda yalanla milleti kandirin benide

      • adem
        16 Aralık 2014, 18:02

        ali imralli’de akıl kalmamış . cok saf

      • murat
        06 Nisan 2015, 09:27

        ozaman şöyle yapalım ali imralli osmanlıyı yok sayalım atatürkü var sayalım sonra onuda hiç olmadı sayalım sadece türkiyeyi bulmuş olalım peki türkiye cumhuriyeti nasıl kuruldu bu topraklar nasıl kimlerden kaldı?:) oldumu

      • cengiz
        19 Mayıs 2015, 23:33

        Bu kitaplar haricinde kendisine suhuf indirilen peygamberler de vardır: Hz. Adem’e (as) 10, Hz. Şit’e (as) 50, Hz. İdris’e (as) 30, Hz. İbrahim’e (as) 10 sahife indirilmiştir. Biz bunları nereden mi biliyoruz? Elbette Kuran-ı Kerim, bütün kitapları kapsar. Vede kıyamete kadar Allah (c.c.)’ın. Koruması altındadır. Eğer çok merak ediyorsanız önceki kitapların orijinallerini bulabilirseniz. Fark olmadığını görürsünüz. Saygılar.

      • Deli
        31 Ekim 2015, 15:47

        Hz.Adem ve Havva ana atalarımızdır. Soyumuzun başlangıcıdır. İlk yaratılan Hz.Adem Secde etmiştir.Yani ilk iman edenlerdir kavimlerdeki peygamerlerimiz ve Hz.Adem babamız.İnsanların yaşayış biçimine göre dinler gönderilmiştir . Ve son olarak Bizim kitabımız Kuran-ı Kerim vahiy edilmiştir Hz.Muhammed’e (s.a.v) . Ve hak dini olarak kabul edilmiştir. Kıyamete kadar korunup mesul tutulacak dindir. Hayal yalan yerine koyanlar insanlardır o dönemleri ve kitapları . Şimdi ki zamana da bakarsan değiştirilmeyen kitap sadece Kuran-ı Kerim’dir. Yani şöyle düşün Hz.Musa çok uzun yaşasa idi ve aynı dönemde ona Kuran-ı Kerim vahiy edilseydi kabul etmeyecekmiydi ? Dinler birbirinden bağımsız değildir . İnsanın verdiği sonuçlara göre ibadet ve rehberlik içeriği zenginleştirilmiştir . Yapılması istenen tek şey iyi insan ol kardeşim . İnansanda inanmasanda iyi insan ol . ALLAh bir dir. Tektir ve bağışlayandır.

      • 24 Kasım 2015, 18:38

        ya yalan aynen ya kabeyi yapan hz.Adem ama siz gidiyosunuz yalan yazıyosunuz ma sonu doğru allah tektik ve şanlıdır doğru dedim bunun gibi yapın arkadaşlar

      • harun
        17 Nisan 2016, 18:52

        kardeşim Dr. Zakir Naik’in bu konuyla ilgili bir videosu var youtube da bulabilrsin

      • Burak
        04 Mayıs 2016, 06:24

        Bir seyin mukemmel olmasi demek etrafindakilerin mukemmmel olmamasi demek degil. Ornegin insan mukemmmel bir varlik ama hayvanlar mukemmel degil mi ? Tabiki yaradilista kusursuzlar. Diger kitaplarda zamaninin en mukemmeliydiler ancak yillar gectikce sartlar degisti en en mukemmel hali Kuran ı Kermi oldu. Zaten diger 3 kitap Kurani Kerim in habercisidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ahir zaman yani dunyanin son evresi yani suandaki zamanin peygamberidir.
        Simdi senin gibi insi iblisler Allah neden direk Kuranı Kerim i indirtmedi diyebilir. Nasil ki bir ilkokul cocuguna universtide dersleri verirsen anlamaz Kuranı Kerim de insanlara direk verilse anlasilamaybilirdi. Zaten Kuranı Kerim i hic okumadigin cok acik okusan boyle sacma sapan mantik disi bir yorum yapmazsin.

      • ateşateş
        03 Aralık 2016, 00:28

        kur,anı kerimden önce gelen kitaplar değişime uğramış, bu kitaplar kuranıkerimde toplanmış, ve hükümleri kalkmıştır, bundan sonra tek kitap hak kitap kuranı kerimdir…..cenabuallahı yaratıcı olarak kabul etmek,kuranıkerimi hak kitap kabul etmek,hazreti muhammed s.a.vesellemi resul olarak kabul etmek, cenabuallahın insanlara bir lutfudur.şükürler olsun türkiyede doğmuşum ve müslümanım.

  2. evren
    24 Haziran 2011, 11:53

    Aydınlattığınız için teşekkürler. Allah razı olsun.

  3. Tugay
    03 Temmuz 2011, 00:21

    Çok teşekkürler siteniz gerçekten ilginç ve güzel 🙂

  4. 03 Temmuz 2011, 02:42

    Beğeniniz için ben teşekkür ederim.

  5. mehmet
    19 Ağustos 2011, 01:57

    hz peygamberin oğulları daha küçük yaşlarda vefat etmişlerdir.ilk tavaf nezaman oldu kısmındaki hz. muhammed’in oğlu hz hüseyin kısmının düzeltilmesini rica ederim hz. hüseyin hz. muhammed’in torunu hz. ali’nin oğludur

    • 21 Ağustos 2011, 21:11

      Düzeltildi. Uyarı için teşekkürler.

  6. 21 Ağustos 2011, 18:29

    özellikle bazı paragraflar için “bir varmış bir yokmuş” şeklinde giriş gerekiyor.

    bir takım insanlar için çok çok güzel bir ticaret merkezi konumunda, paralı ibadetin en güzel örneği

    • Umut
      05 Ağustos 2013, 02:51

      Bu nasıl sığ bir düşüncedir! Suya bir taş attığında oluşan dalgalar gibi, Kabe’den uzaklaştıkça yeraltı fakirliği artar, Allah (CC) Kabenin üzerine bir taş atmış işte! oraya gitmemiz için dilediğinin rızk’ını genişleten Allah’ım, benim ve benim gibi tüm Hacı olmak isteyen kardeşlerimin rızkını artır inşallah! Âmin

    • ALPER
      06 Kasım 2014, 12:11

      SENİN ALLAH BELANI VERMİŞ YATACAK YERİN YOK ANAKİN

    • Düşün bir kere
      26 Nisan 2016, 17:58

      ey sevgili din kardeşlerim… ey dünyadaşlarım…. Dini inancın özü imandır.. görmeden iman edilir.. görürsen iman diye birşey yoktur olamaz, Cenabı Allah herkese akıl verdi tabi iman edebilmeye aklını kullanabilirsen. Şimdi sen bana bilimsel olarak Allah ın varlığını ispatla dersen; ben ispat edemem kimsede buna müktedir değildir. Adı üstünde bunun adı imandır. Haaaaa Allah’ın varlığına iman etmek istiyorsan bilki aklın sana bu gerçekleri gösterir. Bilimsel olarak zerre kadar bir varlık bile yoktan var edilemiyorken, sen dünyanın güneşin ve evrenin varoluşunu nasıl açıklayacaksın… Hadi bir zerrenin patlaması sonucu oluştu diyorunuzya .. eeee o zerre nerden geldi; bilimsel olarak sen ispatla …. Kabe kimin tarafından yapılmış sana ne? inanmadığın bişeye niye kafa yoruyorsun.. Zavallılık yapma biraz düşün, cevap bulamadığın konuyu yarım aklınla başka bir dürtüyle örtme, sonuna kadar düşün doğru orada. senin zekana asla bişey demiyorum çünkü o zeka sana Allah ın varlığını ispatlar.

  7. futbol
    23 Ağustos 2011, 21:23

    teşekkürler

    • 13 Mart 2012, 21:54

      rabbim maun suresinde der ki; ey kureyşliler siz benim evime beytime sahip çıkın bende bu çöl olan ne hayvancılığın ne de tarım yapılmayan güvensiz bu beldeyi size hem güvenilir hemde bir ticaret merkezi haline getireyim…bu nu söyleyen rabbimdir sevgili kardeşim….

      • fatma songül göktaş
        12 Mart 2015, 00:12

        Kureyş suresi değilmiydi o maun süresi değil düzeltelim lütfen

      • mert
        09 Ekim 2015, 00:18

        Niye sen ordamiydin okadar emin konusuyosun

    • 06 Mart 2013, 23:30

      kara kafalı anakin bu anlatılanlar dedenin sana anlattığı hikaylere benzemez o yüzden bir varmış bir yokmuş gerekmiyo.sen bi vardın bide yok olacaksın o kesin ama.biz her gün o yöne dönerek namaz ibatetini yapıyoruz ve hiç para da ödemiyoruz bu devirde senin gibi cahil insan hala var ona üzülüyorum.kutsal mekanlara dil uzatma yoksa akıbetin hiç iyi olmaz.kara cahil seni…

  8. mehmet ali yıldırım
    15 Eylül 2011, 12:19

    İKİ GÜNDÜR BİLGİSAYARIMIN BAŞINDAN KALKAMADIM…. ÇOK AMA ÇOK GÜZEL BİR SİTE HAZIRLAMIŞSIN ELLERİNE VE EMEĞİNE SAĞLIK

  9. yılmaz
    16 Eylül 2011, 19:00

    ÇOK DEĞERLİ VE ÇOK YAYGIN DİN DIŞI HURAFELERİNİZİ OKUYUP DEHŞETE KAPILDIM.BU KADAR HURAFEYİ İNSANLAR NASIL BİR ARAYA GETİRMİŞ ANLAYAMIYORUM.İNSANLARDA İTİRAZSIZ DİNLİYORLAR PES DOĞRUSU*BU KADAR HADİS YAZANA KADAR BİRTANEDE AYET YAZSAYDINIZ KONU DAHAİYİ ANLAŞILIRDI .AMA NERDE BU KONUDA BİRTEK AYET OLMADIĞINI SİZDE BİLİYORSUNUZ .ALLAH HİDAYET ETSİN

    • namık kemal aydın
      09 Mart 2014, 14:43

      Ayet’i insan yazmaz hadisleri insan yazar arkadaş bilmiyorsan öğren

      • selcen
        04 Eylül 2016, 18:33

        hadisleride insan yazmaz peygamber efendimiz yazar bir tek bizim yazdığımız şeyler sadece hurafe olur saygılar..

  10. melek
    29 Kasım 2011, 20:40

    allah razi olsun aydinlatiginiz icin

    • 01 Aralık 2011, 21:59

      Teşekkür ederim. Allah cümlemizden razı olsun inşallah.

  11. hulya
    06 Aralık 2011, 12:43

    gerçekten çok beğendim bilgiler bilgilendirme yönünden muhteşem olmuş..ALLAH razı olsun.bu şekilde yolunuz açık olsun..

  12. YUSUF
    12 Aralık 2011, 16:02

    teşekkürler….:D

  13. elifnur
    28 Aralık 2011, 19:31

    çok teşekkürler çok lazım omuştu yardım ettiniz

  14. 31 Aralık 2011, 16:51

    Kabe bilgilerim yenilendi. Siteyi kuran yada bilgi ekliyenlerden Allah razı olsun.

  15. solomon
    28 Ocak 2012, 12:15

    Kabe carbon demektir. insanın temel yapı taşı, bir anlamda çarmıhı demek olan carbon. kabe küptür, carbon da kübiktir. 6 köşelidir, carbon sayısı da 6 dır. Kutsiyyet demeyelim, dinselliği, yapan adamın carbon sırrını bilen bir alim olmasından ileri geliyor. yani bunu yaptığına göre adam zamanının en akılllı adamı. lider, şef, önder olmalı. e şefin yaptığı elbette önemlidir. bulut mulut sekine hikaye. sekine olması için musa olması gerek, süleyman olması gerek, davud olması gerek, çünki tabutussekine dir anlatılmak istenen. ama tam olarak bunları söyleyemezler, çünki ne süleymanlar, ne musa, ne davud ne de muhammetdirler kendileri. ancak kendilerini muhammet yerine koymak için sekine gerek. işte uydurmuşlar sekineyi. sekineyi musa ve mehdiden başkası zor tutar, çarpılırlar. herkes onun kondansatörünü bağlayamaz. hacerül esvede gelince, bu sefer tam tersi: mazrufa değil, zarfa bakalım, aslonan mazruf değil bu olayda zarftır, görürseniz.

    • Kamil
      27 Mart 2012, 05:37

      Sn. Solomon Burda anlatilan hersey %100 dogrudur diyebilecek kadar din ulemasi degilim. Fakat sunu belirtmekte fayda var. Bahsi gecen mubarek yapi islami bir eser falan degildir, O nedenle onu yapan ustadir, seftir gibi benzetmeler hos degil. islama karsi dusunceleriniz bi kenarda kalsin oyle dusunun ve yorumlayin lutfen. Bilgililerinizide alirken Musevi cerceveden degil, notr olan kaynaklardan alir iseniz doruyu daha kolay idrak edersiniz, Bize gore tek din islamdir. isevi, Musevi,Davudi, Muhammedi hepsi islami anlatir. Bahsi gecen mabet dinler ustudur. Anlatimda kullanilan isimler peygamber isimleridir. Oyle siradan kimselerden bahsedilmiyor. Hangi nedenle carpilirlar onu anlayamadim.Zaten bizim peygamberimizide tanimayan, zamaninda Hz.isa (A.S) tanimayan inanisin urunudur sizin dile getirdikleriniz, Saygilarla…

    • Miko
      28 Mart 2012, 09:52

      bu yazıyı bir yerlerde bende okumuştum ama tam olarak nerden alıntı yaptığınızı hatırlayamıyorum. sekine sanki Allah’ın takdiri değilde Musa As. tapulu malıymış gibi kullanma klavuzu ona aitmiş gibi bir yazı olmuş. sekinenin birebir açıklması kesin kanaatle yapılamazken sizin bunu söylemeniz çok enterasan.
      Kabe ile ilgili bir çok şey vardır. bir tanede ben anımı anlatayım. Uşak ilinde ailemin yanına izine gittiğim bir zaman akşam kızılığında bulutların üstünde Kabe ve etrafında tavaf eden insanlarla beraber göründü inanmayabılırsınız ama buna bir çok insan şahit. sizin karbon bunu yapabilir mi bılmıyorum. ben Karbona değil zahirde Allah’ın evi olarak bilinen Kabe’ye yöneliyorum. Din akla iman kalbe gelmiştir. imanınızı akılla bilimsel açıklama işine girerseniz yanlışla düşersiniz. Kur’an da anlatılan Fil vakası o zaman karbon yıkılmasın diye olmuş olur ki sizin anlatınızdan çıkardığıma göre bizlerin putu gibi gördüğünüz Kabe’ye çok yanlış bir atıf olmuş olur. İçinde taşıdığı maneviyata iman ederek insanlar ibadet eder, etrafında tur atayım da gezeyim değil. Karbonun böyle bir etkisi ve maneviyatı varsa gitmeye ne gerek var. farklı bakış açısı ile çok enteresan bir yazı olmuş. Hz. İsa ya inanıp da onun var olmadığını ispatlamaya çalışanların zoraki yazılarına benziyor. saygılarımla

    • ALTINOK
      05 Haziran 2012, 11:37

      ismin kimligini acikliyor. sen solomona kral gozuyle bakanlardansin ama ben ise Hz. Suleyman gozuyle bakanlardanim. bir peygamber ismi kullanirken sifatlarini belirt lutfen. Onlara selam et. Saygi duy, duy ki saygi goresin.

      • murat
        06 Nisan 2015, 09:39

        sen miko kadar inanışlı değilsi yada konuyu 1 satır üstten 1satır alttan okuyup yorum yapıyorsun

  16. coşkun tural
    29 Ocak 2012, 22:00

    allah emeyi olanlardan razı olsun

  17. Müziksiz ilahi
    08 Şubat 2012, 23:15

    Bu güzel yazı için teşekkürler.

  18. TUNAY ÇETİNKAYA
    10 Şubat 2012, 23:57

    Kabe konusundaki bu derin ve güzel bilgiler için teşekkürü borç bilirim

  19. 19 Şubat 2012, 11:17

    bu bilgileri neden uydurulmuş bir şey dilinde söylüyorlar bn anlamadımm.bunların hhepsi birer gerçek .müslüman olmayan biri bu açıklamaarı okusa .hıı demek böyle bişey yok muş uydurma gibi bişeymiş der.lütfen eklerini düzgün kulllanın .

  20. fatma
    24 Şubat 2012, 18:11

    allahım nasip eder inşallah oraları görmeyi,yüz sürmeyi allah razı olsun çok güzel bilgiler aldım.

  21. 10 Mart 2012, 20:28

    Şeytan taşlamak dinimizde yok ki öyle bir vaka da yok Kur’an da …

  22. mevlüt
    12 Mart 2012, 14:32

    Hz Nuh As. ve Hz. Adem As. içinde bulunduğu bir kitap yazarken çok faydalı bilgiler oldu. elinize emeğinize sağlık

  23. Gizem
    14 Mart 2012, 19:52

    Hayatımda bu kadar güzel bir site görmedim.(Resimler de ayrı bir hava katmış.)

  24. Recep
    17 Mart 2012, 09:38

    Kesinlikle bu sitenin reklamı yapılmalı çok değerli ve akılda kalıcı bilgiler barındırıyor.

  25. habib çelik
    22 Mart 2012, 02:23

    Kabe nin mimari yapısı hakkında yorum yapan arkadaşlara:
    Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var, milenyumda insan zekası verilen pöpüler eğitim verileri ile bireyde algılama yetenekleri ile uyumlaştırılarak formatlanması ile “kurgulama” yeteneğini geliştirmiş ve bu kurgulamalar neticesinde “doğru”! algılamasında kaymalara sebeb olmuş ve bundanda pisiko-sosyolojik vakalar haline geldik. bu gelişim ve değişim, ana kara kıtaların, evrendeki galaksilerin , yıldızların coğrafi düşüm olarak yüzlerce yılki konumlarından farklı noktalara kaymaya benzer bir durumdur. kabenin ilk mimari yapısı dünyaya benzer, elipstik bir yapı halinde idi . kare halini h.z peygamberin – dönemin şartlarında kabe halkının ileri gelen ailelerin aşiretlerin ve gereksede sosyolojik yaşam biçimi gereği barışcıl bir planın işlev kazanması için kabenın mimari yapısı son şeklini kare olarak almıştır. gerisini siz araştırın.

  26. sevim
    05 Nisan 2012, 23:55

    peygamber efendimiz H.Z MUHAMMED S:A:V olarak kullanılrsa daha iyi olacaktır okurken ben tuhaf oluyorum çok güzel hazırlanmış fakat bu kısım beni rahatsız etti…

  27. devran
    08 Nisan 2012, 07:41

    Peki böyle degerli bir yapitin üstü neden örtülü?o kadar degerli peygamberlerimizin emek harcadigi ve ibadet ettigi bu yapiti, tüm ALLAH sevenlerinin görmesi hak degilmidir?Ayrica hz.Ali´nin dogdugu bu kutsal mekanda bizden gizlenmek istenen sir nedir?Bu konuda beni aydinlatirmisiniz ,ayrica verdiginiz bilgi ve emekler icin tesekürler saygilarimla.

    • 08 Nisan 2012, 18:48

      Kabe’nin içinin yasak olması Suudi yetkililerin bir uygulaması. Saygılar bizden size.

  28. 11 Nisan 2012, 01:42

    baytullani iy tanmak istiyorum

  29. 24 Nisan 2012, 15:21

    Bakara/127’yi incelemenizi tavsiye ederim. Bu ayette geçen “beyt” kabemidir? Yoksa islam sistemimidir? Hz.İbrahim ile oğlu Hz.İsmail niçin dört duvardan oluşan bir yapıyı inşaa edip de insanları bu yapıya yönelerek Allah’a ibadet etmeye çağırsın? Bu Kurana, akla, mantığa ters değilmi? Allah neden kübik ve küçük bir yapıyla temsil edilsin. Hem sonra Kuranda kabenin Allah’ın yeryüzünde temsilcisi olduğuna dair bir ayet gösterebilirmisiniz?

    • 25 Nisan 2012, 01:35

      herşey kuranda yazılı değildir..bazı şeyleri rabbi teala anlamamız için peygamberleri göndermiştir..biz ümmetlerin yapması gereken de onları taklit etmektir…kur an_ı kerimde namazın kılınış biçimi şekli rükunlarına rastlayamzsınız. o halde 5 vakit namazı nasıl kılacağız söylermisiniz?
      demekki herşey kuranda değil cenabı allah Hz.Muhammed(S.A.V) vasıtasıyla namazı nasıl kılacağımızı öğretti…şeytan taşlamaya gelince sevgili kardeşim ibrahim peygamber oğlu ismail i kurban etmek için götürürken şeytan o küçük ismaile yaklaşır.ve ona babasının kendini sevmediğini gaddar olduğunu ve öldüreceğini söyler.rabbi için onu kurban edeceğini söyler.ismail yerden bir taş alarak şeytana atar ve o emretmişse ben ses çıkarmam. bu kez hacere yanaşır.ibrahim oğlunu kesmek için götürüyor biliyor musun ? der.allah emretmiş der.hacerden yerden bir taş alır ve şeytana atar : -Ey hain der.O emretmişse biz onun emrine itaat ederiz, der.

      ne güzel demiş şair:
      Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür!
      Sana çöl gibi gelen, O göl diyorsa göldür!
      NECİP FAZIL KISAKÜREK

      selametle …

      • sıtkı balbul
        27 Ekim 2013, 09:58

        Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.Enam 38

        Ta ha :130 (Rasûlüm!) Sen, onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah’tan hoşnut olasın, (Allah da senden!).

        Taberi Bu ayetin tefsirinde ; “Ey Muhammed , kavminden seni yalanlayan kafirlerin “sen sihirbazsın” “sen delisin” “sen bir şairsin” şeklindeki sözlerine sabret. Güneş doğmadan önce Rabbine hamd ederek tesbih et. Yani sabah namazını kıl. Güneş batmadan önce de Rabbine hamd ederek tenzih et. Yani ikindi namazını kıl. Gecenin bir bölümünde de Rabbini tesbih et. Yatsı namazını kıl. Gündüzün taraflarında da Rabbini tesbih et. Yani öğle ve akşam namazını kıl ki böylece Rabbinin sana vereceği mükafatlardan memnun kalasın.
        Ebu Cafer Muhammed B. et-Taberi – Taberi Tefsiri

    • Corazon
      14 Haziran 2018, 18:06

      Kanımca İslam yani adalet sistemidir.

  30. 26 Nisan 2012, 09:51

    Sayın Emel Hanım;

    Herşeyin kuranda yazılı olmadığını, bazı şeylerin de anlaşılması için Rabbimizin peygamber gönderdiğini söylüyorsunuz. Elbette her şeyin kuranda bulunduğunu iddia edemeyiz. Ancak Allah (CC) tarafından peygamberimiz vasıtasıyla bize gönderilen ve bizim için yeterli olan hükümleri Allh (CC) kuranda beyan buyurmuştur. Bize düşen kuranda belirtilen hükümleri, emir ve yasakları en iyi şekilde anlayarak hayatımızda yaşamaktır. Üstellik Allah (CC) kitabta hiç bir şeyin eksik bırakılmadığını, dinin tamam olduğunu, kuranın mümine yettiğini haber vermektedir. Bu duruma göre peygamberimiz kuranın dışında, ayetlerden başka hüküm koymamıştır. Peygamberimizin haber verdiği, insanlara tebliğ edip öğrettiği tüm hususlar kuran ayetleridir. Dolayısıyla kuranda bulunmayan, ancak peygamberimize atfedilen tüm uygulamalar ve sözler peygamberimiz adına dine sokulan uydurmalardır. Bizzat peygamberimiz ayetin diliyle vahye uyduğunu haber vermektedir. Peygamberimiz kendiliğinden dine hiç bir ilave yapmamıştır, vahiyde hiç bir eksiştme de yapmamıştır. Allah (CC) neyi vahyettiyse aynen insanlara duyurmuş, anlatmış ve öğretmiştir. Dinde hüküm sahibi yalnızca Allah (CC)tır. Peygamberimizin sünneti olarak anlatılagelen hususlar ise örfi ve bölgesel uygulamalar olup, kişilerin terciihine bırakılmıştır. Eğer peygamberimizin sözlerini ve davranışlarını kitapla birlikte dinin kaynağı kabul edersek, dini Allah (CC) ile peygamberimizin ortak yapımı bir din haline getirmiş oluruz ki, bu kurana, vahye terstir. Açıkçası şirktir. Dinde hüküm yalnızca Allah(CC)’a aittir. Dinin sahibi ve hüküm koyucusu sadece ve sadece Allah(CC)’tır. Tevhidin temeli budur.

    Bu hususlardan hareketle, namazın kuranda tarifi yoktur. Namazın baştan sonuna kadar kılınış şekli kuranda yeralmamıştır. Namaz bir ritüeldir, Allaha dua etme, yalvarma, yakarma, Allahı sena etme duasıdır, ritüelidir. Zamanı, vakitleri, kılınış şekli, rekat sayısı gibi hususlar serbesttir. Kişilere bırakılmıştır. O nedenle de her mezhepte namazın rekat vakitleri, rekat sayısı, ellerin ve vücudun konumu gibi hususlar farklıdır. Tarihi süreç içeriisinde namaz uygulaması nesilden nesile farklılıklar arz ederek ve kitaplara da yazılarak, kurallaştırılarak günümze kadar gelmiştir. Namaza dururken ayakta ve kabeye dönüleceğine ilişkin Bakra/144 ayeti delil gösterilir. halbuki bu ayette peygambere ve yanındaki ashabına nerede olurlarsa olsunlar, nereden çıkarlarsa çıksınlar hedeflerinin daima mescid-i haram (Mekke kenti) olduğu, bu şehrin mutlaka fethedlmesi gerektiği stratejik olarak emirlenmektedir. Dolayısıyla bu ayetten namazda kabeye dönüleceğine dair hüküm çıkarılamaz.

    Kuran ayetlerinde salat ve türevleri olan kelimelerle, kıyam, kıble, rüku, secde,tesbih, zikir ve anma gibi kavramlar çoğunlukla namaz olarak çevrilerek, namazın kuranda emredildiği şeklinde bir görüş yüzyıllar boyu kitaplarda yeralmıştır. Halbuki salat bağlılık, dine, dinin iman esaslarına ve emir-yasaklarına, vahye bağlı olmak, bu bağlılığı sürdürmek, teslim olmak, kabul etmek, gönülden bağlanmak, iman etmek, imanı hayatı boyunca sürdürmek kurana uygun bir inanç üzerinde olup, hayat yaşamak demektir. Ayrıca, tesbih Allahın yarattığı fıtrat üzere yaşamak, yaradılışının gereğini, uygun olanını yapmaktır. Zikir de kuran hükümlerinin devamlı olarak zihinde canlı ve taze tutulması, heran kullanım hazır olacak şekilde sürekli talim, eğitim, öğretim yapılmasıdır. Rüku etmek, kuran hükümlerine saygı duymaktır, Secde vahye, kuran hükümlerine teslim olmak, boyun eğmek, teslimiyeti sürdürmektir. Kıble yaşam biçimi, inanç sistemi, dini kimlik, kişinin yönü, hayata bakış açısı, vahye teslimiyetinin yönüdür. Kıyam kuran hükümlerinin hayata geççirilmesi, hayata tatbik edilmesi, yaşanılması ve yaşatılması, ayağa kaldırılmasıdır.

    Özetle, bu kavramları ve diğerlerini kuran bütünlüğü içerisinde, kuranı kurandan anlayarak okursanız kavramların gerçek anlamlarını rahatlıkla göreceksiniz. Selamlar saygılar

    • 26 Nisan 2012, 11:35

      Kemal Bey;
      ben kuranın aksini savunacak bişey söylemedim.ben elimden geldiğince kuran okuyup anlatan bir insanım.söylemek istediğim şuydu.bazı şeyleri rabbimiz Hz.Muhammed vasıtasıyla bize öğretmiştir.Onun verdiği hükümleri yargılamak bize düşmez.Fil suresine bakın bi ne oldu…Ebrehe ordusunu toplayıp kabeyi yıkma karaı aldı.Abdulmuttalip le karşılaştı sandı ki Abdulmuttalip aman kabeyi yıkma diyecek ama Abdulmuttalip çalınan develeri için gelmişti.ve kabenin sahibi ben değilim onu koruyacak korur dedi.ve yüce rabbimiz ebabil kuşları ile kabeyi yıkmaya gelen orduyu yerle bir etti. bu kabenin kutsallığını gösterir.
      Kureyş suresinde ne diyor cenabı allah siz kureyşliler bebim beytimi evimi koruyun bende size bu çorak toprağa hem ticareti getireyim hemde bu beldeyi size güvenilir kılayım.bu kabenin yine yüce mevla tarafından kutsal kabul edildiğini ilan eder.dini kendimize göre şekillendiremeyeceğimiz aşikar ortadadır.burada konuşurken kişierin okuduğunuda düşünelim.yanlış aksedilen tek bir sözün vebali büyüktür…selametle kalın…

    • Hakan
      03 Ağustos 2012, 08:34

      Gerekli cevap aşağıda ve çok nettir.
      O nedenle iyi okuyalım.
      bilmişlik taslamayalım.

      “Dinin tek kaynağı Kur’ân’dır” diyenler şöyle derler:

      a) Peygamberin görevi sadece tebliğdir.

      b) Bugün için sadece Kitap gereklidir, zira Peygamberin açıklaması olarak rivayet edilen bilgiler gerekliliğini yitirmiştir.

      c) Peygambere mal edilen rivayetler güvenilir yolla ulaşmamıştır.

      Bunların her üçü de batıldır. Zira,

      a) Allah’ın muradı sırf mesajı ulaştırmak olsaydı onu melekle veya başka bir tarzda gönderirdi. İnsanlardan bir resul ile gönderdiğine göre, birçok âyette açıkça bildirdiği üzere, ona açıklama ve uygulama görevi vermiştir.

      b) Hz. Peygamberin Kur’ân’ı tebliğ vazifesinden başka tebyin (açıklama) ve tatbik görevi de vardır.

      c)Kur’ân’ın birçok hükmünü hatta namaz ve zekât gibi en kesin emirlerini Sünnetin açıklaması olmaksızın uygulamak mümkün değildir.

      d) Hz. Peygamberden sahih surette nakledilen çok hadis vardır. Bunları inkâr edenin tarihi de inkâr etmesi gerekir.

      Alıntıdır.

    • Umut
      05 Ağustos 2013, 04:14

      bir hadis-i şerif’te şöyle buyurulmaktadır: “Ümmetim yakında yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri müstesna bu fırkaların hepsi Cehenneme gidecektir. Ya Rasülellah! O bir fırka kimlerdir” diye sorulunca: “Benim ve eshabımın yolu üzerine olanlardır.”

  31. 26 Nisan 2012, 12:32

    Sayın Emel Hanım;
    Öncellikle Kuranı okuyup anlamaya çalışmanızı ve anladıklarınızı da diğer kişilere anlatmaya çalışmanızı taktirle karşılıyor, bu gayret ve çalışmalarınızın devamını diliyorum. Yazımda ben de kuran hükümlerini yargılamadım, bize kuran hükümlerini yargılamak değil, anlayıp yaşamak düşer. Haşa haddimize değil. Böyle bir anlayıştan Allah(CC)’a sığınırım.

    Yazınızda söylemek istediğinizin; bazı şeylerin rabbimiz Hz.Muhammed vasıtasıyla bize öğretmiş olduğunu belirtmişsiniz. Bunları söylerken, “Allah(CC)’ın peygamberimize öğrettiği bazı şeyler” derken, bunların kuranda bulunmayan hususlar mı olduğunu anlatmak istiyorsunuz. Eğer böyle düşünüyorsanız, bu düşüncenizin yanlış olduğunu söylemek isterim. Zira Maide/3.ayette rabbimiz dinini tamamladığını ve kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadığını beyan buyurmaktadır. Haliyle bize gerekli olan tüm bilgiler kuranda yazılmıştır. Allah(CC)’ın kuranda bildirmediği, ancak peygamberimize söylediği iddia edilen (vahyi gayri matluv – kayda geçmemiş vahiy) bilgiler kuran dışında olan ve dine aykırılık içeren çok sayıda batıl inanç ve hurafenin dinimize girmesine neden olmuştur. Bu tehlikeye dikkat etmemizde yarar vardır. O nedenle dinin en temiz, katışıksız kaynağı olan kitaptan öğrenilmesi kaçınılmaz olmaktadır.

    Ayrıca, Fil suresinde geçtiğini ve kabeyi yıkmaya gelen Ebrehe’nin ordusunun başına neler geldiğini beyan etmektesiniz. Fil suresinde Ebrehe’nin ismi ve kabe geçmez. Hem kabe o dönemde putperestlerin tapınma merkeziydi. Allah(CC) putevi olan kabeyi niçin korusun ve ehli kitap oan hıristiyanlara karşı neden müşrük putperest arapların safında yer alsın. Bu hususlar size mantıklı geliyormu? Bakara/127 ayetini detaylı bir şekilde incelerseniz bu ayette geçen “bety” kavramının kabeyi değil, islam sistemini, dini anlattığını göreceksiniz. Bakara/125’de “beyt”in insanlar için güvenli olduğu, oraya girenin emniyette ve huzurlu olacağı bellirtilir. Kabe ise ancak 100 m2 olan bir alana sahiptir ve insanların tamamının bu yapının içerisine girmesi mümkün değildir. Keza kabe tarihte 15 kez bir çok sebepten yıkılmıştır, yeniden inşaa edilmiştir. Dlayısıyla geçmite çok kez yıkılan bir bina Allah(CC)’ın sistemi, insanlara huzur ve güven veren bir yapı olabilirmi?

    Geleneksel meallerde Bakara/127 ayetine göre kabenin Hz.İbrahim ile oğlu Hz.İsmail tarafından inşaa edildiği ileri sürülür. Ancak, kuran ayetlerini ve tarihsel verileri karşılaştırmalı olarak incelediğinizde, Hz.İbrahim’in Mekke kentine hiç gelmediğini, burada yaşamadığını göreceksiniz. Ayrıca, Secde/3, Sebe/44 ve Yasin/6 ayetlerinde peygamberimize hitaben “ATALARI DAHA ÖNCE UYARILMAMIŞ ELÇİ” kureyş topluluğuna da “KENDİLERİNE DAHA ÖNCE ELÇİ GÖNDERİLMEMİŞ TOPLULUK” diye hitap edilmektedir. Kabenin M.Ö 800’lü yıllarda hintlilerce inşaa edildiği (o tarihlerde Arabistan yarımadası Hint İmparatorluğunun egemenliği altındadır) bilinmektedir. Bu ayetlerden ve tarihi verilerden hareketle, Bakara/127’den geçen beyt’in kabe değil, islam sistemi, Allahın dini olduğu açıkça görülecektir.

    Tüm bu bilgilerden hareketle, Fil suresinde anlatılan olguların kabenin korunmasına yönelik olmadığı, tarihte bayrağındaki arması fil olan ve fili kutsal varlık olarak gören ve putperest inanca sahip, hakka hukuka riayet etmeyen, zulüm, baskı ile halkını yöneten zalim, putperest idarecilerin ve yönetim sisteminin Allah (CC) tarafından nasıl yerle bir edildiği anlatılmaktadır. Tabi kabeyi kutsal kabul eden mekke müşriklerinin torunları tarafından peygamberimizin ve dört halifenin vefatından sonra eski müşrik inançlarına dönmüş ve kuran ayetlerini kendi inanışlarına uydurarak ayetleri tahrif etmiş, buna karşı gelen müslümanları da katlederek (kerbela, harre olayarı) kendi inançlarına uydurdukları sistemi alimler vasıtasıyla kitaplara geçirterek ve devlet baskısıyla da halka zorla inandırarak günümüze kadar gelmiştir.

    Selam ve dua ile Allah(CC)’a emanet olunuz…

    • Hakan
      02 Ağustos 2012, 12:43

      Kemal kardeş,
      öncelikle kusura bakma ama senin gibi kendini zeki sanıp kuranı okuduğunu ve Kuran’ın yazıp yazmadığını ileri sürdüğünüz ve de peygamberimizin yaptıklarını ve ibadet şeklini, onun bunun uydurması diye ortaya koymanız yanlış. Sen burada yazanlar içinde en akıllı ve en inançlı olan görünüyorsun. Öyleyse sen bildiğin gibi ibadet et. Biz de bildiğimiz gibi. İnsanların inançları ile oyun oynamadan anlatın ve açıklama yapın.

      Din çok hassas bir konu o bizim dinimizi bu çağda yaymakta zorlanmamızın, insanlara dinimizi “İSLAMI” anlatamayışımızın nedeni buradadır. İnsanların önüne sürekli yasaklar koyup o yasak, bu yasak, o olmaz ,bu olmaz der iseniz o zaman insanları hem kendinizden hemde inançlarından uzaklaştırır ve soğutursunuz.

      Ahirete kadar Allah tarafından korunacak olan Kuran’ın tek kelimesi değişmeden kalacaktır.
      Bu Kuran’da açık olarak belirtilmiştir. O nedenle temelimiz Kuran olmakla birlikte peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) sünneti asla göz ardı edilemez. Sizin yazdıklarınız ve anlatmaya çalıştığınız tek bir etkinin sonucudur. Bunun ne ya da neler olacağı size kalmış ama yazdıklarınızın bir kelimesine bir katılmak mümkün değil.

      Allah peygamberleri boş yere göndermiyor. İnsanın nankörlüğü nedeni ile soracağı soruları yanıtlasın, merakını gidersin veya ayetlerde anlatılanları açıklasın, bir rehber ve yol gösterici olsun, Allah’a yaklaşmanın ona ulaşmanın en güzel ve en sağlıklı olunu göstersin, ibadet nasıl edilir anlatsın diye. Bunlara gerek olmasaydı. Gökten sadece kitap inerdi eline alan okur kendine göre yorumlar, kendi müritlerini oluştururdu. Hal böyle iken Peygamberler gönderildiği halde dini çarpıtmaya, abuk subuk yorumlayarak insanları dinden uzaklaştırma çalışılmıştır. Bu halen devam ediyor ve ahirete kadar devam edecektir. Çünkü Allah’ın doğru yolu üzerinde oturan şeytan insanları saptırmak için çalışacaktır.
      Çalışmaya da devam ediyor ve edecektir. Taki Sur’a üfürülünceye kadar.

      Yazı güzel adam yazmış, araştırmış ya da araştırmamış orasını bilmem ama aktarmış. Her okuduğuna inanan bir toplum olduğumuzdan hemen bir iki kelimeyi alıp o anı sanki biz yaşamışız gibi anlatırız.

      Doğru diye bildiğiniz yanlışları doğru imiş gibi insanlara aşılamaya çalışmanız büyük bir yanlıştır. Emin olun sizden daha fazla araştıran ve okuyan insanlar var. Sadece şunu bilmek lazım. Kuran’da tartışmaya açılamayacak bir çok nokta var. Bu noktalar ise Kuran’da bir çok ayette açık olarak anlatılmaktadır. Bunun nedeni ise bilmediğiniz şeyler hakkında konuşulmaması gerektiğidir. Sizde bilmediğiniz bir şey hakkında biliyormuş gibi konuşuyorsunuz. Kaynak ve kaynaklar gösterin, şahit ve şahitler gösterin. Ama eminim bunların bir çoğunu yapamayacaksınız.

      Açıkçası insanları dine çekmek amacınız olsun. Kuran yolunda peygamber ışığında.
      Allah’a emanet olun.
      Salık ve selametle.
      Selam.

      • 03 Ağustos 2012, 01:33

        dinde doğru bir tanedir…senin yada benim doğrum olamaz….sana göre ona göre diye bişey yoktur…ve cevaplarınız o kadar doğru ki katılmamak ne mümkün…islamda neden,niçin,acaba,ama,lakin,niye yoktur…”peki” vardır.ne demiş necip fazıl üstad:
        Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür!
        Sana çöl gibi gelen, O göl diyorsa göldür…
        selametle…

      • 21 Şubat 2014, 12:04

        Sevgili Hakan;
        Müslümanları bağlayıcı olan sadece kuran değil mi? ayrıca, sünnet-hadis dediğimiz bilgiler-rivayetler de kurana uygun olmak zorunda değil mi? O halde hadis-sünnet adıyla bize sunulan bilgileri kuran ışığında tetkik etmemiz, kurana aykırı olanları ayıklamamız gerekmez mi? Biz kurana mı, yoksa kurana aykırı olan ve/veya kuranda olmayan hususlarda ilave farzlar, haramlar koyan, kurana, akla, mantığa, fenne, sanata aykırı, kendi içerisinde çelişkilerle dolu olan, Allah’a ve elçisine hakaretler içeren, kimin ne şekilde rivayet ettiği belli olmayan rivayetlerle mi dinimizi, inancımızı, ibadetlerimizi belirleyeceğiz. Böyle bir din Allah’ın indirdiği din mi olur, yoksa uydurulan din mi olur? Düşünmenizi öneririm. Saygılar…

    • Barış
      24 Ekim 2012, 20:35

      Kemal bey size teşekkür ediyorum yorumlarınız için. Ancak bu şekilde anlatılmalıdır islamiyet . Dinimizin aslında nekadar güzel ne kadar mantıklı ne kadar bilimsel bir din olduğunu gelecek kuşaklara ancak böyle aktarabiliriz . Size yorumlarınıza karşı çıkan arkadaşlarımızın ne kadar bilgi sahibi olmada fikir sahibi olduklarını çok rahatlıkla görebiliyorum . Halen ısrarla önlerinde bulunan tek değişmemiş kuranı bırakıpta allah adına yorum yapmış ( allaha farkında olmadan inkar etmiş ) insanların kulların sözlerine değer veriyorlar . Arkadaşlar bizler ancak dinimizi mantık çevresinde bilim ve ilim ışığında savunabiliriz . Helebide kuranı anlamak yorumlamak biz aciz kulların işi değildir gözümü kapar inanırım diye düşünen insanlar asıl islamiyete ve kurana zarar vermektedirler . Allahım kuranı biz anlayabilelim orada ki emirlerini yerine getirebilelim diye yollamadımı .

      • 21 Şubat 2014, 11:56

        Barış Bey kardeşim, görüşleriniz ve açıklamalarınız için teşekkür ederim, gerçekleri görebilmek ne kadar güzel, kal gözünün açık olması ne kadar önemli. Selamlar saygılar….

    • emin
      03 Nisan 2013, 20:59

      Sayın Kemal Cemal sizin yorumlarınız sizin yorumlarınızdır. Yalnız kendinizi bağlar. Bu yorumlarla da islamı hristiyanlığa yaklaştırıyorsunuz. Namazsız, ibadetsiz, kuralsız, kaidesiz bir din. sana mubarek olsun. islam sadece kur’an-ı Kerim ise Bu kitabın sahibi neden bana ve resulüme tabi olunuz buyuruyor. Bakalım bunu nasıl yorumlayacaksınız. Gerçi kendi yorumlarınızı peygamberin yorumlarının da önüne koyuyorsunuz bilerek veya bilmiyerek. Yani sizin kurandan anladığınıza uymayan hadisi şerifler uydurma sözlerdir diyorsunuz. Bu da çok büyük cesaret. Yani şöyle de diyebiliriz Cahil cesur olur

      • 21 Şubat 2014, 11:58

        Sevgili Emin, elbette yorumlar kişileri bağlar, ancak gerçekler acıdır. Bu nedenle dini konuları yalnızca kurandan okumanızı ve kuranı anlamanızı, ona göre yönünüzü (kıblenizi) belirlemenizi öneririm. Saygılar…

    • yagmur berat
      14 Ocak 2015, 12:43

      bay kemal cemal yazdıklarınızın bir cümlesi bie bana mantıklı gelmedi 😦

  32. 28 Nisan 2012, 01:08

    Allahın dini kusursudur..Kusurlu olan biz kullarız.Ben aşkla ve yüreğimdeki sevdayla yaşarım Allah’ımıda dinimide.Ben sadece o kusursuz dini yaratan rabbime tevekkül eder kalbimle bakarım.Din de mantık aranmaz. tartışarak ben kendi dinime zarar veririm..Ayetleri yargılamak benim gibi aciz bir kula düşmez..ben gözüm kapalı maşuğuma teslim oldum….

    yolunuz açık olsun selametle….

  33. atay
    04 Mayıs 2012, 21:33

    sevgili arkadaşlarım ve admin (admin de arkadaşım elbet ayırarak kabalık etmemişimdir umarım. 🙂 ).
    konuda sanki bir eksiklik var gibi geldi bana. benim okuduğum kitaplardaki bilgilere göre kabe ‘güneş ve ay tapımları (kültleri)’ döneminde inşa edildiğine dair çeşitli kanıtlar var. bu, bizim çok tanrıcılık diye bildiğimiz, aslında tek tanrıcılık dönemlerine; yani İslamiyet teki adıyla ‘cahilliye dönemi’ne rastlar. Mustafa Kemal’in de bu konunun araştırılması için Tahsin Mayatepek i Meksika ya göndererek görevlendirdiğini biliyorum. ve edindiği bulgular ışığında bir derleme yaptıgını ancak bu kitabın hala basılmadığını da biliyorum. (bkz. Turan Dursun- din bu 1,2,3,4) yani demek istediğim (temelinde) ; bu konunun daha bilimsel kaynaklara bakılarak ve araştırılarak yeniden derlenmesi taraftarıyım. ve ben de bu konuda elimden gelen araştırmayı değerli sayfa okuyucuları için yapmaya hazırım. sevgiler dostlarım…

  34. 07 Mayıs 2012, 12:45

    COK DEGERLI BILGILER.ALLAH RAZI OLSUN.KESKE HERKES BUTUR FAYDALI SITELERI KULLANSA VE ALLAHIN BUYUKLUYUNU BIR KES DAHA KAVRASA.

  35. 07 Mayıs 2012, 13:10

    HURMETLI KEMAL BEY. BEN AZERIYIM,DIN HAKKINDA NE KADAR AZWEY BILDIGIMI SIZIN YORUMLARINIZI OKURKEN BIRKEZ DAHA ANLADIM. ALLAHIMA,KITABIMA,PEYQAMBERIME OLESIYE BAGLIYIM AMA, NE KADAR AZ WEY BILIYORMUWUM MEGER. ITIRAF EDIYIM DINI KITAPLAR OKURUM,AMA KURANI-KERIMI OKUMADIM HIC.SANKI ANLAMAZSAM GUNAH ETMIWIM GIBI OLURUM DIYE DUWUNUYORUM.BIDE OKUYUPTA YERINE YETIREMEDIKLERIMIZDEN CEKINIYORUM.AMA DEGERLI YORUMLARINIZI HAP TAKIP EDICEM. ALLAH SIZDEN RAZI OLSUN.ZIRA HEPIMIZ GIDICEGIMIZ TEK YER VE TEK YON ONUN YANIDIR. SELAMETLE.

  36. 08 Mayıs 2012, 13:43

    Sayın Sevinç İmanlı Kardeşim;
    Güzel duygularınız ve temennileriniz için teşekkür ederim. Amacımız doğru bildiklerimizi sizlerle paylaşmak ve doğruyu bulmaktır. Sözün en güzeli ve en doğrusu da tabiiki Allah (CC)’ın kelamı (Kuran)dır. Müminler de sözün en güzeline (vahye-kurana) uyarlar der ayet.
    Sayın kardeşim, kuran kavramlarını (salat, beyt, mescid-i haram, beyt-i haram, mescid-i aksa, kıyam, rüku, secde, kıble, zikir, tesbih, hakk, adalet, takva, hikmet, sünnet … vb) kurandan ve kuran içerisindeki anlamlarıyla aanlayarak okursanız, kavramları kuran bütünlüğü içerisinde kavrarsanız kuranı okumaya ve anlamaya doyamazsınız. Zaten Allah-u Tealanın (CC) bizden istediği de bu değilmi? Kuranı satır satır okuyup, üzerinde derin derin düşünüp, doğadaki ayetleri (gökler, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, dağlar, uzay… vb) ve bedenizmizdeki ayetleri (vücudumuzun ve ruhumuzun detayları) kuranla birleştirerek anlamalıyız, anladıklarımızı da hayatımızda yaşamalıyız, yani Allah’a (CC) kulluk etmeliyiz. Allahın (CC) emirlerine sarılıp, yasaklarından kaçınmalıyız. İŞte müslümanın, müminin hedefi ve amacı budur.
    Selam ve dua ile Allah’a(CC) emanet olunuz.

  37. 08 Mayıs 2012, 14:02

    Sayın Sevinç İmanlı Kardeşim;

    Allah-u Teala (CC) kuranı okunması, okunarak anlaşılması ve anlaşılan hususların da hayata tatbik edilmesi, öğüt-ibret-ders alınması için gönderdiğini kuranda haber vermektedir. Kuran son derece açık, anlaşılır bir kitaptır ve her ulus kendi diline kuranı tercüme ederek kuranda anlatılanları anlamak durumundadır. Zira bizim ana dilimiz arapça olmadığı için, arapça inen kuran ayetlerinin dilimize çevrilmesi gerekmektedir. Ancak, çevirilerin yanında kuranda geçen ve bir önceki yazımda belirttiğim kuran kavramlarının da kuran bütünlüğü içerisinde öğrenilmesi, anlaşılması gerekmektedir. Kuran dışındaki bilgilerle bu kavramları anlamaya çalışırsak, çoğunlukla hata ederiz. Kuran tafsilatlı (detaylı), anlaşılır ve kendi kendini açıklayan bir kitaptır. Allah (CC) kuranın eksiksiz olduğunu, bize yetecek bilgileri tekrar tekrar açıklayarak verdiğini, öğüt alınması gereken bir kitap olduğunu ayetlerde bildirir. O nedenle müslümanın en önemli görevi, kuranı en güzel şekilde anlamak, öğrenmek, bilemediklerini uzmanlarına danışarak öğrenmek ve öğrendiklerini de hayatına tatbik etmektir. Bunun adı da zaten Allah’a (CC) kulluk etmektir. Kuranı okuyun, bol bol okuyun, ana dilinizde ve anlayarak okuyun. Vahyin ne demek istediğini, size ne anlatmaya çalıştığını öğrenin. Böyle yaparsanız Allah (CC) katında sevabınız çok olacaktır. Allah anlayışınızı genişletecek ve kalbinizi sırat-ı müstakime (dosdoğru – endoğru yola) döndürecektir.
    Selam ve dua ile Allah(CC)’a emanet olunuz.

  38. emel
    08 Mayıs 2012, 15:14

    öyle bişey ki Kuran_ı Kerim ilk okuduğunda sadece ne yazdığını öğreniyorsun.2.kez okuduğunda içindeki derin manaları anlmaya başlıyor hatalarını görüyorsun. 3.kez okuduğunda ise var gücünle hayatına geçirmek için gayret göstermeye başlıyorsun…Kuranın kalbe inmesi işte en güzeli bu…Ne güzel söylemişsiniz ibret ve ders almak gerekir…ankebut suresinde ne büyük ibretler ve dersler var anlayana….paylaşımlar için sağolun…

  39. 09 Mayıs 2012, 16:17

    Allah razı olsun..Çok güzel bir yazı olmuş..

    • selin
      29 Kasım 2012, 21:44

      dimi

  40. 13 Mayıs 2012, 22:08

    Sn. Emel Hanım,

    Gerçekten yazdıklarınızı ben de tecrübe ettim… çok doğru yazmışsınız…
    Allah hepimizin imanını yukseltsin ve bizi kurtarsın..Amin…
    Emel

  41. 25 Mayıs 2012, 14:52

    Reblogged this on versettoverse and commented:
    insandan ötesi de var ,ozaman tanrıda var.

  42. 02 Haziran 2012, 08:30

    Kur’ân-ı Kerîm tâ bidâyetten itibâren Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın şahsiyetini tebcîl etmiş, dindeki ehemmiyetini hatırlatmaktan geri durmamıştır. İhtilaflı meselelerde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a müracaat, O’nun emirlerine itaat emredilmiş, O’na muhalefet, Allah’a muhalefet; O’na itaat, Allah’a itaat olarak ifade edilmiştir. İşte bu âyetlerden bazıları:

    “Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden men ederse ondan geri durun…” (Haşr: 59/7)

    “Peygamber’e itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik.” (Nisa: 4/80)

    “Peygamber’in emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar.” (Nur: 24/63)

    “Sana da insanlara gönderileni açıklayasın diye zikri indirdik, belki düşünürler.” (Nahl: 16/44)

    “And olsun ki, Allah, inananlara, âyetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitab ve hikmeti (sünneti) öğreten, kendilerinden bir peygamberi göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler.” (Âl-i İmrân: 3/164)

    Hz. Ebu Hureyre’nin kendisini çok hadîs rivâyet etmekle itham edenlere verdiği cevap da burada kaydetmeye değer: “Kitâbullah’da şu iki âyet olmasaydı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’tan aslâ hiçbir rivâyette bulunmazdım: “Gerçekten Allah’ın indirdiği Kitab’tan bir şeyi gizlemede bulunup onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları günahlardan arıtmaz. Onlara elem verici azab vardır. Onlar doğruluk yerine sapıklığı, mağfiret yerine azâbı alanlardır. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar.” (Bakara: 2/174-175).

    Şu iki rivâyet, hadîsçilerin Kur’ân-ı Kerîm’den pek çok müşevvik unsurlar bulduklarına delâlet eder:

    Yezîd İbnu Hârun, Hammâd İbnu Zeyd’e sordu:

    – “Ey Ebu İsmâil, Cenâb-ı Hakk, acaba hadîsçileri Kur’ân-ı Kerîm’de zikretmiş midir?

    – Evet, dedi. Hâmmâd:

    – Şu âyete kulak ver:

    “İnananlar toptan savaşa çıkmamalıdır. Her topluluktan bir tâifenin, dini iyi öğrenmek ve milletlerini geri döndüklerinde uyarmak üzere geri kalmaları gerekli olmaz mı? Ki böylece belki yanlış hareketlerden çekinirler.” (Tevbe: 9/122)

    İşte bu âyet, ilim ve fıkıh talebi için seyahat edip ilim getiren ve getirdiğini geride bıraktıklarına öğreten herkesi içine alır.

    Bir başka rivayette belirtildiğine göre İbnu Abbâs (radıyallahu anh)’ın azadlısı olan İkrime: “Tevbe Suresi’nin 12’inci âyetinde geçen “es-sâihun” (yâni “seyâhat edenler”) den maksad hadîs talebi için yola çıkanlardır.” demiştir. Âyet’in meâli şöyle:

    “(Ey Muhammed!) Allah’a tevbe eden, kullukta bulunan, O’nu öven, O’nun uğrunda seyâhat eden, rükû ve secde eden, mârûf u emreden, münkeri yasaklayan ve Allah’ın yasaklarına riâyet eden mü’minlere de müjdele!” (Tevbe: 9/112)

    Bu çeşitten, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın sünnetine sevkeden âyet çoktur, dinimizi Kur an ı Kerim ve Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vessalamun sünnetiyle daha iyi yaşarız.sünneti görmezden bilmezden gelemeyiz

  43. Aysel
    02 Temmuz 2012, 18:08

    Kemal bey Bakara suresinin 127.ayetinin mealinde “beyt” diyanet işleri de dahil bütün İslam bilginleri tarafından kâbe olarak meal edilmiştir.Ayrıca yukarıda da yazıldığı gibi Hz.Muhammed(SAV)’in sünnetlerinden ve hadislerinden bağımsız bir islamiyet düşünülmez ki.Neden itiraz eden olmamış anlamadım.

    • 21 Şubat 2014, 11:53

      Sayın Aysel hanım, asıl sorun da bu ya, Bakara/127 ayette geçen “beyt” kavramı meallere ve tefsirlere kabe olarak çevrilmiştir. Bu çok büyük bir hatadır, yanlıştır. Zaten Bakara suresini 120.ayetten itibaren okursanız, pasaj bütünlüğünde kabe adı verilen dört duvardan oluşan bir yapıdan bahsedilmediğini açıkça göreceksiniz. Ayrıca, tüm kuranda “kabe” kelimesi geçmediği gibi, bugün Mekke’de bulunan ve dört duvardan oluşan yapının Allah’ın evi olduğuna ve kutsandığına dair en ufak bir beyan yoktur. Beyt Allah’ın indirdiği islam sistemidir, dindir, inanç bütünüdür. Selamlar saygılar…

      • berrin
        04 Ağustos 2014, 03:34

        kemal bey: size sonsuz teşekkür ediyorum, o kadar naif ve bir o kadar da açıklayıcı anlatmışsınızki sizi tekrar tekrar tebrik ediyorum.zaten bizim dinimizde ne yok, biz müslümanlar onu duyup kabul ederiz,ama dinimizde ne var sada onu inkar eder hurefe olan hikaye tadındaki anlatımlara inanırız malesef bu böyle..bu güne kadar dinimizi kullanıp bu insanları sömürdükleri yeter, ve halen de sömürmelerine izin veriyoruz..sizi yürekden kutluyorum beni çok iyi aydınlattınız dilinize yüreginize saglık…

  44. 04 Temmuz 2012, 15:31

    islamiyette doğru bir tanedir..kişiye göre değişiklik gösteremez ancak uygulamalar farklılık gösterebilir..ben adet ve gelenek haline gelmiş olan dini yaptırımlardan değil kuran ve sünneti seniyye ışığında dinimi yaşama yolundayım..kemal bey sizden ricam kandiller ve üç aylarla alakalı görüşlerinizi öğrenebilirmiyim…hakka emanet olun..

    • 30 Eylül 2014, 11:37

      Berrin Hanım iltifatlarınız ve açıklamalarınız için teşekkür ederim. Saygılar, selamlar..

  45. 12 Temmuz 2012, 05:12

    Hz. Muhammed’in şu sözünün, ancak bu şekilde bir anlam kazanabileceğini vurgulu­yorlar: “Şüphesiz, Allah bu taşı, göreceği iki gözü ve kendisini öpenlere şahitlik yapacağı bir dili ile kıyamet gününde insanlar için konuşturacaktır.”

    Bahsettiğiniz “şu sözün”, (ki Hz. Muhammed S.A.V in sözü ise Hadis-i Şeriftir.”) Kaynağını paylaşmanızı ya da göstermenizi önemle rica ediyorum…

  46. Cenk Er
    30 Temmuz 2012, 18:40

    insanveevren.wordpress.com ilk önce ilgimi çekmişti
    Epey bi inceledim Birçok yazıyı ilgiyle okudum
    Taa ki bu ve bunun gibi başlıkları görünceye kadar
    Artık bu adresle hiçbir işim olmaz

  47. 31 Temmuz 2012, 22:53

    allah razı olsun çok güzel

  48. EYUP
    08 Ağustos 2012, 14:32

    hz peygamberin oğulları daha küçük yaşlarda vefat etmişlerdir.ilk tavaf nezaman oldu kısmındaki hz. muhammed’in oğlu hz hüseyin kısmının düzeltilmesini rica ederim hz. hüseyin hz. muhammed’in torunu hz. ali’nin oğludur DÜZELTİN düzelmemiş

  49. bülent
    12 Ağustos 2012, 02:32

    ALLAH.A şükürler olsun ALLAH razı olsun

  50. 14 Ağustos 2012, 17:18

    çok değişik bilgiler var bu site çok hoşuma gitti.

  51. ferit
    14 Ağustos 2012, 19:31

    çok ama cok güzel bir site emeği gecen herkesten allah razı olsun bu gün kandil tüm müslüman aleminin kandili kutlu olsun

  52. kıyas
    29 Eylül 2012, 17:31

    müthiş…bilmediğim bir çok şey varmış..ayrıca siteyide beğendim.takipçisiyim..

  53. 02 Ekim 2012, 21:05

    Selamlar her birinize. Chox beigendim. Yazinizi. Men. Gurbet ulkeden yaziram SIZE. Bu dashi. Men 6. Ay. Onje. Yuxunda gordum. Tesadufeh televizionda stanbuldaki Topgapi. Sarayinda. Telefezion da gordum. Chok chashgin galdim. Yuxum chox. Uzun. Amman bu dash ALLAHIN. Emriyle. Meni gozleyirem. Gardashim CHOK SAG. Ol. ALLAH SENE kOMEK. OLSUH. Men. Stanbule gelib. Orada. Baxmag. Isterim. O. Gunden. Men. Ozume dinjlik tapmiram. iNSHALLAH. Gismet. Olsun. TESHEKKUR
    EDERIM, Meri

    • öztürk
      28 Ekim 2012, 02:56

      Bu Azeri Türkçesi mi yoksa ingilizce mi 😀 ”Chok chashgin” Ç olmuş ch,ş olmuş sh google translate “şaşkın=çaşmış”

  54. kemal karaman
    05 Ekim 2012, 00:01

    şeytan taşlama yeriyle ilgili verdiğiniz bilgiler tamamen yanlış . ilgili ayeti okumadınızmı

  55. isimsiz
    05 Ekim 2012, 10:24

    lutfen cumle kurumlarına dikkat edelim madem islama hizmet icin boyle bir yazı hazırlandı en guzel sekilde itina ile kelimeler secilerek yazılmalı edebe muhalif seylerden kacınılmalı peygamber efendimizden (sallalahu aleyhi ve sellem) bahs edilirken deha dikkatli olmalıyız HİC Bİ EDEP VASILI HUDA OLAMAZ (edepsiz kimse MEVLAYA (CELLE CELALUH)VASIL OLAMAZ)SU CUMLEYİDE DEGİSTİRMELİSİNİZ hz. muhammede gore…………..sanki bir suphe varmıs gibi algılanıyor. Ayrıca kaynak belirtmelisiniz o kadar cok islam dusmanı varki bunları ayırt etmek gerek.tesekkurler

  56. 24 Ekim 2012, 21:35

    orası çok güzel mutlaka gitmeliyim

  57. 24 Ekim 2012, 21:37

    dayanamıyorum

  58. 24 Ekim 2012, 21:40

    Allahım beni oraya götür

  59. 24 Ekim 2012, 21:42

    babam ve babaannem gitti, Allahım benide oraya götür

  60. 24 Ekim 2012, 21:44

    ne olur

  61. öztürk
    28 Ekim 2012, 02:40

    arkadaş bu Azeri Türkçesin de ingilizce hayranlığı nedir? ” Chok chashgin” Ç oldu CH, Ş oldu SH. X kullanmalar. Devletimiz yol göstersin yanlış yoldalar.

    • öztürk
      28 Ekim 2012, 02:54

      Bu Azeri Türkçesi mi yoksa ingilizce mi 😀 ”Chok chashgin” Ç olmuş ch,ş olmuş sh google translate “şaşkın=çaşmış” ç ve ş harfini neden kullanmıyorsun guzel arkadaşım. Yoksa sen çakma Azeri Türkü müsün?

  62. hamit
    31 Ekim 2012, 01:24

    Baştan ayağa palavra. Uydur uydur söyle. İslamı sizin gibi palavracılar, hurafeler yığınına çeviriyor. Taş yığınının etrafında dönmek putperestlikten kalma bir ayindir. Kabe’de daha önce putlar vardı. İslamdan önce kabe ziyaret ediliyordu ve oradaki putlar putlara tapılıyordu.

  63. 01 Kasım 2012, 18:54

    verdiğiniz bilgiler için teşekür ederim.çok şeyleri bilmiyormuşuz.

  64. Tarih ve Toplum
    07 Kasım 2012, 00:58

    Druid rahipleri, Kabe, tufan… Bir solukta okunacak güzel bir yazı

  65. Bektaş YAVUZ
    14 Kasım 2012, 00:45

    Kardeşlerim,,İslam Dini,Müslüman olanın,Akla ,Bilime,çok ama çok değer vermesini emreder.Yüce Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa (SAV.) e gelen ilk vahy İkra yani oku..Yaradan Rabbinin Adıyla oku! emri ilahisidir.İlim Çin’ de de olsa alınız demiştir.Aklı olmayanın dini de yoktur.Yüce Allah CC.,Düşünüp akledesiniz diye size Kur’anı apaçık indirdik! ,buyuruyor.Okumak lazım,anlamak lazım idrak etmek lazım.Ben İlmin şehriyim.Ali Kapısıdır.Hadisi ile Yüce Peygamberimiz bizlere ne demek istiyor acaba ? çok ama çok iyi düşünelim.Yüce Türk Milleti Dinini çok iyi idrak etmiş,Aklıyla ,Mantığıyla,Felsefe,ve Tasavvuf ilmiyle ,İslamı korumuş ve yaşamıştır.Yeter ki Yüce Dinimize Dinle ilgisi olayan batıl inançlar,hakim olmasın.Daima gerçeği,Hakikati,Adaleti,Doğruluğu esas alalım.Doğru ve dürüst,Ahlaklı olmadıkça ne yapsak,hatalı,oluruz.Hatadan,günahtan Allah CC. bizleri korusun.Bana İnsanlığın gidişatından,Haktan.Adaletten,Akrabayı,Fakiri gözetmekten,Ayrıldık da.Çirkinliği,Fenalığı,ve Azgınlığı benimsedik gibi geliyor,Allah’ın Gazabından korkuyorum.Bizleri Af etsin diyorum.Her şeyin En doğrusunu Şüphesiz Rab’bim bilir.Saygılarımla.

  66. harun
    14 Kasım 2012, 16:20

    çok teşekkürler 🙂

  67. selin
    29 Kasım 2012, 21:42

    allah razı olsun

  68. Bektaş YAVUZ
    02 Aralık 2012, 02:30

    Bektaş YAVUZ’un yorumu denetimden ne zaman geçecek ? Merakla ve ilgiyle bekliyorum.En içten saygı ve sevgiler.02.12.2012

  69. Mustafa taşkın
    03 Aralık 2012, 18:48

    Çok değerli kardeşlerim allah CC. hepinizden razı olsun.

  70. 16 Aralık 2012, 18:56

    Mekke şehrinde Mescid-i Haram’ın ortasında yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, 12 m. boyunda ve 11 m. genişliğinde taştan yapılmıs dört köşe bir bina. Haccın sebebi ve bütün müslümanların kıblegâhı olan Kâbe, yeryüzünde yapılmış olan ilk mukaddes mabettir. Buna Beytullah ve Beyt-i Atik de denir Kur’an-ı Kerim’de; “İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev, Mekke’de bulunan mübarek ve alemler için hidayet kaynağı olan Kabe’dir” (Alû İmran, 3/96) buyurulur.

    Hz. Peygamber, Ashab-a Kiramdan Ebu Zer (r.a)’in sorularına cevap olarak yeryüzünde ilk inşa edilen mescidirı “Mescid-i Haram”, ikinci inşa edilenin”Mescid-i Aksa” olduğunu ve bu ikisi arasında kırk yıl süre bulunduğunu beyan buyurmuştur (Buhârî, Enbiyâ. 10).

    Yukarıdaki ayet ve hadis-i şerif, yeryüzünde yapılan ilk mescidin Kâbe olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

    Kur’an-ı Kerim’de Kâbe’yi inşa edenin Hz. İbrahim ile oğlu İsmail olduğu bildirilir.

    Bu iki peygamberin Hicaz bölgesine intikali şöyle olmuştur. Hz. İbrahim Filistin yöresinde peygamberlik görevini yürütürken, ilk eşi Sâre ile sonradan evlendiği Hacer arasındaki duygusal rekabet ve kıskançlık sonucunda Hz. Hacer’i başka bir yöreye yerleştirmesi gerekti. Hz. İbrahim, Hacer’i ve süt emmekte olan küçük çocukları İsmail (a.s)’i alarak şimdiki Zemzem kuyusunun bulunduğu yere getirdi. Henüz Mekke şehri ve o yörede insan yoktu. Bir kırba su ve bir miktar yiyecekle onları orada bırakıp, Filistin’e dönmek isteyince; Hz. Hacer, bu hicretin Allah’ın emri ile olup olmadığını sordu. Hz. İbrahim; vahiyle bıraktığını söyleyince Hacer; “Allah kulunu zayi etmez, gidebilirsin” diyerek tevekkül ve teslimiyet gösterdi. Bir kadın ve kucağında süt emen, bebek yaştaki çocuk, çölün ortasında, insanın bulunmadığı bir yorede yalnız kalıyordu.

    İbrahim (a.s) oradan ayrılırken şöyle dua etmişti: “Ey Rabbimiz! Soyumdan bazılarını, muharrem ve mukaddes evinin yanındaki çorak vadiye, namaz kılmaları için yerlestirdim. Rabbimiz! insanların kalblerini onlara meylettu. Onları meyvelerle rızıklandır ki, Sükretsinler” (İbrahim, 14/37).

    Hz. Hacer, Safa ile Merve tepesi arasında su aramak için gidip gelirken, Cenâb-ı Hakk’ın bir ikramı olarak, oğlu İsmail’in bulunduğu yerden su kaynamağa başlamıştı. Bunu gören Hz. Hacer, suyun akıp gitmesini önlemek için set yapıyor ve suya “zem zem (dur, dur)” diye sesleniyordu. Kısa süre sonra kuşların hareketinden suyun varlığını anlayan seyahat hâlindeki Cürhümî kabilesi, yolunu değiştirerek oraya gelmiş, Hz. Hacer onlara su almaları için izin verirken, onlar da Hacer’in ve çocuğun gıda ihtiyacını üstlenmişlerdi İşte buraya yerleşen Cürhümîler Mekke şehrinin ilk kurucuları ve ilk halkını teşkil etmişlerdir (bk. ez-Zebîdî, Tecrid-i Sarih, Terc. Kamil Miras, Ankara 1984, VI, 13 vd.)

    Hz. İbrahim zaman zaman Hicaz’a gelmiş, oğlu İsmail büyüyünce, birlikte Kâbe-i Muazzama’yı inşa etmişlerdir. Kur’an-ı Kerîm’de olay şöyle anlatılır:

    “Bir zaman Biz, İbrahim’e Kâbe’nin yerini gösterip şöyle vahyettik: Bana hiç bu şeyi ortak koşma. Evim olan Kâbe’yi tavaf edenler, civarında oturanlar, rükû edenler ve secdeye varanlar için temizle” (el-Hac, 22/26).

    Kâbe inşa edilirken Hz. İsmail çevreden taş taşır, Hz. İbrahim de Kâbe’nin duvarlarını örerdi. Duvarlar yükselip yerden erişilmez olunca Hz. İsmail halen “Makam-ı İbrahim” adı ile ziyaret edilen taşı getirdi. Hz. İbrahim bu taşı iskele olarak kullandı. Ebû Kubeys dağından getirilen ve “Hacer-i Esved (siyah taş)” adı verilen taş da, tavafa başlama yerine işaret olmak üzere, halen bulunduğu köşeye yerleştirildi. Mabed’in duvarları yükselince, Hz. İbrahim ve İsmail şöyle dua ettiler:

    “Ey Rabbimiz! Bunu bizden kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen çok iyi işiten ve çok iyi bilensin. Rabbimiz! İkimizi de sana teslim olan kıl. Soyumuzdan da Sana teslim olan bir ümmet meydana getir. Bize ibadetimizin yollarını göster. Tövbemizi kabul et. Şüphesiz Sen, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhamet edensin. Ey Rabbimiz! Soyumuzdan vücuda getireceğin İslâm ümmetine kendi içlerinden bir Peygamber gönder ki, onlara Sen’in ayetlerini okusun, kitabını, hikmetini öğretsin, onları günahlardan temizlesin. Şüphesiz Sen, her şeye galipsin, hüküm ve hikmet sahibisin” (el-Bakara, 2/127-129).

    Hz. İbrahim’in duası kabul olmuş, Cenâb-ı Hak O’nun soyundan Hz. Muhammed’i son peygamber olarak göndermiştir. Hz. Peygamber’in bu duayı kastederek; “Ben, babam İbrahim’in duasına ve kardeşim İsa’nın müjdesine, annemin de rüyasına mazhar olmuşumdur” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 127, 128, V, 262) buyurduğu nakledilir.

    Diğer yandan İbn Ucre (r.a)’nin rivayet ettiği bir hadiste; İslâm ümmetinin bütün namazlarda, “tehiyyât” ve “Allahümme salli-bârik” dualarını okuyarak, Hz. İbrahim’e ve nesline hayır-duada bulunmalarının, Hz. İbrahim’in bu eski duasına karşı bir teşekkür niteliğinde olduğu belirtilmiştir (ez-Zebîdî, a.g.e., VI, 18, 19).

    Kâbe’yi ilk inşa edenin Hz. Âdem (a.s) olduğu, Hz. İbrahim’in ise oğlu İsmail ile birlikte Nuh tufanından sonra aynı temeller üzerinde onu ikinci defa inşa ettikleri de nakledilmiştir (ez-Zebidi, a.g.e, VI, 13).

    Kâbenin inşası bittikten sonra, Allah tarafından Hz. İbrahim’e bütün insanları haccetmek üzere davet etmesi emredilmiştir. “İnsanları hacca davet et ki gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çeşitli vasıtalarla sana varsınlar” (el-Hacc, 22/27).

    Hz. İbrahim Ebû Kubeys dağına çıkıp dört bir yana seslenerek Allah’ın Kâbe’yi hacc ve ziyaret etmeyi insanlara farz kıldığını bildirdi (ez-Zebidi, a.g.e, VI, 20, 21).

    Hz. İbrahim bu ilânı yaptıktan sonra Cebrail aleyhisselâm gelerek, kendisine “Safâ” ile “Merve”yi ve Harem-i Şerif’in sınırlarını göstermiş, ayırıcı alâmet olmak üzere de birer taş dikmesini önermişti. Daha sonra hac menâsikini (gerekli bilgilerini) öğreterek, ihramlı bir şekilde Mina’ya ve yollarda “tehlîl” ve “telbiye” getirilerek Arafat’a varıldı. Vakfe’den sonra Müzdelife’ye, oradan da Mina’ya getirdi, kurban kestirdi ve şeytan taşlama (remyu cimâr) yaptırdı. Kısaca haccın bütün menâsikini öğretti. Haccın bu usul ve erkânı, Hicaz halkına Peygamber olarak gönderilen İsmail (a.s) tarafından da ümmetine öğretildi. Daha sonra İshak peygamber Mekke’ye gelerek, büyük kardeşi Hz. İsmail ile birlikte hac yaptı.

    Bundan sonra yakın ve uzak beldelerden ziyaretçiler Hicaz’a gelerek Beytullah’ı ziyarete başladılar. İslâm’dan önceki dönemlerde Yemenlilerin ve bazı İran (Fürs) hükümdarlarının Kâ’be-i Muazzama’yı ziyaret ettikleri, hatta Hz. Peygamber’in dedesi Abdulmuttalib Zemzem kuyusunu temizletirken çıkarılan iki tane altın geyik heykelinin İran (Fürs) kurbanlarından olduğu nakledilmiştir (ez-Zebîdî, a.g.e, VI, 21).

    Kâbe, o tarihten günümüze kadar bir çok defa tamir görmüştür. Nitekim Hz. Peygamberin büyük dedesi Kusay zamanında tamir edilen Kâbe, Hz. Peygamberin gençliğinde de Kureyş tarafından tamir edilmiş bu arada Hacer-i Esved’i yerine koyma hususunda aralarında ihtilaf çıkmış ve bu şeref Hz. Peygamber’e nasip olmuştur.

    Daha sonra Abdullah b. Zübeyr zamanında, Emevî hükümdarlarından Abdülmelik zamanında tamir edilen Kâbe Osmanlı sultanları I. Ahmed ve IV. Murat zamanlarında da tamir edilmiştir. Osmanlı sultanlarından sonra Suud hükümeti de Kâbe’nin bakım ve tamiriyle ilgilenmektedir.

    İlk zamanlar Kâbe ile ilgili görevler İsmail (a.s) tarafından yürütülmüştür. Ardından onun oğluna geçmiş, sonra Cürhümîlere ve daha sonraları çeşitli kabilelere geçerek sık sık el değiştirdikten sonra bu vazifeleri nihayet Kureyş kabilesi üstlenmiştir. Hatta önceleri Kâbe civarında ev yapmak saygısızlık sayılırdı. Kâbe bakımı Kureyş’e geçtikten sonra bu anlayış yıkılmış ve Kusay tarafından Kâbe civarı ilk defa kabilelere göre parsellenerek evler yaptırılmıştır.

    Böylece Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay zamanında Mekke ilk defa şehir olarak medenî bir hüviyete bürünmüş oldu. Şüphesiz Kâbe’nin çevresinde insanların bulunması daha eskilere dayanır. Ancak tavaf alanı dışında kalan kısımların parsellenerek mahallelerin oluşturulması Kusay zamanında gerçekleşmiştir.

    İslâmiyetten önce Mekke şehir devletinin görev üniteleri Kâbe ile ilgili vazifeleri şöyle sıralayabiliriz:

    1. Sidânet: Kâbe’nin perdedarlığı, anahtar koruyuculuğu ile hâciblik görevi idi. Bu görevi yürütmek en büyük şeref sayılırdı (bk. Hicâbe).

    2. Şikâyet: Mekke’ye gelen hacılara tatlı su sağlama ve Zemzem kuyusu ile ilgilenme görevi idi.

    3. Ridâne: Mekke’ye gelen hacıların fakirlerine yemek ikrâm etmek, onları barındırıp ağırlamak görevi idi.

    Bir de Mekke emirliğine bağlı bazı görevler vardı ki bunlar da Kâbe ile ilgili görevlerle iç içe ele alınmaktadır. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:

    1. Ukâb (Kıyâde): Savaşlarda bu adla anılan sancağı taşıma görevi olup ya görevlendirilen veya bunu korumakla yükümlü olan kişi taşırdı.

    2. Nedve: Bir nevi toplantı yeri idi; savaş, barış, düğün vb. önemli her mesele burada görüşülür, karara bağlanırdı. Buraya herkes değil, aile gruplarının kırk yaşından büyük olan başkanları katılırdı. Bu toplantı yeri ilk defa Kureyşli Kusay tarafından yaptırılmıştır. Tavaf alanının yakınında onun evinin bir kısmı olup, Dârü’n-Nedve olarak anılıyordu. Dârü’n-Nedve Mekkelilerin parlamentosu idi.

    3. Sefâret: Elçilik görevi.

    4. Taşınacak eşyalara müsaade verme görevi.

    5. Savaş araçlarını koruma görevi.

    6. Putların önünde fal oklarını çekme görevi.

    7. Zemzem kuyusunun temizlenmesi ve tekrar hizmete sunuluşu.

    Kâbe’nin doğudaki köşesine “Rükn-i Hacer-i Esved” veya “Rükn-i Şarkî”, batı köşesine “Rükn-i Şâmî”, güney köşesine “Rükn-i Yemânî”, kuzey köşesine de “Rükn-i Irakî” denir.

    Kâbe’nin kuzeybatı duvarı (Rükn-i Irakî ile Rükn-i Şâmî arası)nın karşısındaki zeminden 1 m. kadar yüksek ve 1,5 m. kalınlığındaki yarım daire şeklindeki duvara “Hatîm” denir. Bu duvar ile Beytullah arasındaki boşluğa “Hicr-i Kâbe, Hicr-i İsmail veya Hatîra” adı verilir.

    Hz. İbrahim’in yaptığı Kâbe binasına bu kısım da dahildi.

    Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamber olarak gönderilmesinden beş yıl kadar önce Kureyş kabilesi tarafından Kâbe tamir edilirken malzeme yetmediği için bu kısım dışarıda bırakılmıştır. Kâbe’ye dahil olduğu için tavafın bu duvarın dışından yapılması vacip görülmüştür. Hz. Hacer’le, oğlu Hz. İsmail’in “Hicr” mevkiine defnedildiği rivayet edilir (bk. ez-Zebîdî, a.g.e, VI, 17-20).

    Kâbe’nin üzerine yağan yağmur sularının aktığı oluk (Mi’zab-ı Kâbe) “Altın Oluk” diye bilinir.

    Kâbe’nin kapısı, binanın kuzeydoğusunda Rükn-i Hacer’i Esved ile Rükn-i Irakî arasında zeminden iki metre kadar yüksekliktedir. Duvarın kapı ile Hacer-i Esved arasında kalan kısmına “Mültezem” denir. Kâbe’nin etrafını çevreleyen ve içerisinde namaz kılınan kısma Mescid-i Haram denir. Yeryüzünde bulunan en faziletli

    • 20 Aralık 2012, 22:46

      Emeğiniz ve katkılarınız için teşekkür ederiz.

      • 21 Şubat 2014, 11:38

        Sayın Yusufcan Kardeşşim, Aliimran/96 ayette geçen …Mekke’mi, yoksa …BEKKE’mi. ayetin orijinalini bir oku. Selamalar

    • 05443541441
      04 Ekim 2015, 03:22

      BAK CANIM KAREDEŞİM ADEM DAHA ÖNCE KABENİN ETRAFINDA NEYİ BİLEREK DÖNÜYORDU BUNU BİLİYORMUSUN VE ALTINDA RÜZGAR DEYİRMENİ GİBİ TAVAF MAKİNASININ OLDUGUNU BİLİYORMUSUN ÖREN MENİZ GEREKEN OKADAR KONU VARKİ KİMSE ÖRENMEK İSTEMEZ

      • 03 Eylül 2016, 16:59

        Sn: 0544354144 Adem adında gerçek kişi var mıdır, varsa adem nerede ve hangi zaman diliminde yaşadı, ademin yaşadığı dönemde Mekke diye bir yer var mıydı, Mekke ne zaman inşaa edildi, ne zaman yerleşim yeri oldu, kabeyi kimler ne zaman inşaa etti, kabe neyi temsil ediyor. Kabe ile ilgili veriler kuranda geçiyor mu, hangi ayetlerde ve ne şekilde anlatılmaktadır. Sakın kabeyi M.Ö 800’lü yıllarda Arabistan yarım adasını (Mekke de dahil) ele geçiren Hint İmparatorluğu döneminde gökdeki gezegenlere izafeten tapınaklar inşaa eden putperest toplum inşaa etmiş olmasın. Zira kabe pirizma şeklindedir ve Satürn gezegenine izafeten tapınma mabedi olarak inşaa edilmiştir. Gezegenlerin etrafında dönen göktaşları ve küçük gezegenlerin ana gezenin etrafında dönmesini temsilen insanlar, kutsal olduğuna inandıkları gezegene ve temsili tanrısına ibadet maksadıyla kabenin etrafında dönüyorlardı, tavaf yapıyorlardı.

  71. 16 Aralık 2012, 18:57

    bnim performans ödevimdi bnde size yardımcı olayım dedim inşallah güzel bir yazı yazmışımdır

    • 21 Şubat 2014, 11:44

      Yusufcan Aliimran 96 “İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi BEKKETE mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne). meali “Unutmayın, insanlık için inşa edilen ilk mabed, Bekke’dekiydi: bereketli ve bütün alemler için bir rehber(lik kaynağı),(M.Esed)” Demekki insanlık için inşaa edilen ilk madeb BEKKE’deymiş, Mekke değilmiş. Bekke ne zaman Bekke oldu acaba? Bu yapılan tahrfat değil de nedir? Bekke’nin anlamını araştır bakalım neyle karşılaşacaksın? Selamlar….

  72. 19 Aralık 2012, 15:45

    neden bukadar güzel

  73. 19 Aralık 2012, 15:46

    arkadaşlar benden hızlı okuyan yok

  74. gül
    29 Aralık 2012, 14:09

    çok güzel bir site yardım için teşekkürler 😀 yalnız açıklamaları ayatlerle desteklemeniz daha iyi olur

  75. muammer sodas
    31 Aralık 2012, 21:54

    burada emegi gecen herkesten Allah cc ebediyen razi olsun

  76. habib çelik
    02 Ocak 2013, 00:09

    Kabe sadece, insanlık için “mukkaddes toprak” olan merkezin ( allah tarafından yaratılmadan önce,yaratılmak üzre adem peygamber için ilk çamurun alındığı yer), biz insanlar için görünür olmasına ve faydasına bir işaret yapıdır… ve bundan müteveelidir ki işaret olmasından haseb onursal bir yapıdır. ne kabenin duvarları nede taşları ve üstündeki eşyaları kutsaldır . ayrıca kabenin ilk hali dört duvar değil yuvarlaktır (elips daire). hacer ul esved havada asılı duran fakat insallığın kötülükleri günahları nedeniyle önce yere indi sonrada kararmıştır.

  77. ayşegül
    03 Ocak 2013, 14:16

    gerçekten güzel bilgiler her zaman lazım olacal bilgiler bunun için teşekkür ederim

  78. 03 Ocak 2013, 21:30

    çok saolun

  79. 03 Ocak 2013, 21:32

    ödevim için en gerekli bilgiler var .bu bilgileri bizlerle paylaştığınız in çok minnettarım

  80. misafir
    04 Ocak 2013, 04:55

    Bilgiler için çok teşekkürler ama daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler için keşke kaynakça belirtseymişsiniz. Yine de çok teşekkürler

  81. zümra
    07 Ocak 2013, 10:37

    çok güzel olmuş emeğe saygı için teşekkürü borç bilin

  82. Salur
    17 Ocak 2013, 00:53

    Şeytan taşlama olayı yanlış anlatılmış. Dogrusu;hz.İsmail,in kurban edilmesini Allah((c.c)) istemiştir.Şeytan ise. Hz.İbrahim,i engellemeye çalışmıştır siz ters yazmışsınız.Ayrıca bu konularda bir çok ayet ve hadis mevcuttur bunları kaynak göstererek bu yazıyı hazılamalıydınız.

    • 15 Ekim 2014, 10:34

      Salur, “Hz.İsmail’in kurban edilmesini Allh (CC) istemiştir” diyorsun, bu sözünü kuranda bulabilirmisin ? (Saffat/99-101) Ayrıca bu sözün için Araf/33’de geçen “.. hakkında ayet indirmediğimiz bir konuyu Allah’a isnat etmeyi Allah haram kılmıştır” hükmü gereğince, söylenen bir sözün kuranda karşılığı yok ise bu durum ciddi sıkıntıya sebep olur. Sorumluluğu gerektirir…

  83. cem bayram bakir
    11 Şubat 2013, 02:48

    Allah razı olsun.Çok değerli bilgiler Yüce Amin

  84. hpamuk062
    13 Şubat 2013, 16:27

    ALLAH halis gayret sahibi mümin kardeşlerimin bu çalışmalarını mübarek ve hayırlara vesile kılsın.Kendileri hakkında da hayra vesile olma ecrini ihsan buyursun.ALLAH cümle Ümet-i Muhammedi kendisinin Lanetlenmiş Şeytan tarafından fikren ve kalben ALLAH’ ın kitabını okumak bize yeter iğvası ile fesada ve küfre düşürülmüş insanların şerrinden muhafaza buyursun.Bu sapkın düşüncenin sahipleri haşa ALLAH’ın takdiri ile elçi olarak gönderdiği Peygamberlerinin postacılık(mesajı iletme) dışında bir görevlerinin olmadığını savunurlar.Onlar RABBİMİN huzurunda bu sapkın inançlarının kendilerine ve başkalarını da sapıtmak suretiyle diğer insanlara verdikleri zararın hesabını veremeyecekler ve ALLAH’ın vaadi olan cehennem azabına duçar olacaklardır.RABBİM bizleri yolunun sadık takipçilerinden eylesin .Amin.

  85. Duman
    17 Şubat 2013, 16:13

    KABE dünyanın altın oran noktasında olduğu da eklenmeliydi

  86. M. Bahadir
    01 Mart 2013, 01:34

    Esselamu aleyküm,

    bir kısım da şeytanın Hz. ibrahimi taşladığı söyleniyor tam tersine asıl Hz. ibrahim şeytanı taşlamıştır, çünkü şeytan onu Allah’ın emrinden alıkoymak istedi ama başaramadı. Hz. ibrahim gördüğü rüya üzere adağını yerine getirmek için oğlu Hz. ismaili Allah’a kurban etmek için yola koyuldu Şeytan onu türlü hilelerle engellemek istedi ve taşlandı.

    Allah’ın emri ile Cebrail AS. bir Koç getirdi de Hz. ismail kurban edilmekten kurtuldu.
    günümüzde onun için Hac’da da şeytan taşlanır ve Kurban kesilir.

    vesselam

  87. BİRMUS
    02 Mart 2013, 23:14

    ALLAH RAZI OLSUN SİZLERDEN.

  88. 08 Mart 2013, 10:05

    Duman :KABE dünyanın altın oran noktasında olduğu da eklenmeliydi

  89. 09 Mart 2013, 15:59

    ALLAH.IM senin yarattıgın yada göstediklerin çok ama çok güzel ben ve ailem çok begendi seni çok ama çok seviyoruz canım ALLAH.IM

  90. dilek
    09 Mart 2013, 17:35

    Amma sallamissin arkadaş,yazdıklarından yahudi olduğun anlaşılıyor,tevrati da boyle abuk sabuk masallarla doldurdunuz,millette sazan gibi atlıyor böyle yazılar görünce

  91. 20 Mart 2013, 20:58

    saolun millet

  92. 20 Mart 2013, 20:59

    kabeyee gitmeyi çok istiyorum………………:D

  93. 20 Mart 2013, 21:00

    ALLAH TÜM MÜMİNLERİN DUALARINI KABUK ETSİN

    İNŞALLAH AMİN DUA EDİN HEMDE ÇOK

  94. 12 Nisan 2013, 03:28

    Dinsiz milletlerin devaamına imkan yoktur. yanlız şurası varki din ALLAH ile kul arasındaki bağlılıktır softa sınıfının DİN ticaretine müsade edilmemelidir DİN den maddi menfaat teğmin edenler iğrenç kimselerdir işte biz bu vaziyete muhalifiz ve buna müshade etmiyoruz bu gibi DİN ticareti yapan insanlar saf ve masum halkı aldatmışlardır işte sizin ve bizlerin asıl mücadele ettiğimiz ve edeceğimiz bu kimselerdir saygılarım ile…

  95. 12 Nisan 2013, 03:30

    ALLAH TÜM KULLARI’NIN YAR VE YARDIMCISI OLSUN……

  96. 12 Nisan 2013, 03:31

    sıtkı adalı :
    ALLAH TÜM KULLARI’NIN YAR VE YARDIMCISI OLSUN……

  97. Aziz
    15 Nisan 2013, 18:52

    Islamiyetin ilk yillarinda Araplarda mimari denecek hic bir sey yoktur, agac bile yoktur. Ahl-al-Madar denilen kerpic evlerde otururlardi. HZ. Muhammed’in genclik yillarinda Kabe oldukca bakimsiz ve virane bir yerdi . Etrafi duvarlarla cevrili damsiz dikdortgen bir yapi olan 4.5 metre yuksekliginde idi. (Ibn-Hisam) duvarlarin arkasinda zemzem suyu vardir.
    Peygamber, 35 yaslarinda iken M.S 608 bu binayi yiktirip yeniden yaptirmistir. Kureysliler, Mekke kiyilarinda karaya vuran bir geminin tahta aksamini ve Etiyopya’li bir ustayi da alarak, bu binayi yeniden insa ettirmislerdir. Insa edilen Kabe’de tas ve tahta kullanilmistir. En altta tas ve tahta olarak 31 tabakakadan meydana gelmistir. 638 de Kabe yandigi zaman araplar tas ve tahtadan yapildigini farketmislerdir. Cati ve sutunlarda melek, agac ve peygamberlerin resimleri de varmis. Kapinin yanindaki sutunda HZ. Ibrahim’in, diger bur sutunda da kucaginda HZ. Isa’yi tutatan Meryem’in resmi varmis. (Eski Arap tarihcisi Azraki 858)

  98. idris
    17 Nisan 2013, 21:31

    çok teşekür ederim

  99. yunus
    21 Nisan 2013, 15:43

    tehank you

    • yunus
      21 Nisan 2013, 15:44

      yunus :
      tehank you

      yhfkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkgkhhhhhhhhhhhhh

  100. Ahmet Raci
    21 Nisan 2013, 16:04

    ALLAH herkezi kabe ye gitmeyi nasip etsin

  101. fatma
    03 Mayıs 2013, 11:29

    RABBİM nasip etsin kabeyi amin….

  102. 05 Mayıs 2013, 20:02

    bence çok güzel sosyal projem için gerekliydi bunları hazırlayana çokkkk çooookkk teşekkürediyorum ve onlardan allah razı olsun 😀 😀 😀 😀 😀 😀

  103. 08 Mayıs 2013, 21:36

    mekke ne zamn yapıldı sorusunun cevabını alamadım ama çok hoş bir bilgi =)=)

  104. NAPCAN
    14 Mayıs 2013, 19:48

    saol ama yinede yinede saol 😀

  105. ayhan
    18 Mayıs 2013, 21:40

    HACERÜL ESVET TAŞI İLE İLGİLİ ÇELİŞKİLİ ANLATIM VAR NETLEŞTİREBİLİRSEK İYİ OLUR ilk olarak şöyle anlatılıyor nurdan sütundu şit aleyhi selam zamnında kayboldu ve siyah taş oldu….son ibrahim as zamanında ismail taş aramaya gidiyor cebrail ona taş veriyor ve bu taş hacerül esvet taşı oluyor ve duvara yerleştiriliyor….peygamber efendimizde bu taşın beyaz olduğunu sonraları karardığını söylüyor ama ilk olaral siyahmış zaten ve o ilk taş ne olduda ismail başka taş getirdi 2 tanemi taş var….çelişkili bilgiler….

  106. Metin B.
    19 Mayıs 2013, 22:06

    iki Taş yok ! “Hz.Şit AS onun yerine taştan onun gibi dört köşe bir Bina (Kabe’yi) yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir”

    • Tekin
      15 Haziran 2013, 01:37

      İnsaf yani, delinin birisi, kör bir kuyuya taş atmış, bütün akıllılar onu çıkarmaya çalışıyorsunuz.
      Birer BEYİN olarak, üç kutsal kitabı tarafsız ve önyargısız olarak araştırmacı ve sorgulayıcı bir akılla okursanız bütün gerçeklere ulaşırsınız. İsterseniz öncelikle Yahudi kahin EZRA (ÜZEYİR) kimdir, BABİLDE esir iken, SÜMER ve ASUR efsaneleri ve destanlarını birleştirip hangi kutsal kitabı yazdığını öğrenmekle başlayabilirsiniz.

  107. M. Bahadir
    16 Haziran 2013, 18:57

    Tekin Efendi,

    Allah’in kitabından başka kitap mı arayalım ? Onun bunun yazdığı bizi ilgilendirmez !

    Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için “Bu Allah Katındandır” diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına. (Bakara Suresi, 79)

    Allah’ın indirdiği Kitap’tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 174)

  108. emel
    17 Haziran 2013, 00:25

    doğruyu görene ve gösteren rabbime binlerce şükür….

  109. M. Bahadir
    17 Haziran 2013, 11:06

    Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah’ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Lokman Suresi, 27)

  110. 22 Temmuz 2013, 20:23

    çooooook teşekürler

  111. 22 Temmuz 2013, 20:23

    saolun

  112. 04 Ağustos 2013, 03:22

    Çok güzel bir site, emeği geçenleri kutluyorum. Allah razı olsun Veysel PALA

  113. 123456789Ff
    07 Ağustos 2013, 18:15

    yazılan bilgiler kuranı azin şana daylı olursa insanlar dahaiyi anlamış olur diye düşünyorum allaha emanet olun
    yaza fikr göz

  114. Zeyneb
    10 Ağustos 2013, 15:10

    Allah razi olsun

  115. bir kul
    26 Eylül 2013, 16:29

    din ödevi için iyi oldu saolun ama emel ve cemal beyin kavga etmesi bide araya hakan beyin giirmesi kötü olmuş allah u teala (c.c.) biz kavga edelim diye bunları yaratmamıştır saygılı olun lütfen bide sirius bey veya hanım kabe dünyanın tam ortasındamı

  116. bir kul
    26 Eylül 2013, 16:31

    ali tezgel bey kendinizi bişe sanmayın teesüf ederim

  117. 28 Eylül 2013, 14:49

    çok güzel ve uzun

  118. Alparslan
    29 Eylül 2013, 21:20

    Allah Razı Olsun Güzel Bilgiler Çok Etkileyen Bir Mukaddes Bilgi Öğrendim İNŞALLAH

  119. Burak
    03 Ekim 2013, 18:29

    allah yazandan razı olsun çok işime yaradı

  120. bekir
    08 Ekim 2013, 10:49

    çok teşekurler allah razı olsun yazandan

  121. 10 Ekim 2013, 18:23

    bilgiler çok işime yaradı ALLAH sizden raazı olsun yorumlarıda daikkate alıyorsunuz çok güzel bir çalışma

  122. aleyna
    18 Ekim 2013, 18:47

    verilen bilgiler güzel ve anlamlı (ALLAH razı olsun)

  123. 21 Ekim 2013, 20:09

    BİLGİLERİNZ İCİN ELLERİNİZ DERT GOREMESN TŞK EDERİYORM BUNU HAZIRLAYAN HERKEZE ALLAH GUNAHLARINZI AFFETSİN İYİ GÜNLER DİLEĞİYLE HOŞCAKALIN

  124. habib çelik
    08 Kasım 2013, 05:05

    Arkadaşlar önce şu gerçeği bir vurgulayalım…DİNlER DİYE BİR ŞEY YOKTUR. din sadece islam dinidir ve tektir.
    Şöyleki, Milyonlarca İnsan kendilerine bir inanç edinip ona tapıyorlar diye o TAPTIKLARI inanç DİN değil sadece SOSYOLOJİK VAKADIR. sosyolojik vakalar içinde doğmuş milletlerin doğurganlıklarıyla orantılı olarak bu vaka sürer gider. Allah tezden doğru yola iletsin inşallah:

  125. 13 Kasım 2013, 10:40

    gerçekten bu resimler harika Allah herkezin yardımcısı olsun ***AMİN***….

  126. zenep
    14 Kasım 2013, 12:05

    ALLAH HERKESİ ORAYA GÖRMEK NASİP ETSİN…

  127. 16 Kasım 2013, 13:15

    o siyah taş dediğiniz ilk bulunduğunda BEYAZDI. Günahlı insanlar o taşa dokuna dokuna siyah oldu !!!!!!!

    • 15 Ekim 2014, 10:27

      Yusuf Solmaz, günahkar insanlar yüzünden kararan bu taş, 1400 yıldır müslümanlar tarafından kutsandığı ve öpüldüğü halde neden beyazlaşmamış-beyazlaşmıyor… İlginç değilmi?

  128. 18 Kasım 2013, 16:28

    siz allaha ibadet edin yeterki kafanizda küşkülar olmasin onun elçisi s.a.v hz.muhammet ve allahin kitabina iman edin inşallah allah hepimizi af eder şüpesiz ki allah af edecidir allahin selami hepimizin üzerinde olsun mümin kardeşlerim allaha emanet olun

  129. 27 Kasım 2013, 13:54

    rezalet yalanlar.

  130. 30 Kasım 2013, 12:54

    çok güzel bir yer ben henüz 14 yaşındayım haca mekkeye gitmek için dua ediyorum.inşaallah
    hepimiz haca gideriz.görüşmek üzre byby

  131. tugba
    11 Aralık 2013, 18:59

    gerçekten çok güzel olmuş ellerine sağlık

  132. Umut
    21 Aralık 2013, 17:22

    çok güzel, yararlı bilgiler var, Allah razı olsun, ellerine sağlık..

  133. muhammed yalçın
    23 Aralık 2013, 01:16

    allah razı olsun

  134. 07 Ocak 2014, 11:49

    ALLAH sizden razı olsun çok işime yaradı ödevimde teşekkürler 🙂

  135. 09 Ocak 2014, 14:45

    ALLAH HERKEZE KABEYE GİTMEYE NASİP ETSİN BANADA BU DÜNYADA HİÇ KÖTÜLÜK YAPYALIMKİ TAŞ KİRLENMESİN BEN SADECE OKUYUY DİYE BAKDIM AMA ÇOK GÜZEL ŞEYLER ÖĞRENDİM.

  136. nafiz
    25 Ocak 2014, 12:44

    çok başarılısınız. sizinle http://halitsari.blogspot.com.tr/2012/08/insanveevrenwordpresscom.html aracılığıyla tanıştım. iyiki okumuşum. içinden çımadaım

  137. nuray
    01 Şubat 2014, 22:28

    ALLAH RAZI OLSUN SİZDEN ÇOK GÜZEL AYDINLATINIZ BİZİ.

  138. 12 Şubat 2014, 03:53

    Hz. Ismail seytani taslamistir seytan hz.ibrahimi diil buradaki bilgiyi lutfen duzeltiniz

  139. zulus
    22 Şubat 2014, 17:54

    Seytan taslama bolumunuzdeki bilgiler tamamen yanlis lutfen duzeltiniz cok rahatsiz oldum bukadar guzel bilgilerden sonra hic olmadi ……

  140. musa
    04 Mart 2014, 23:09

    beni aydınlatacak hiçbir şey bulamadım

  141. 06 Mart 2014, 20:45

    cak güzeldi

  142. 22 Mart 2014, 07:54

    İşte böyleee,

    Görülüyürkü Arabın HİKEYESİNİ yazanlar doğruları söylemekten hiç hoşlanmamaktadır.
    İşkembeden salla babam salla.
    Nasıl olsa halk doğruyu araştıramayacak ve bu masallarada ınanacak.
    Gerçi bu gelişmiş çağda bile ınananlar milyonlarca ama gerçekleri bulup çıkaranlarda az degil.
    Bunlarınki belgesiz bilgisiz kuru bir iddie.

    Gelin Pante gardaşımızın ve digerlerinin yazdığı gerçekleri okuyalım.
    İşte o gerçekler:
    .
    Yazan arkadaşlarımız Pante ve digerleri.

    KABE NE ZAMAN YAPILDI?

    Started by Pante, Feb 23 2013 11:22 PM

    İslam’a göre Kabe’yi Adem yapmış.
    İbrahim ve oğlu İsmail de yeniden inşa etmiş.
    Bu bilgiler sadece Kur’an’da ve Kur’an’dan sonra yazılmış olan kitaplarda geçiyor.
    İslam öncesine ait bu bilgileri destekleyen hiçbir kayıt yok.

    Kabe’den ilk olarak M.Ö. 60 senesinde Roma’lı tarihçi Diodorus bahsediyor.
    Arapların büyük saygı gösterdiği putevi olarak kitaplarında geçiyor.
    Ondan önce hiçbir tarihçi bahsetmemiş.
    Örneğin Heredot bütün Arabistan’ı gezmiş,
    Arap tanrılarını yazmış ama Kabe’den hiç bahsetmemiş.
    Halbuki Kabe o sıra varolsaydı muhakkak yazardı.
    Bu durumda anlaşılıyor ki Kabe Heredot ile Diodorus arasındaki zamanda yapılmış.
    Yani M.Ö. 440 ile M.Ö. 60 arasında.

    İbrahim ise M.Ö. 2000’li yıllara yakın yaşamış.
    Yani bu tarihlerden 1500 yıl önce.
    Ve Tevrat’ta İbrahim’in hakkında yazılan geniş anlatımlarda ne Kabe’den bahseder ne de İbrahim’in Arabistan’a gittiğinden.
    İslamcılar bunu “Tevrat tahrif edilmiş” diyerek geçiştirmeye çalışırlar.
    Halbuki Muhammed’den 600 sene öncesine ait Tevrat bulundu ve bu tarihi Tevrat şimdiki Tevrat’la aynı, hiç değişmemiş.
    Yani, daha İslam ortada yokken,
    muhammed dünyaya gelmemişken
    Tevrat’ta bir bahis yok.
    En basit şeyleri bile yazan Tevrat böylesine önemli bir ayrıntıyı atlamazdı.

    Ve bir önemli nokta da Kur’an da dahil,
    hiçbir kitapta hac yapan,
    Kabe’yi ziyaret eden
    bir peygamberden söz edilmez.
    Madem ki Adem zamanında yapıldı
    ve Allah’ın eviydi burası,
    neden peygamberler hac yapmamıştır?
    Sadece Muhammed’in bahsetmesi
    ve Kur’an’da geçmesi;
    putperestliğin yerine İslam yerleştirilirken hac ve Kabe hakkındaki bilgilerin de İslam’a uygun şekilde düzenlendiğini gösteriyor.

    Bilimsel Felsefe
    https://www.facebook.com/BilimselFelsefe
    ——————————————————————————–

    #2 kozmopolit

    Gönderilme tarihi 23 February 2013 – 11:32 PM

    Kabe’ye gitmek ve orada hac etmek Allah katında gerçekten ilahi ve evrensel bir ibadet olmuş olsaydı
    mesela Kuran’da bir yerlerde en azından Muhammed’ten bir önce gelen İsa peygamberin Kabe’yi ziyaret ettiği ve hac ibadetini yerine getirdiği yazardı.
    Musa’nın hacca Mekke’ye gittiği yazardı,
    Süleyman’ın hacca Mekke’ye gittiği yazardı.
    Ama görünen o ki sadece Adem,
    İbrahim ve oğlu İsmail hacca gitmiş.
    Hac ibadetini yapmak ve Kabe’ye gitmek diğerlerinin ilgisini çekmemiş.

    Bu mesaji duzenleyen kozmopolit: 23 February 2013 – 11:33 PM
    ——————————————————————————–

    #3 cennet yolcusu 2013

    Gönderilme tarihi 23 February 2013 – 11:59 PM

    şu kapalı kutuyu alıp başka bi şehre koysak oraya mı secde etcekler.

    .——————————————————————————–

    #4 carl sagan

    Gönderilme tarihi 24 February 2013 – 12:09 AM

    Adem hakkında araştırma yaparken cebraille birlikte kabeyi yaptıklarına dair bir masal gördüm.
    Kabe yapan adamın çocukları nasıl olur da taş-sopa kullanır falan diye düşünürken bir kaynakta da ilk kabe ile şimdiki kabenin aynı olmadığına dair yazılar da gördüm.

    Ben tanrı olsam ve çölün ortasında “evim” olarak lanse edilen bir yer olsa, ben bu yeri selden koruyamayacaksam nasıl tanrıyım ben ?

    . İnanç size cevaplar vermez.Sadece soru sormanızı durdurur
    ——————————————————————————–

    #5 Pante

    Gönderilme tarihi 24 February 2013 – 12:14 AM

    Putperest Araplar da her yıl kabe`ye hac yapar,
    Hacer-ül Esved`i öper, dokunurlardı.
    Safa ile Merve arasında sa`y ederlerdi.
    Safa`da İSAF,
    Merve`de NAİLE putları vardı.
    Telbiye yaparlardı.
    İbadetleri İSAF için olan kureyş şöyle derdi ;

    “Lebbeyk allahümme lebbeyk.
    La şerike leke illa şerikun huve lek.
    Temlikuhu ve ma-melek”

    Buyruğundayım! Ulu Tanrım buyruğundayım!
    Buyruğun başım üstüne! Ortağın yoktur senin!
    Yalnızca tek ortağın var! O da senin!
    Nesi varsa hepsi senindir Tanrım!

    Her kabilenin kendisine özgü telbiyesi vardı.
    Uzza`ya tapanların telbiyesi şöyleydi;

    “Lebbeyk allahümme lebbeyk.
    lebbeyk ve sa`deyk.
    Ma ehabbena ileyk”

    Ünlü Arap soybilimci İbu’l-Kelbi Kitabu’l- Esnam adlı kitabında Hac sırasında, arafat ve Muzdelife’de, ataları olan Nizamoğullar’nın böyle seslendiklerini yazıyor.

    İslam öncesi Arap şairlerinden Adiyy İbn Zeyd’l İbadi divanındaki bir şiirinin ilk dizesinde şöyle der:

    RAHİME’LLAHÜ MEN BEKA LİL HATAYA
    KÜLLÜ BAKİN FE ZENBUHU MAĞFURUN

    Allah, günahları için ağlayana merhamet eder.
    Günahları için ağlayanların günahlarını bağışlar.

    İslam öncesi şairlerinden Ümeyye İbn Ebi’s Salt’ın iki dizesi ise “ALLAHÜMME” ile başlıyor :

    Ulu tanrım , sen istersen herkesi bağışlarsın
    Sana muhtacı olmayan noksansız kul var mı?

    Bunlar karşısında İslam’ın putperestliğin üzerine kurulan bir din olduğunu ve tek farkının aradan putları kaldırmak
    olduğunu söylediğimizde; İslamcılar, putperestlerdeki bu İslami benzeşimin İbrahim ve İsmail peygamberlerden kaldığını öne sürüyorlar.
    Ama İbrahim ve İsmail hakkındaki iddia da Kur’an’a ait ve Kur’an’dan öncesinde İbrahim’le, İsmail’le putperest Arapları ilişkilendiren
    hiçbir kayıt, bilgi yok.

    . Bilimsel Felsefe
    https://www.facebook.com/BilimselFelsefe
    ——————————————————————————-

    #6 Pante

    Gönderilme tarihi 24 February 2013 – 12:15 AM

    Prof.Dr.Neşet Çağatay’ın “İslam Öncesi Arap Tarihi vr Cahiliye Çağı” kitabından daha ayrıntılı bilgi sağlanabilir.

    Bu mesaji duzenleyen Pante: 24 February 2013 – 12:18 AM

    Bilimsel Felsefe
    https://www.facebook.com/BilimselFelsefe .

    Tolonbey:Okudunuz gerçekleri ve gördünüz ki peygamberden önce kafir putperest denilenlerin yaptıkları herşeyi müslümanlar devralıp yaptıkları halde müslümenler Tanrı tanır ama öncekileri Tanrı tanımaz yaptılar.

    Halbuku onlarrda ad olarak ABDULLAH adı alıyordu müslümenlerde.
    Andullah demek Allahın kulu demektir.Demekki putperest dediklerimizde Allaha ınanıyorlardı ama temsılı olarakta her eşiretin kendine göre bir HEYKEL yapıyorlardı.
    Şimdi biz Atatürkün heykelini yaptık.
    Bayramlarda seyrenlerde gidip heykelinin yanında ona memnuniyetlerimizi bildiriyürüz.Ona tapmışmı oluyoruz.
    O zaman Hecerülesvet taşını ÖPÜP YALAYANLARDA tapıyorlar bu taşa.
    Muhammedin dolandırılan saçlarına.
    Lütfen şu kelleyi eccik çalıştıralım.
    Gerçi din kendi üstünde kafa çalıştırmaya kesin karşıdır.

    Ne diyür:DİN AKIL İŞİ DEGİL , NAKIL İŞİDİR.

    Bu ıslami kural üstünde çok derin düşünmek gerek.

    Neden din AKLA karşıdır.

    Bir ayattada şöyle diyür:Usunu çalıştırmayanın başına pislik yağar.

    Buda bir çoğu gibi ayrı bir çelişki.

    Kalınsağlıcahla
    Tolonbeg

    • 04 Ekim 2014, 11:58

      Mustafa Aksoy sen benim gibi sıradan insansın;
      Peygamberlerden ve Allah tan bahsederken saygılı ol ve dediğin gibi iyi araştır tek kaynaktan bakma ..
      Gerçekler acı olabilir ama ruhunda gerçek önce onu araştır neden ruh olmadan kalbin hücrelerini besleyemiyor..
      Sen Kuran’ı Kerim’i bir oku aradığın fazlasıyla orada..
      Görmek istediğin şekilde hayata bakma gerçekleri görmen için sadece aklını kullan çünkü en büyük mucize sana verilen AKIL…

  143. 22 Mart 2014, 09:52

    İşte böyleee,

    Kemal Camal ne ,güzel demiş şair:

    Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür!
    Sana çöl gibi gelen, O göl diyorsa göldür!

    NECİP FAZIL KISAKÜREK
    Genç ınsanlarımızın saçmalarla usunu çelmeci bir sığır satırı.
    çöle deniz derse denizdir.
    Yanı ne yazarsa ne söylerse düşünmeden ınanın.
    Bu nedenle 340 milyon Arap dünyesi 7 milyonluk İsreilden eşşek sudan gelinceye kadar sopa yemektedirler.
    Necip Fazılda usunu çaldıranlardan biridir.
    Diger ıslam ülkelerindeki çoh bilmişler gibi ülkelerindeki halkı biri birine düşürmek için çok uğraşmıştır ama onun USUNA giden pek olmamıştır.
    İslami yazar HÜSEYİN ÜZMEZ gibi.
    Hüseyin üzmez körpe kızları üzdügü için şu an delikte yatmaktadır.
    Necip arap ülke halklarını biri birine düşürüp oraları savaş alanına çevirenlerden pek farkı yoktur.

    Yalnız Türkler Arap halkından daha uslu olduklarından ülkede kaos yaratacak bu gibi TİPLERE pek itibar etmemiştir.
    Son yıllarda Arap kafasına gidenler çoğaltılmış ülkede bir tedirginlik başlatılmıştır.

    Müslümenlerin aKILSIZ kefirler dedikleri ınsanlar ülkelerinden varlıklı mutlu yaşarkan bizim müslümenler koyun gibi birbirlrrinin başını kesmektedirler.Günde binlerce ınsan acından ölmektedir.
    Bunlara özenenlere birez daha AKILLI olun diyürüz.
    Türkiyeyi herhenki bir Arap ülkesine benzetmek isteyenlere bu izin verilmeyecektir.
    İster kefen giysin
    İster fıstan
    İstersede kaftan.
    Bu ülkede kargaşa çıkarmak niyetlilere derizki burası Türkiyedir.
    Arabiye degil.
    Bu topraklarda kimse sen bana benzemek zorundasın desede daha ileri gitmesine müseede edilmeyecektir.

    Necip Mevlene gibi benim ayranım karadır deyenlerdendir.
    Bizlerin ayranı kara degil bayazdır.
    İğnesini dahı dışardan alan kafasızlar ülkesine ülkemizi benzetmek isteyenlere geçit yoktur bu böyle biline.

    Bir ınsanı yeterli tanımadan peşine takılmıyalım.
    Yeterli tanımak içinde her türlü yayını çok okumak öğrenmek gerek.
    Kalın sağlıcahla
    Tolonbeg.

  144. HALIT
    11 Nisan 2014, 22:48

    Teşekkür ederim. Allah cümlemizden razı olsun inşallah.

    • 05 Ekim 2014, 02:21

      youtu.be/pa9gevcqlue

      youtu.be/pdbdjksaaby
      Bu teknik Nasr süresinde yazıyor.Allahın yardımıdır.

  145. 22 Mayıs 2014, 13:05

    Hazırlayanların ellerine sağlık, okurken gözlerimden yaşlar geldi, Cenab-ı Allah razı olsun.

  146. Özcan
    02 Haziran 2014, 13:33

    Inanmayan bir insanin hazirladigi bir bilgi paylasimi oldugu kolayca görülüyor; bu yüzden de cok bilgi kirliligi gördüm.

  147. cüneyt
    04 Haziran 2014, 13:04

    bu değerli bilgiler için teşekkür ederim…..

  148. İsMiMdEn S4n@Ne
    27 Temmuz 2014, 16:38

    çok güzel ama eksik keşke herşeyi yazsaydın

  149. ali
    04 Ağustos 2014, 21:47

    sen o kabenin ismine kurban olasın o ismi ağzına alma utanmaz rezil

  150. mehmet
    18 Ağustos 2014, 23:33

    Allah razı olsun… çok değerli bilgiler yalnız ben hz. Ibrahim oğlunu kurban etmesi icin onu seytanin kardirmak istedigi paragraftaki bilgide takildim. Seytan yerleri adem ve havva’yi tekrar kandirmak isteyen seytanin adem ve havva’ ya gorundugu noktalari sembolize ediyorr…

    • 14 Ekim 2014, 08:42

      Mehmet dediğin konulara hiç takılma, anlatılanların hepsi palavra, masal, şehir efsanesi. Allah elçisinden çocuğunu kesmesini-kurban etmesini ister mi? Bu nasıl mantık, hiç akla kurana uygun mu? Biraz düşün aklını işlet, konuyu kurandan anlamaya çalış…

      • zeynep
        20 Aralık 2014, 20:47

        ALLAH tabiki kurban edilmesini hz .İbrahimden istemiştir ama imtihan olara hz. İbrahimi oğluyla imtihan etmiştir ve o imtihan sayesinde biz müslümanlar kurban bayramında allaha kurban keseriz sizin demek istediğiniz şey nedir kemal cemal bey ?????

      • 25 Aralık 2014, 15:00

        Zeynep Hanım;
        Zeynep Hanım;

        Allah’ın Hz.İbrahim’den imtihan olarak oğlunu kurban etmesini emrettiğini söylüyorsunuz, bu iddianızı kuran ayetlerinden açıklayabilirmisiniz?

        Saffat/99-102 ayetlerinde, Hz.İbrahim’in Allah tarafından başka bir yerleşim yerinde tebliğ için görevlendirildiğinde, yetişkin çağa gelmiş bulunan oğlu İsmail’i tebliğ görevi sebebiyle yüzüstü bırakıp gitmesi gerektiğinden, oğlunun Allah’ın emrettiği islam dini-tevhid dini üzere kalıp kalamayacağı, etraftaki müşrik ve kafir insanlara uyup uymayacağı hususunda tereddüt geçirdiği ve bu hususta korkuya kapıldığı ve bu durumu zihninde sanki oğlunu boğazlıyormuş gibi zannederek bu kuşkusunu oğluna açması ve oğlunun da Allah’ın emri neyi gerektiriyorsa onu yapmasını istediği, kendisini de bu hususta sabırlı bulacağını babasına söylüyor. Yani Hz.İsmail babası kendisini bırakıp gitse bile öğrendiği tevhid akidesine sadık kalacağını, bu hususta gayret gösterip mücadele edeceğini, bulunduğu yerdeki müşrik ve kafir kimselerin kendisine zarar veremeyeceğini, batıl yoldaki insanlara uymayacağını babasına belirtmiş oluyor. Hz.İbrahim de Allah’ın verdiği görev karşısında oğlunu bırakma, terk edip gitme cesaretini gösterdiğinden Allahın takdirini kazanıyor. . Böylece her ikisi de Allah’ın takdirini hakediyorlar. Yoksa geleneksel islam anlayışının anlattığı gibi burada Allah’ın elçisinden oğlunu kurban etmesini emretmesi diye bir şey yoktur. Zaten ayette ne bıçak, ne de yere yatırıp boğazına bıçak çalma gibi ifadeler bulunmamaktadır.

        Kurandaki kurban olayı ise, Enam suresinde anlatılan ve hacc uygulamasında peygamberin çağrısına kulak vererek yaz aylarında 4 haram ay boyunca hac eğitimine gelen Müslümanların hacca gelen insanlara yedirilmek ve ikram edilmek üzere beraberinde getirmeleri emredilen büyükbaş hayvanlardır. Bu hayvanların gönderen aile veya aşiretin simgelerini taşıyan bağlarından ve nişanlarından, kesilirken üzerlerine Allah’ın adının anılması ve orada bulunan insanlara, fakirlere ve muhtaçlara ikram edilmesi emredilir ayette.
        Ayrıca, kevser suresinde geçen “venhar” kelimesine de kurban yorumu yapılır. Bu tespit yanlıştır. Elçiye kevser (kuran, kuran ayetleri) verilmiştir ve bunun sonucunda elçinin daha fazla gayret göstermesi, daha çok çalışması emredilir.

        Dolayısıyla, kuranda Allah kurban kesmemizi emretmez, zaten emretseydi farz olurdu. Kaldı ki mezheplerde kurban vacip ve sünnet olarak değerlendirilir. Allah peygamberinden oğlunu kurban etmesini hiç istemez, bu anlayış putperest-pagan dinlerinin bir uygulamasıdır ve paganların kulluk ettikleri tanrılarını memnun etmek, öfkesini sakinleştirmek ve bolluk, bereket vermesini istemek amacıyla tanrılarına kurbanlar, özellikle de çok sevdikleri ilk erkek çocuklarını kurban ederlerdi. Böylece tanrılarına olan sevgi ve saygılarını belirtmiş en çok sevdiklerini tanrıları yoluna kurban etmiş olurlardı.

        Selamlar, saygılar…..

  151. 08 Kasım 2014, 21:54

    kez böyle bilgiye ulaştım Rabbim bu bilgiyi bize ulaştıranlardan razı olsun.elinize sağlık.

  152. 03 Aralık 2014, 11:31

    ALLAH RAZI OLSUN ÇOK GÜZEL BİR ANLATIMDI

  153. zeynep
    20 Aralık 2014, 20:44

    şeytan hz. ibrahime taş atmamıştır hz. ibrahim şeytana taş atmıştır düzeltilmsei rica olunur

  154. 23 Aralık 2014, 13:47

    kabe ne söyleyeyim vallahide billahide çok hoş

  155. 23 Aralık 2014, 13:48

    kimse bu kadar güzel bir kabe görmedi allahıma dinime

  156. 23 Aralık 2014, 13:50

    çocuklar benzil köyünü dinleyin dinlemek için youtubeye girin Gittim Menzil Köyüne yazın

  157. 24 Aralık 2014, 21:19

    eyüzibillahiminelşeytanilracim , BismillahiRahmaniRAHİM, Hz.İbrahim (a.s.) oğlu Hz. İsmail (a.s.) bir kuş gagası ile Kabe’nin yerini çizdikten sonra inşaaya başlıyor, Hz. İbrahim büyük taşları taşıyıp öreriken Hz. İsmail küçük taşları taşıyıp yardım ediyormuş, bu görüntüyü gören Hz. İbrahim RABbine yönelerek konuşur, ”EY Rabbim ben büyük taşları taşıyorum, İsmail küçük taşları taşıyor, benim hakkım fazla olsa gerek” der, Cebrail (a.s.) sözleri bir üst meleğe iletir, bir süre sonra cevap gelir. Cebrail Hz. İbrahim’e şöyle iletir, ” Ey İbrahim sen büyüksün gücün büyüklere yetiyor, İsmail küçük onun gücüde küçüklere yetiyor , lakin ikinizinde HAKkı aynı” diye, buyurur.

    • 26 Aralık 2014, 11:46

      Coşkun Sayılr, ne güzel masal değil mi? Ana sınıfı öğrencilerine anlatılanlar gibi….

      • zeynep
        28 Aralık 2014, 19:53

        HAZRETİ İBRAHİM’İN OĞLU İSMAİL’İ KURBAN EDİŞİ

        Bu kıssa Kuranı Kerimde Sâffat sûresinde zikredilmiştir. Şöyle ki:

        Allâh’ü Teala İbrahim Aleyhisselâm’ı Nemrud’un ateşinden kurtardıktan ve O da Babil’den Şam’a hicret etmeye niyet ettikten sonra şöyle dedi: Ben Rabbime gidiyorum. Yani, Rabbimin bana emrettiği yere, Şam’a gidiyorum. Bu ayet hicrette asıldır ve ilk hicret eden de İbrahim Aleyhisselâm’dır. O, beni yoluna iletir.İbrahim Aleyhisselâm Şam’a ulaştığı zaman mahlukatın rabbine dua etti ve şöyle dedi.Ey Rabbim! Bana Salihlerden (bir oğul) ihsan et.Biz de ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Biz de ona bir oğul hibe ettik. Gelişip büyüdü. Oğlu, (İbrahim’in) yanında koşacak çağa gelince; Yani büyüyüp onunla birlikte ihtiyaçları ve menfaatleri için koşturacak duruma gelince.Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görmekteyim. Yani Allah için kurban ettiğimi görmekteyim.Artık bak, bu konuda ne düşünürsün? dedi. Çocuk da; “Babacığım! Sana ne emredildiyse yap. İnşallah beni (Allâh’ü Teâlâ’nın bu imtihanına) sabredenlerden bulacaksın” dedi. Vakta ki onlar Allah’ın emrine boyun eğerek teslim oldular.

        İbrahim Aleyhisselâm oğlunu alnı üzerine yatırdı. Hadise Mina’da vuku bulmuştur. Bıçağı boğazına sürdü. Ama bıçak, kudreti ilâhiyyeden bir mani sebebiyle hiç kesmedi.Biz de ona şöyle seslendik. Ey İbrahim! Gerçekten sen rüyana (emredileni yerine getirmeye azmetmek suretiyle) sadakat gösterdin. Bu sana yeter. Şüphe yok ki Biz emre imtisal etmekle nefislerine iyi davrananları böyle mükafatlandırırız. Muhakkak ki bu, açık bir imtihandı. Ve ona (boğazlamak ve emredilen işi yerine getirmek üzere) büyük bir koçu çocuğun yerine fidye verdik. (Sâffat-99-107)

        Bu kurbanlık, Habil’in takdim edip de kendisinden kabul edilen koç idi ve Cebrail Aleyhisselâm Cennetten getirmişti. İbrahim Aleyhisselâm tekbir getirerek onu kesti. (Ruhul Beyan ve Celaleyn)

        KISSANIN TAFSİLİ

        Vakta ki İbrahim Aleyhisselâm Allah’ü Teâlâ’dan kendisine salih bir evlat vermesini istedi. Cebrail Aleyhisselâm geldi ve bir oğlan çocuğu olacağını müjdeledi. İbrahim Aleyhisselâm da aşırı sevincinden, onu, Allah rızası için kurban edeceğini nezretti. Sonra İsmail Aleyhisselâm dünyaya geldi. Yedi veya on üç yaşına geldiğinde Halil-İbrahim Aleyhisselâm Celil olan Rabbinin emriyle Hazreti İsmail’in de yardımı ile Kabe’yi bina etti. Kabe’nin inşaası bitince Beyt-i Şerifi haccetti. Hac vazifelerini bitirdikten sonra Zilhiccenin sekizinci gecesi rüyasında:

        “Rabbin sana şu çocuğu kurban etmeni emrediyor” denildiğini gördü.Sabahleyin tefekkür etti. “Allah’tan mı, yoksa şeytandan mı? diye iyiden iyiye düşündü. Bu güne “Tevriye günü” denildi. Sabahleyin koyunlarının en iyilerinden yüz tane seçti ve onları kurban etti. Bir ateş geldi, onları yok etti. İbrahim Aleyhisselâm da bunların kafi olduğunu zannetti.İkinci gece (dokuzuncu gece) aynı rüyayı tekrar gördü. Bunun Allah’tan olduğunu anladı. Onun için dokuzuncu güne “Arefe” adı verildi. Bu sefer develerinden yüz tanesini seçti ve onları da kurban etti.Üçüncü gece (kurban bayramı gecesi) tekrar aynı rüyayı gördü ve;“İlâhi, benim kurbanım nedir?” dedi. Cenab-ı Hak:“Sevgide bana ortak ettiğin oğlundur,” buyurdu. İbrahim Aleyhisselâm istiğfar ederek uyandı. Oğlunu kesmeye karar verdi. Zilhiccenin onuncu günü olan bu gün “Nahr” kurban kesme günü diye isimlendirildi.

        Hazreti İbrahim oğluna şefkat eder vaziyette İsmail Aleyhisselâm’ın annesi Hacer validemizin yanına geldi, dedi ki: “Başını yıka, koku ve yağ sür, en güzel elbiselerini giydir. Onunla koyun gütmeye gitmek istiyorum.”

        İbrahim Aleyhisselâm yola çıkarken yanına ip ve bıçak aldı. Kesilecek yere yöneldiklerinde Şeytan İbrahim Aleyhisselâm’ın yanına geldi. Gönlüne fitne ve fesat sokmak istiyordu. Dedi ki:“Bu işte acele etme. Belki Allah bu kesim işinden sizi muaf tutar. Çocuğun boyunu,endamını, sîret ve suretinin güzelliğini görmüyor musun?” İbrahim Aleyhisselâm:“Bu bana Rabbimin emridir. Bu hayırlı bir iştir. Hayırlı iş geciktirilmez,” dedi. Hazreti İbrahim’den ümidini kesen Şeytan İsmail Aleyhisselâm’ın yanına geldi, şöyle dedi: “Sen sevinip duruyorsun. Ama babanın yanında bıçak var. Rabbinin emrettiği zannıyla seni kesmek istiyor.” İsmail Aleyhisselâm şeytana şöyle cevap verdi:“Peygamberlerin vahyinde yalan olmaz. Eğer böyle yapmak isterse dinler ve itaat ederim.” Şeytan başka sözler de söylemek istediğinde İsmail Aleyhisselâm eline taş aldı ve ona attı. Sol gözünü kör etti. Şeytan Aleyhillane eli boş ve üzüntülü olarak oradan kaçtı.Onun içindir ki Hazreti Allah, şeytanı kovmak için taşları atmayı (hacılara şeytan taşlamayı) vacib kıldı.Melun, bundan sonra Hacer validemizin yanına geldi. Çeşitli şekillerde gönlüne vesvese vermek istedi. Onu aldatmaya da muvaffak olamadı. Hayret içinde kaldı ve perişan oldu. Vakta ki Mina’daki kesim yerine ulaştılar. İbrahim Aleyhisselâm oğlunu imtihan için şöyle dedi: “Oğulcağızım! Rüyada seni kesiyor görüyorum. Sen buna ne dersin, nasıl bir reyde bulunursun?” İsmail Aleyhisselâm:

        “Babacığım! Emr olunduğun şeyi işle, İnşaallah beni sabredenlerden bulursun,” dedi.Kesmeye azmettiğinde İsmail Aleyhisselâm dedi ki: “Babacığım, ellerimi bağla ki hareket etmeyeyim. Yüzümü yere doğru getir ki bana bakıp da merhamete gelmeyesin. Gömleğimi de anneme götür de ona hatıra olsun. Ayrıca ona benden selam söyle ve “Allah’ın emrine sabret” de.”

        Sonra kesilmek üzere yatırılan koyun gibi, oğlunu sağ yanı üzerine yatırdı. Ellerini bağladı. Hazreti İsmail kendi kendine düşündü. Dedi ki: “El ve ayaklarımı çöz babacığım. Ta ki Allâh’ü Teâlâ’nın emrini zorla yaptığımız zannedilmesin. Bıçağı da boğazımın üzerine süratle çekmek için koy ki, melekler Allah’ın emrine itaatkar olduğumu bilsin.”

        Sevgilinin eliyle bana zehir sunulsaydı,

        Bu zehir onun elinden iyi gelirdi.

        Hazreti İsmail elleri ve ayaklarını bağlanmamış vaziyette uzatıverdi. Yüzünü de yere doğru çevirdi. İbrahim Aleyhisselâm bıçağı onun boğazına koydu ve bütün kuvvetiyle çekti.

        O anda Hazreti Allah meleklerin gözlerinden perdeyi kaldırdı. Bir de ne görsünler, İbrahim Aleyhisselâm oğlu İsmail’i kurban ediyor. Bu manzarayı görünce hemen secdeye vardılar.

        Allâh’ü Teâlâ meleklere buyurdu ki: “Dostum İbrahim’e bakın, benim rızamı kazanmak ve emrimi yerine getirmek için oğlunun boynuna bıçağı nasıl sürüyor ? Halbuki siz:

        “Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek bir kavim mi yaratacaksın? Halbukibiz sana hamd etmek suretiyle tesbih ve takdis ediyoruz,” (Bakara-30) demiştiniz.

        Rivayete göre;

        Hazreti İbrahim bıçağı her çekişinde bıçak tersine, sırtı üstüne döndü ve Allah’ın izniyle kesmedi. İsmail Aleyhisselâm şöyle haykırdı: “Babacığım! Bana olan sevginin şiddetinden dolayı, korktuğum başına geldi. Elinin kuvveti gitti, kesmeye gücün yetmiyor. Babacığım, bıçağını tekrar bile.” Hazreti İbrahim kayaya dayandı. Bıçağını tekrar biledi. Bıçak sanki bir ateş parçası gibi oldu. Sonra tekrar sürdü. Allah’ın izniyle yine kesmedi. Oğlu: “Sana ne oluyor da tembel davranıyorsun?” dedi.

        Bunun üzerine İbrahim Aleyhisselâm öfkelendi ve bıçağı bir taşa vurdu. Taş iki parçaya ayrildi,

        “Çok acaib bir iş yaptın. Taşı kesiyor, ama et parçasını kesmiyorsun” dedi. Bıçak onun öfkesinden koktu. Allâh’ü Teâlâ’nın kudretiyle konuştu ve şöyle dedi: “Ya İbrahim! Sen “kes” diyorsun, alemlerin İlâhı ise “kesme” diyor.” Kendisine şöyle nida edildi:

        “Ey İbrahim! Gerçekten sen rüyana sadakat gösterdin.”

        O anda Allâh’ü Teâlâ Cebrail Aleyhisselâm’a şöyle emretti.

        “Cennete gir, boynuzlu, alaca bir koç al, İbrahim’e götür ve benim tarafımdan ona de ki:

        “Oğlunu sana hibe ettim. Oğlunun yerine şu dağdan inip gelen koçu kurban et.”

        Cebrail Aleyhisselâm Cennete girip de koçun boynundan tutuğu vakit bunu görenler İsmail Aleyhisselâm’ın Rabbi yanındaki kerametine, kadrü kıymetine hayret ettiler. Bunun

        üzerine Hazreti Allah şöyle buyurdu:

        “İzzetim ve celalim hakkı için, bütün melekler boyunlarını İsmail’e fidye olarak koysalardı yine de onun “babacığım, sana ne emredildiyse yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” sözüne mükafat olamazdı.”

        Cebrail Aleyhisselâm dünya semasına geldiğinde Hazreti İbrahim’i, oğlunu kesmek için aceleyle bıçağı boynuna çekerken gördü.

        “Allâh’ü Ekber,” diye tekbir aldı. İbrahim Aleyhisselâm da başını dağa doğru kaldırdığı zaman Mina’ya yakın olan dağdan boynuzlu, alaca bir koçun aşağı doğru yavaş yavaş indiğini gördü. Bunun Allah’tan bir müjde olduğunu anladı ve “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber,” dedi. Hamd ve şükür makamında bulunan İsmail Aleyhisselâm da:

        “Allâh’ü Ekber ve lillâhil hamd,” diye hamd etti. Cebrail Aleyhisselâm Hazreti İbrahim’e:

        “Şu kurbanlık, oğlun için bir fidyedir, onu değil, bunu kes,” dedi. İbrahim Aleyhisselâm koçu alıp getirmesi için oğlunu gönderdi. Koç kaçtı. Hazreti İsmail takip etti, “birinci cemre” denilen yere kadar çıktı. İsmail Aleyhisselâm yedi adet taş attı ve oradan çevirdi. Koç “ikinci cemre” ye geldi. Orada da yedi taş attı ve çıkardı. Hazreti İbrahim koçu tuttu ve kesti.

        Koçun kaçmasının faydası, kurban kesim yerinin izhar edilmesi idi. Bu da Mina mevki idi. Taşların atılması sünnet, teşrik tekbiri vacip olarak kaldı

        Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib’in bir rüyası

        Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib bir rü’yâ görmüştü. Rü’yâsında:

        – Kalk! Zemzem kuyusunu kaz! diye emredildi. Gündüz, oğlu Hâris ile beraber, Kâ’benin yakınında kendisine işâret edilen yeri kazmaya başladılar. Önceleri bu işle pek ilgilenmiyen Kureyşliler, Zemzem kuyusunun açıldığını görünce, hak talep ettiler ve dediler ki:

        – Bu bizim dedelerimizin kuyusudur. Burada bizim de hakkımız var. Eğer bizim teklîfimizi kabûl etmezsen, sen bizimle başa çıkamazsın! Çünkü senin bir tek oğlun var; biz daha kalabalığız ve senden güçlüyüz.

        Abdülmuttalip, tamâmen kendi hakkı olan bu kuyuya, başkalarının da ortak olmak istemelerine üzüldü. Ama gerçekten de onlarla mücâdele edecek, hakkını savunacak durumda değildi. Bu duruma çok üzülüp içi burkulunca, Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı:

        – Yâ Rabbî! Bana on çocuk ihsân eyle! Eğer bu duâmı kabûl edersen, içlerinden birini Ka’bede Sana kurbân edeceğim.

        Allahü teâlâ, onun bu duâsını kabûl etti ve on oğlu oldu. Bu on oğlundan birinin adı Abdullah’tı. Oğullarından en çok bu Abdullah’ı seviyordu. Onda diğerlerine göre çok farklılık vardı.

        Zemzem kuyusunu bulduktan ve zaman içerisinde on oğlu olduktan sonra Abdülmuttalib’in şânı ve şöhreti iyice artmıştı. Bir gece Abdülmuttalib’e rü’yâsında şöyle bir îkâz yapıldı:

        – Ey Abdülmuttalib, adağını yerine getir!

        Abdülmuttalib seneler önceki adağını unutmuştu. “Adağını yerine getir” diye îkâz edilince, sabahleyin hemen bir koç kesti. Ertesi gece yine îkâz edildi:

        – Ondan daha büyük kurbân kes!

        Bu defa da bir sığır kurbân etti. Yine îkâz edildi:

        – Daha büyüğünü kes!

        Bu defa da bir deve kurbân etti. Fakat îkâz yine devâm ediyordu. Bunun üzerine rü’yâda sordu:

        – Bundan daha büyüğü ne olabilir, ne kesmeliyim?

        O zaman kendisine şöyle cevap verildi:

        – Hâtırlarsan, seneler önce oğullarından birini kurbân etmeyi adamıştın. Bu adağını yerine getir!

        Adağını hâtırlayan Abdülmuttalib, ertesi gün çocuklarını topladı. Kendilerine durumu anlattı. Hiçbiri i’tirâz etmedi.

        – Memnûniyetle; hangimizi istersen kurbân edebilirsin dediler.

        Abdülmuttalib, kurbân edeceği oğlunu kur’a ile tesbît etmek istedi. Ama kur’a, en çok sevdiği oğlu Abdullah’a isâbet etti. Fakat söz vermişti; adağını yerine getirmeliydi. Keskin bir bıçak ile berâber oğlu Abdullah’ı alıp Kâ’be-i şerîf’in yanına geldi.

        Bu hâdiseyi duyan Kureyşliler, hemen onun yanına koşup dediler ki:

        – Biz, bu işe aslâ râzî değiliz. Eğer sen bu işi yaparsan, bu, âdet hâline gelir. Herkes, oğlunu kurbân etmek zorunda kalır. Buna başka bir çâre bulalım. Sonra şöyle bir çâre bulundu: Develer ve oğulları arasında kur’a çekilecekti. O zaman Kureyş’te insan diyeti on deve idi. Oğullarına isâbet ettiği müddetçe her defasında on deve ilâve edilerek, kur’a, develere çıkıncaya kadar buna devâm edilecekti.

        Kur’aya başlandı. Fakat çekilen her kur’a, Abdullah’a isâbet ediyordu. Her defasında on ilâve edilerek devâm ediliyordu. Onuncu kur’ada deve sayısı yüz olunca, kur’a develere çıktı.

        Abdülmuttalib, hemen yüz deveyi kurbân etti; oğullarından hiç birine, bu etlerden hiçbir şey vermeden tamâmını fakîrlere dağıttı.

        İsmâîl aleyhisselâmın, kurbân edilmekten kurtulma hâdisesinden sonra, ikinci evlâd kurbân edilmeme hâdisesi de bu olmuş oldu.

        İşte, Peygamber Efendimizin soyu, İsmâîl aleyhisselâma dayandığı için, “Ben, iki kurbânlığın oğluyum” buyururdu.

        Bilindiği üzere kurbân ibâdeti, dünyâya gönderilen ilk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber olan Hz. Âdem’den beri bilinen ve yapılagelen bir ibâdettir. Tabîî ki İslâmiyette insan kurbân etmek yoktur; şiddetli harâmdır.

        Hac sûresinin 36-37. âyetlerinde umûmî olarak kurbân ibâdeti; Mâide sûresinin 27. âyetinde, Âdem aleyhisselâmın 2 oğlunun kestikleri kurbân, yine aynı sûrenin 103. âyetinde adak kurbânı; Sâffât suresinin 102-107. âyetlerinde Hz. İbrâhîm aleyhisselâm’ın kestiği kurbân; Bakara 196; Mâide 2, 95, 97 ve Fetih 25’te ise [Temettu’ ve Kırân haclarından birini yapanların] hacda kestikleri kurbânlar zikrolunmuştur.

        Kevser sûresinde ise, Peygamber Efendimize farz olan, fakat (Hanefî mezhebine göre) ümmetinden zengin olanlara vâcip kılınan, (Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise sünnet-i müekkede olan) kurbân beyân buyurulmaktadır.

  158. 29 Aralık 2014, 16:10

    Zeynep Hanım;
    Öncelikle verdiğiniz aydınlatıcı bilgiler için teşekkür ederim. Ancak, dikkat ederseniz verdiğiniz bilgilerdeki detayların çoğunun zikrettiğiniz kuran ayetlerinde geçmediğini göreceksiniz. Örneğin: Hz.İbrahim oğlunu kesmek için götürürken şeytanın Hz.İsmaili caydırmaya çalışması, Hz.İsmail’in şeytanı taşlaması, Hz.İbrahim’in oğlunu kesmek üzere yan tarafına yatırdığı ve boğazına bıçağı çaldığı, ama bıçağın kesmediği, aynı bıçağı yanındaki kayaya çaldığında kayayı kestiği, gökten meleklerin koç indirdikleri vb. örnekler uzatılabilir.

    Tüm bu anlatımların israiliyat kaynaklığı olduğu açık değil mi? Sonra, peygamberimizin dedesinin henüz vahiy gelmemişken oğullarından birisini niçin tanrısına kurban etmesi gerekiyordu, bu inanç nereden geliyordu. Bu anlatımlardan da tanrılara evlat kurban etme inancı ve uygulaması pagan dinlerine mahsus değil mi. Bunun tevhit diniyle ilgisi olabilir mi? Allah hiç kulundan veya elçisinden çocuğunu kurban etmesini ister mi. Anlattığınız rivayetlerdeki olayları bir de bu bakış açısıyla irdelemenizi öneririm.

    Özetle, Allah’ın elçisinden oğlunu kurban etmesi rivayeti tamamen pagan (putperest) geleneği olup, asılsız rivayetlerle (israiliyat anlatımları) islam sokulmuştur. Konuyla hiç ilgisi olmayan ayetler çarpıtılarak, uydurma rivayetlerle bu uygulamalar sanki tevhid dininde varmış ve olmuş gibi anlatılarak islam dinine sokulmuştur. Hz.Adem’in (ki tekil şahıs-peygamber değil insan soyu, insan oğlu) iki oğlunun kıssasında anlatılan, Allah’a hakkıyla kul olan ve kulluğun gereğini yapan bir insan modeli ile bunun tam zıddı Allah’a isyan içerisinde olan, Allah’ın koyduğu sınırları tanımayan hırslı, zalim, hak-hukuk tanımayan bir insan modelinin yatıklarının karşılaştırılması ve elbetteki Allah’a itaat eden insanın yaptıklarının (kurbanının) Allah katında kabul edileceği anlatılır.

    • Recep
      23 Kasım 2015, 12:04

      Güzel özetlemişsiniz; bende araştırma ve sorgulamaya hakkı yılmaz araştırmacı kuran yazarının sohbetlerini izledikten sonra başladım ve herşeyi araştırmaya başladım benim kabenin amacı hakkında yazdığım sonuç budur;

      Beytullah, Mescidi Haram, Kabe kuranda geçen isimleridir kuran yüksek öğrenimi görmek için tüm dünya tarafından seçilen alim insanların yeridir bunu allah ibrahim peygambere vahyetmiştir oraya giden ibrahimi bir eğitim görüp ibrahim peygamber gibi kendi toplumuna kuranı açık bir şekilde anlatıp insanları hak din allahın dini olan islamiyete davettir allah kuranda teblig görevini kuranı anlayan bilen herkese bildirmiştir bu böyledir şimdi Kabeye bakarsanız sadece müslümanların içeri alındığı ritüellerle dolu taşların etrafında dönülen dağ taş öpülüp çöl turizmi gibi gezilip gelinen hiç bir ilim ve bilgi alınmayan turistik gezidir.

      • 03 Eylül 2016, 16:46

        Teşekkürler Recep kardeşim, araştırmaya ve aklımızı kullanarak kuranı anlamaya devam.. Saygılar selamlar..

  159. 05 Ocak 2015, 17:32

    Yazılıma çok yardımcı oldu tşkrler (: 🙂

  160. Nurten
    03 Şubat 2015, 23:38

    Allah razı olsun

  161. 15 Şubat 2015, 10:45

    çok mucizeli yer

    • kuzey
      23 Şubat 2015, 21:25

      aynen damla

  162. Erkan Elkap
    06 Mart 2015, 19:44

    Yazılanlar hakkında bir eleştiri mahiyette bir şey yazmıyacağım. Bir Müslüman Olarak 30 yıl öncesinde Mekkede çalışmak Allah Tarafından çalışmam nasip oldu. Cuma günleri tatil olduğu için Cuma namazlarını Hep Kabede Kılıyordum. Erkenden geliyordum üst katta Kabeye dönüp en önde oturuyordum, hem Kabeyi Seyradiyor, Hem Tavaf edenleri görüyor Hem Kuran dinliyordum, Mekkede çok güvercin kuşları vardır, bir cuma evvel yüzlerce güvercin sürüler halinde Kabe üzerine daldılar, Aman Allahım ne gördümki gözlerime inanamadım Tam Kabe,nin üzeri örtülü olanın üzerine gelmaden yüzlerce güvercin ikiye ayrıldı, Örtülü olan Kabenin üzerinden Uçmadılar yanlarından uçup gittiler, Cumayı kıldım düşünmeye başladım, Demekki Kabenin Üzerinde Ta uzaya kadar uzanan bir ışın olduğunu bu ışını Ucan kuşların bile ihlal etmediklerine gözlerimle şahit oldum, Dünyadaki Bütün Müslümanların Kabeye dönüp namaz kılmaları, ve Namazdan sonra ruhen rahat olmamız bu göremediğimiz ışınlarında rolü olduğuna ianıyorum. Hele hele Kabede namaz kılanların çook daha ruhen nasıl rahatladıklarını daha iyi bilirler. Saygılarımla.

    • Recep
      23 Kasım 2015, 11:29

      Sen görünmez ışınlara inanıyorsan allahın gönderdiği kuranı kendi dilinde okuyup ne yazmış olduğunu okumuşsundır umarım arapların okudugu kuran sana şiir şarkı gibi geliyordur ondan için rahatlıyordur.

  163. 10 Mart 2015, 18:15

    Harika bilgilendirme.

  164. 10 Mart 2015, 18:16

    Bu kadar derin bilgiyi bizlere sunduğunuz için teşekkür ederiz…
    Pratik yemek tarifleri

  165. 08 Nisan 2015, 21:48

    kabenın altındakı tahtaları yer yuzune cıkarın gercek tavaf orda türkiyenin haritasıda ayak ızı tekrar soyluyorum kabenın altındakı tavaf makınasını cıkarın

    • Recep
      23 Kasım 2015, 11:44

      Açık anlatırmısın?

  166. 19 Nisan 2015, 17:13

    büyük ALLAH SEVİYORMUM ÖGRENİYORMUM ÖNCE bbeni korku annem hak vermek sonra seytan dogru degil sonra anlam

  167. Atabey
    24 Haziran 2015, 16:04

    İnsan oğlunun bildiği hiç bir şey yok, İnternet te veya kitaplarda yazılanları kabul ederek kendinizi düşünmekten alı koyuyorsunuz. Mantık insana bağışlanmış en büyük hediyedir. Mantığınızı kullanın , fikir yürütün, sorgulayın. Sorguladığınızda başkası ne der? diyerek korkarsanız beyninizi kullanmamış olursunuz.

    Allah’a inanıyorum, Müslümanlık bana uygun fakat müslümanlar bana göre değil.

  168. 07 Ekim 2015, 18:00

    Bulamadim

  169. Mehmet Adanali
    09 Kasım 2015, 20:03

    dogmalari tartismanin ne kadar yersiz oldugu yukaridaki yazilardan da anlasiliyor.
    Insanlar Mars,a gitmek ve yeni yasam alanlari yaratmak icin caba harciyorlar bizle hala dogmalarin munakasasini yapiyoruz. Birakiniz herkes nasil ve neye inanacaksa inansin ve karisilmasin yeter. Insanlarin beyinlerini kullanmasi gerekir buda bilgi edinilmekle elde edilir.Hoca dediki ile yasanmaz.Herkese saygilarimla

  170. nibiru
    18 Kasım 2015, 09:55

    “Kabe” Lord Shiva için o bölgede günümüzde yaşayanlar öncesi yaşamış bir toplumca yapılmıştır.

  171. Recep
    23 Kasım 2015, 11:17

    Beytullah, Mescidi Haram, Kabe kuranda geçen isimleridir kuran yüksek öğrenimi görmek için tüm dünya tarafından seçilen alim insanların yeridir bunu allah ibrahim peygambere vahyetmiştir oraya giden ibrahimi bir eğitim görüp ibrahim peygamber gibi kendi toplumuna kuranı açık bir şekilde anlatıp insanları hak din allahın dini olan islamiyete davettir allah kuranda teblig görevini kuranı anlayan bilen herkese bildirmiştir bu böyledir şimdi Kabeye bakarsanız sadece müslümanların içeri alındığı ritüellerle dolu taşların etrafında dönülen dağ taş öpülüp çöl turizmi gibi gezilip gelinen hiç bir ilim ve bilgi alınmayan turistik gezidir.

  172. mürselat
    26 Aralık 2015, 14:24

    ali imran suresi 96: doğrusu insanlar için kurulan ilk mabet elbette mekke’deki o çok mübarek ve bütün alemlere hidayet olan beyt(kabe) dir.sadakallahulazim.

    • 03 Eylül 2016, 16:41

      Sn.Mürselat, “Aliimran 96:dogrusu insanlar için kurulan ilk ev, tüm insanlara bir hidayet kaynağı olan ev BEKKE’dedir.” Dikkat edin Mekke demiyor, Bekke diyor. Tüm insanların DNA’sına konulan hakka hukuka uygun davranma, vicdanlı, adaletli davranma duygusu, Allaha kulluk bilinci, fıtrattaki insan olmaya uygun doğal davranış yapısıdır. Tüm bu özellikler insanın BEKKEsindedir. Yani fıtratında, DNA’sındadır ve her insanda doğuştan bu özellikler vardır. Kişinin ailesinden çevresinden, okulundan aldığı eğitimle, terbiye ile bu özellikler evrilebilir, değişebilir.

  173. yıldırım
    20 Mayıs 2016, 19:23

    sn kemal arkadaş beytin ne anlama geldiğini yanlış biliyorsun beyt arapça bir kelime olup manası ev anlamında kullanılmıştır yani kabenin beytullah olup allahın evi manasını taşımaktadır

    • 03 Eylül 2016, 15:52

      Yıldırım, beyt kelimesinin ev anlamına geldiği doğru, ancak ev’den başka sistem, siyasi yapı, din, dini sistem, sığınılan yer, sistem vb anlamları da vardır. Bakara/125-126 ayetlerde barınak anlamındaki “ev”den değil, tamamen sığınılan, yardım istenilen, sıkıntılara, sorunlara çözüm aranan bir sistem, din, din anlayışı, hukuk sistemi, siyasal sistem, çözüm yolu anlatılmaktadır. Yani islama-bu dine (beyt’e) giren insanın güvende olacağı belirtilir. İslam dinine giren kimse de hak, hukuk, vicdan, akıl, hakkaniyet vb duyguları ön planda olacağı için haksızlık, adaletsizlik yapamayacağı gibi başka insanlara da yapılmasına müsaade etmeyecektir. Haliyle islama-beyte giren tüm insanlar güvende, adale içinde, hakka hukuka, insan haklaerına saygılı bir ortam oluşrurmuş olurlar ve her daim mutlu ve huzurlu yaşarlar…

  174. farkındalık
    09 Ekim 2016, 12:21

    bu kadar kutsal bır yerse ve hz Ibrahım yaptıysa musevıler ve hırıstıyanlar nıye sahıp cıkmamıs. muslumanlık oncesı dınler bunu atlamıs sonra sudıler parlatıp servıs etmısler gelır kapısı olarak kendılerıne. vatıkan 2. bınaya tapınmak putperestlık degılmıdır. sadece tanrıya tapınmak kutsal tek dogudur.

  175. Bahira
    01 Haziran 2017, 02:29

    Zevkle okudum heni birşey öğrendim hep merak 3derdim ziyadesiyle tatmin oldum yazi icin teşekkür ederim ellerinize sağlık cok detayli ve guzel bir yazi olmjs

  176. 07 Temmuz 2017, 00:32

    İnanan var inanmayan var genel olarak görüşümü bildireceğim. Elhamdulillah Müslümanım ve Tek olana inanıyorum birde inanmayan arkadaşlarımız var onlar neye inanıyorlar onlar için özel olan bir ilah varmı , eminimki yok , eğer inanacakları ibadet edeceğini düşündüğü başka yüce bir varlık yoksa Allah’a inanmamak neden ona ibadet etmemek neden ? Derin bir boşluğa ölüm zamanına kadar düşmek yerine anlamayı denesen , Allah her gün bize 24 tane altın veriyor ama bizden sadece 1 tane altın geri istiyor çoğumuzda vermiyor okuyan arkadaşlar diyecekki bana 24 altın veriyor ne 1 tanesi 4-5 tane veririm diyecektir eminim arkadaşlar Allah bize 24 saat veriyor ve sadece 1 saatini namaz kılıp ibadet edelim diye bizden geri istiyor ve bunuda bizim kendi ruhumuz için istiyor lütfen çok göremeyelim sevelim , inanalım , gülelim ve ibadet edelim.

  177. tvn51
    17 Kasım 2017, 14:31

    kuranın mimaarıda yazaarıda qathem adlı kişidir yani muhammeddır. muhammed ismi 30 yasından sonra verilmiştir gercek adı qetham dır….. kuran güncel olaylar üzerine muhammed tarafından yazılmıstır.

  178. Corazon
    14 Haziran 2018, 18:03

    Kabe, kalbinizdir başka birşey değil… Kalbiniz kirletilmeseydi herkese şifa verecekti… Eski dünyada da kalp, beyindir..

  179. Corazon
    14 Haziran 2018, 18:36

    Kabe semboldür.. İçinde yaşamaya değer bir dünyanın sembolü.. Beytullah’da ne oluyor, öldürmemek, eşitlik, apoletlerin sökülmesi, kardeşlik, ihtiyacı olana mal-eşye getirilmesi ve onların yerine teslim edilmesi, yani güven duygusu… Böyle bir dünya inşaa etmek.. Mesele bu idi. Bunu da belki 4 direk ile sembolize ettiler. güven, adalet, eşitlik, takva gibi..bunların etrafında kalbinizi merkeze alarak dönersiniz, sola doğru… Zamana her sembol putlaşmış, her ritüel anlamını yitirmiş gibi geliyor bana.

  180. 17 Eylül 2018, 17:02

    Sayın;
    Kâbe’nin tarihçesi ile ilgili yazınızın bir bölümünü yazmakta olduğum MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma kaynak göstererek almak istiyorum.
    İzin verip vermeyeceğiniz hususunda bilgilendirmenizi rica ederim. Saygılarımla.
    Dr. Nusret Alperen
    nusretalperen1944@gmail.com

  181. adem
    22 Eylül 2018, 11:35

    Bu yazıyı orsbuseverin birisi yazmış. Fahişenin cennetten indiğini sanan şizofrenlerden birisidir. Fahişede cehennemliktir kendisi de.

  182. Emre
    20 Ocak 2019, 15:08

    Şeytan taşlamadaki olay yanlıştır. Orada Hz. İbrahim bir rüya görür ve Allah ona rüyasında oğlunu kurban etmesini ister ve İbrahim bunu yapar fakat tam o sırada bir mucize gerçekleşir ve bıçak Hz. İsmail’in boğazını kesmez o sırada Allah tarafından gönderilen bir melek yanında bir kurbanlıkla yanına gelip İbrahim’e oğlunu kurban etmemesini ve yerine getirdiği kurbanı kesmesini söyler.Melek İbrahim’e bunun bir imtihan olduğunu ve imtihanı kazandığını müjdeler.Bu Kur’an’da şöyle anlatılır:HER İKİSİ DE TESLİM OLUP ONU ALNI ÜZERİNE YATIRINCA: “EY İBRAHİM RÜYAYI GERÇEKLEŞTİRDİN.BİZ İYİLERİ BÖYLE MÜKÂFATLANDIRIRIZ.BU GERÇEKTEN ,ÇOK AÇIK BİR İMTİHANDIR”DİYE SESLENDIİK. Ve daha sonra dini bayramımız olan kurban bayramları kutlanmaya başlanır

  183. 24 Ocak 2019, 20:29

    Emeğnize sağlık Çok güzel bir yazı olmuş ama şeytan taşlama olayı bence yanlış saygılar teşekkürler.

  184. 28 Ekim 2020, 11:12

    Bence Kabe’ye gitmek istiyorum ama fazla param olmadığı için ve 4 çocuk olduğu için Allah nasip etsin bana da

  185. 28 Ekim 2020, 11:14

    Allah kabul etsin Ben çok çok çok istiyorum Kabe’nin yollarını görmek Allah nasip etsin ama durumum olmadığı için gidemiyorum Ben Avrupa’da yaşıyorum ama çok istiyorum Allah nasip etsin bana biraz yardımcı olabilir misin

  1. 20 Ocak 2013, 23:32
  2. 23 Ocak 2018, 22:44
  3. 07 Ocak 2019, 10:33
  4. 26 Mart 2024, 18:53

yılmaz için bir cevap yazın Cevabı iptal et